GÜNDEM
Mustafa Kaya
11 Aralık 2019 22:59
Herhalde
dünyada Cashmere yününden üretilmiş kazak, triko ve diğer kıyafetlerin ününü
duymayan yoktur. Bu kadar meşhur bir ürünün anavatanını merak eden herkes Moğol
İmparatoru Cihangir’in 17. asırda sağlığını kazanmak için yaptığı Keşmir
ziyaretinde söylediği şu sözlere kulak vermeliler: “Gar Firdaus bar-rue zamin ast, hami
asto, hamin asto, hamin ast.” Yani: “Eğer dünyada cennetten bir köşe
varsa orası burasıdır, burasıdır, burasıdır.” Keşmir,
yalçın kayalıkları, tertemiz havası, billur gibi sular akan dereleri,
harikulade ağaçları ve insanın bakmaya doyamayacağı manzarası ile cennetten bir
parça. İsim de Sanskritçe iki kelimeden oluşuyor: ka yani “su” ve şimira “kurutulmuş”, bir diğer
deyişle önceden bir göl olan bölgenin kurutularak -daha doğrusu ince bir
işçilikle yontularak- bugünkü Keşmir’in ortaya çıkması anlamına geliyor.
Hindistan ve Pakistan arasında yer alan bu bölge etrafına göre ilginç bir
şekilde farklılaşarak yıl içerisinde dört mevsimi yaşayan bir yerleşim yeridir.
Ama bugünlerde özellikle Hindistan Başbakanı Narendra Modi, Himalaya dağlarının
bu eşsiz güzelliği ile bir cennet köşesi olan Keşmir’i akıl almaz politikaları
neticesinde adeta bir cehenneme çevirmiş durumdadır.
1947 yılında Britanya İmparatorluğu’nun bölgeden çekilmesiyle ortaya çıkan
Hindistan ve Pakistan bölümleri Keşmir Vadisi’nin geleceği hususunda
anlaşamamışlar ve o günden beri bölgenin hangi devlete geçeceği konusunda
sürekli gerilimler ve mücadeleler yaşanmıştır. Tahmin edilebileceği gibi,
bölgedeki Müslümanların büyük bir kısmı Pakistan’ın parçası olmayı kabul
etmektedirler. Cammu ve Keşmir ile Ladak bölgelerinin Hindistan, Aksai Çin
bölgesinin Çin ve Azad Keşmir ile Gilgıt Baltistan kısmının Pakistan’ın
kontrolünde olan bölgede sık sık (1947, 1965, 1971 ve 1999) savaşlar yaşanmış
ama bölge halkının fikri sorulacak bir referandum Hindistan’ın itirazları
yüzünden bugüne kadar yapılamamıştır. Üstelik Pakistan’ın kontrolüne bırakılan
bölgenin seyrek nüfusu ve ulaşımı zor iken Hindistan kısmında çok daha yoğun
bir Müslüman topluluk yaşamaktadır. En kolay ve makul bir biçimde Pencap
eyaletine bağlanması beklenirken iki ülke arasında sürtüşmenin devam etmesi
hâlâ bugün bile bu mücadelenin sürüyor olması kesinlikle kabul edilebilir
değildir. Ama küresel aktörler ve kamuoyundan hatta İslam dünyasının önde gelen
ülkelerinden bile herhangi bir ses, itiraz ya da tepkinin gelmiyor oluşu
anlaşılması mümkün olmayan bir durumdur.
Belki de Hindistan’ın küresel ekonomide öneminin giderek artması sorun hakkında
bize bir ışık tutabilir. Öncelikle Modi’nin kişisel olarak Körfez ülkeleri
yönetimleri ile yakınlaşması onun Müslüman ülkeler tarafından eleştirilmemesini
sağlamaktadır. Fakat bunların ötesinde Hindistan’ın uluslararası toplum
tarafından Keşmir’de gerçekleştirdiği katliamlara kadar uzanan hukuksuzluklarının
görmezden gelinmesinin en önemli sebebi, ülkenin “Çin Tehdidi”ne karşı
Batılı ülkeler tarafından bir nevi sigorta olarak görülmesidir. ABD’nin daha
önce Japonya ile rekabeti onların demokratik bir rejime sahip olmaları, Amerika
ile nispeten ittifak ortaklığı içinde olmaları ve kapitalizm kurallarına uygun
davranmalarından ötürü Japonya’nın durgunluğa girmesiyle sonuçlanmıştı. Ama Çin
ile farklı ve ciddi bir rekabet söz konusudur. Medeniyet değerleri, dünya
görüşleri, ekonomik yaklaşımlarındaki farklılıklarından dolayı Çin’in, Amerika
ile rekabette önümüzdeki 10-15 yıl gibi kısa bir sürede onu geçerek dünyaya
hâkim olma ihtimali öne çıkmaktadır. Dolayısıyla Hindistan’ın böyle bir
tehlikeye karşı desteklenmesi gerekmektedir. Nitekim küresel bazda finansal
olarak en büyük dijital (Google, Microsoft, Adobe, San Disk gibi) şirketlerin
üst düzey yöneticilerinin içinde Hintlilerin belirleyici olması da tesadüf
olmayabilir. Bunun yanı sıra Pakistan’ın terör milislerini sözde desteklemesi
11 Eylül olaylarından sonra yüzde yüz haklı olduğu bir konuda bile yalnız
bırakılmasına sebep olmaktadır. Hâlbuki bu ikili oyunda bir tarafın
haklılığının göz ardı edilmesinde sadece radikal grupların olduğu iddia
edilirse o zaman Hindistan tarafına da bakılmalı, zira oradaki Hindu
radikalizmi de çok daha derinlere inmektedir. Kendilerinin Britanya’dan
özgürlüklerini kazanmalarını bir gurur vesilesi yapanların benzer şekilde
Keşmir’de kelimenin tam anlamıyla hapsolmuş bir halkın self-determinasyon
haklarının inkâr edilmesi tarihin asla affetmeyeceği bir hakikat olarak
önümüzdeki nesillere aktarılacaktır. Cashmere giyip Keşmir’e, orada yaşananlara
kayıtsız kalmak da aynı şekilde tarihe mutlaka not edilecektir.