Atı Alan Üsküdar’ı Geçerken

Abone Ol

Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Başkanı Donald Trump'ın seçimlerle ilgili ümidi her geçen gün zayıflamaya devam ediyor. Aslında kaybettiğini biliyor ama 'vuruşarak çekilmek' gibi bir strateji uygulamak istiyor. Bununla birlikte şimdi daha iyi anlaşılıyor ki, Trump'lı yıllar arızi bir dönem değildi. Trump gibi bir figürün şans eseri işbaşına gelmediği, ABD'nin iç koşullarının sonucu olarak başkan olabildiği artık herkesin kabul ettiği bir gerçek. Bu süreçle birlikte siyasi literatüre Trumpizm diye bir kavram da girmiş oldu. Trump 2024 yılındaki seçimlerde yeniden aday olur mu bilinmez ama kendisi olmasa bile ruhu mutlaka o seçim döneminde de Amerika'nın sokaklarını dolaşacaktır.

Diğer taraftan Trump'ın 'Amerika'yı Yeniden Büyük Yap' sloganı ile seçimlerden sonra yeni başkan Joe Biden'ın 'Amerika Geri Döndü' söylemi, ABD'deki ulusalcı-küreselci mücadeleyi ortaya koyan çok net iki slogan olarak hafızalara kazındı. Aslında her iki anlayışın da Amerika'dan ne anladığını bu sloganlar açık bir şekilde ortaya koydu.

Bunun yanında ABD'nin küresel anlamdaki mücadelesinin maliyetini üstlenmek istemeyen ve içeride iş ve istihdam alanlarını genişleterek halk desteğini arkasına almaya çalışan Trump, bunda aslında başarılı da oldu. Bu arada Amerikan çıkarlarını küresel anlamda sıkıntıya uğrattığı da söylenemez. Ortadoğu'da İsrail için yaptıkları bile başlı başına ABD dış politikasının geleneksel bakışını boşlamadığını gösterir niteliktedir. Çin ile yürüttüğü ticaret savaşları da içerdeki korumacılığa dönük adımların sonucuydu. Çin'in üretimden gelen gücünü ancak ticaret savaşlarıyla engelleyebileceğine inandı. İslam ülkelerine karşı vize engellemeleri, Körfez ülkelerini İsrail ile yakınlaştırması bölgesel dengeleri kendi çıkarları için kurguladığının işaretleriydi. İran için bir komutandan çok daha fazlası olan Kasım Süleymani suikastının bizzat arkasında olması da içine kapanmanın ötesinde pervasız ve dengesiz bir saldırganlık yaklaşımı sergilediğini tescil etti. Bugün salgın süreci olmasaydı belki de Trump'ın ikinci dönemini konuşuyor olacaktık. Halk nezdinde aldığı 70 milyon oy da zaten bunu ortaya koyuyor. Trump'ın sadece kendisi kaybetti ama düşünceleri Amerika'yı bundan sonra da gölge gibi takip etmeye devam edecek.

Ayrıca şurası da bir gerçek ki, Trumpizm aslında her an tehlike ve çatışma ile buruna buruna gelmek anlamını taşıyor. Malumunuz kurumsal bir anlayış olmadığı için beklenmedik anda her şey olabilir algısı Trump gibi liderlerin ortak yaklaşımıdır. Ancak dünya şimdi yeni bir evreye giriyor. Biden ile kurumların öne çıkacağı, bununla birlikte Amerikan askerlerinin doğrudan arazide olacağına dair işaretler ortaya çıkmaya başladı. Şimdi Türkiye dahil birçok ülke Biden'ın yol haritasını anlamaya çalışıyor. Herkes ona göre yöntem belirlemeyi hedefliyor. Ancak şu gerçeği hiç kimse unutmamalıdır; Amerika'da olup bitenlerden bu kadar etkilenme potansiyeli taşıyan ülkeler hiçbir zaman kendileri olamayacaklar ve asla kendi ayakları üzerinde durmayı başaramayacaklar. 'Trump gitti, Biden geldi, Amerika şöyle oldu, böyle kazanım elde etti' gibi yorumların dışında, 'ABD'de bunlar yaşanırken, bizler üzerimize düşeni yaptık mı veya yapıyor muyuz' sorusuna doğru cevabı veremediğimiz takdirde Trump gider, Biden gelir, sonuçta atı alan Üsküdar'ı geçer. Bize de arkalarından spikerlik yapmak kalır.