Türkiye

BM Kıbrıs'ta Resmi Görüşmeler İçin Ortak Zemin Bulunamadığını Açıkladı

Cenevre'de yürütülen gayriresmi Kıbrıs görüşmeleri, resmi bir müzakereye dönüşemedi. Birlemiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres "Kıbrıs sorunun çözümü için resmi görüşmelerin başlaması için yeterli ortak zemin bulamadık" dedi.

Abone Ol

Guterres, bir çözüm bulunması için girişimlerde bulunmaktan vazgeçmeyeceğini de ekledi:

"BM muhtemelen iki üç ay içinde yeni bir girişimde bulunacak."

Kıbrıs'ta Türk ve Rum toplumlarının temsilcileri Salı günü İsviçre'nin Cenevre kentinde Birleşmiş Milletler (BM) öncülüğündeki gayriresmi toplantıda bir araya gelmişti.

Üç gün sürecek toplantılara garantör ülkeler Türkiye, Yunanistan ve İngiltere de katılmıştı.

BM lideri Guterres'in açıklamasının ardından İngiltere Dışişleri Bakanı Dominic Raab da Twitter hesabından bir paylaşımda bulundu.

Raab tarafların yakın gelecekte tekrar görüşme konusunda anlaşmasını mutlulukla karşıladığını söyledi ve ekledi:

"Kalıcı ve adil bir çözüm için tüm taraflarla birlikte çalışmaya devam edeceğiz."

Görüşmelerin ikinci gününde Kuzey Kıbrıs lideri Ersin Tatar, 6 maddelik öneri sunmuştu.

Pazartesi günü Ankara'da Kuzey Kıbrıs lideri Ersin Tatar'ı ağırlayan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, kabine toplantısının ardından yaptığı açıklamada, "Kıbrıs'ı çözümsüzlüğe mahkum etmek isteyen, Kıbrıs Türk'ü kardeşlerimizi ambargolarla yıldırmaya çalışan zihniyete müsamaha göstermeyeceğiz" demişti.

BM Genel Sekreterliği Sözcüsü Stephane Dujarric, Cenevre'deki toplantıların amacını "tarafların bir çözüm için ortak zeminde buluşmasının mümkün olup olmadığını görmek" olarak açıklamıştı.

Ancak Türk tarafının "iki devletli çözüm", Rum tarafının ise "federasyona dayalı çözüm" önerileriyle gittiği görüşmeler öncesi taraflar ortak zemine pek de yakın görünmüyordu.

Anadolu Ajansı'nın diplomatik kaynaklardan edindiği bilgiye göre, Çarşamba günü Kuzey Kıbrıs lideri Ersin Tatar'ın Kıbrıs'ta kalıcı çözüm için BM Genel Sekreteri Antonio Guterres'e sunduğu altı maddelik önerilerde şunlar yer almıştı:

  • Genel Sekreter, Güvenlik Konseyi'nin iki tarafın eşit uluslararası statüsünün ve egemen eşitliğinin güvence altına alındığı bir kararı kabul etmesi için inisiyatif alacaktır. Böyle bir karar, mevcut iki Devlet arasında iş birliğine dayalı bir ilişki kurulması için yeni bir temel oluşturacaktır. ​​​​​​
  • Yukarıda belirtilen düzenlemeyle iki tarafın eşit uluslararası statüsü ve egemen eşitliği sağlandıktan sonra, BM Genel Sekreteri himayesinde karşılıklı olarak kabul edilebilir bir iş birliği anlaşması oluşturmak için sonuç odaklı ve belli bir zaman aralığına dayalı müzakerelere başlayacaklardır.
  • Müzakereler, iki bağımsız Devlet arasındaki gelecekteki ilişkilere, mülkiyet, güvenlik ve sınır düzenlemesinin yanı sıra AB ile ilişkilere odaklanacak.
  • Müzakereler, Türkiye, Yunanistan ve İngiltere'nin yanı sıra uygun olduğu hallerde, gözlemci olarak AB tarafından desteklenecektir.
  • Herhangi bir anlaşma bağlamında, iki Devlet karşılıklı olarak birbirini tanıyacak, üç Garantör Devlet bunu destekleyecektir.
  • Bu müzakereler sonucunda varılacak herhangi bir anlaşma, iki Devlette ayrı olarak eşzamanlı referandumlarda onaya sunulacaktır.

Garantör ülkeler Türkiye, Yunanistan ve İngiltere'den Dışişleri Bakanları düzeyinde katılım oluyor. Kıbrıs'tan ise Kuzey Kıbrıs lideri Ersin Tatar ile Kıbrıs Cumhurbaşkanı Nikos Anastasiadis masada.

Bu görüşme, 2017'de yine İsviçre'de, Crans Montana'da yürütülen görüşmelerin ardından yapılan ilk görüşme. Ancak bu kez resmen müzakere masası kurulmuyor.

Peki tarafların tutumlarında nasıl bir değişim oldu?

2017'den bu yana neler yaşandı?

Türkiye'nin 1974'te Kıbrıs'a müdahalesinden yaklaşık 10 yıl sonra Türklerin adanın kuzeyinde tek taraflı ilan ettikleri devleti (KKTC) Türkiye dışında hiçbir ülke tanımadı. O dönemden bu yana federasyon çözümü temelinde defalarca müzakere masası kuruldu.

Kuzey Kıbrıs'taki Türk yönetimi tüm bu görüşmelerin sonuçlanmamasından Kıbrıslı Rumları sorumlu tuttu.

Son olarak 2017'de Crans Montana'da yapılan görüşmeler sırasında, iki toplumlu, iki bölgeli ve eşit siyasal temsile dayalı federasyon üzerine daha önce fikir birliğine varılan konuların üzerine konuşulmuş ve nihayetinde yeni uzlaşılar da sağlanmıştı.

Görüşmeler bir hayli ilerlemişken garantör devletlerin askerlerinin Ada'daki mevcudiyeti üzerinde uzlaşma sağlanamadı. Görüşmelerin son noktasında o dönem Başbakan olan Binali Yıldırım'ın İsviçre'ye gitme hazırlıkları yaptığı duyurulmuş ancak yine o dönem Yunanistan Başbakanı olan Aleksis Çipras gitmeme kararı alınca, Yıldırım da görüşmelere katılmaktan vazgeçmişti. Böylece Kıbrıs'ta federasyon hedefiyle kurulan son masa da dağılmış oldu.

Daha sonra Kıbrıs Cumhurbaşkanı Nikos Anastasiadis bunun "Türkiye'nin garantiler ve müdahale haklarının devam etmesi, adada askeri bir üs kurulması ve Türk ordusun varlığı konusunda ısrar etmesinden dolayı yaşandığını" söyledi.

Görüşmelere katılan ve görevi boyunca federal çözümden yana olan dönemin Kuzey Kıbrıs lideri Mustafa Akıncı ise yıllar sonra Crans Montana'da garantiler konusunu Türk ve Yunan Başbakanların görüşmesinin daha yapıcı olacağını düşünerek Yıldırım'ı davet ettiğini, ancak Anastasiadis'in Çipras'ı davet etme teklifini reddetmesi üzerine sürecin çöktüğünü açıkladı.

Ardından Ekim 2020'de Kuzey Kıbrıs'ta yapılan seçimleri, iki devletli çözümden yana olduğunu duyuran Ersin Tatar kazandı.

Artık masadaki Türk tarafı, federasyon yerine "eşit haklara sahip iki egemen devlete" dayalı bir çözüm istiyor. Ancak bu model, BM parametreleri temelinde federasyona dayalı çözümün alternatifi olarak kabul edilmiyor.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, artık masaya "iki devletli çözüm önerisiyle" oturulacağını ifade ediyor. Ankara'ya göre yeni bu durumun nedeni, "Rum tarafının su ve elektrik idarelerinin bile yönetimini paylaşmama eğiliminde olması."

Tatar, Türkiye'deki hükümetin de desteğini alarak "iki devletli çözümde" ısrarcı olduğunu vurguluyor. Kıbrıs Cumhuriyeti, Yunanistan ve Avrupa Birliği (AB) ise bu çözümü reddediyor.

Cenevre'deki görüşmelere AB'nin de gözlemci statüsünde katılması önerisine de, Kıbrıs Cumhuriyeti birliğin bir üyesi olduğu için ve tarafsız olmayacağı gerekçesiyle Türk tarafı itiraz etti.

Görüşmeler öncesi liderler ne dedi?

Daha önce federasyon temelli çözümle birlikte ele alınması için bekletilen Kapalı Maraş bölgesiyle ilgili de bir adım atıldı. Kuzey Kıbrıs yönetimi, Ankara'dan giden üst düzey yetkililerle birlikte Kapalı Maraş'ın sahil kesimindeki bir kısmını halkın kullanımına açtı.

Henüz sadece sahile çıkan birkaç cadde açılmış olsa da; bölgedeki turizm tesislerinin de tek tek incelenerek Kuzey Kıbrıs'ın vergi sistemine dahil olmak kaydıyla eski sahiplerine verilmesi ya da tazminat ödendikten sonra yerli veya uluslararası yatırımcıya devredilmesinin mümkün olduğu, Kıbrıslı Türk yetkililer tarafından dile getirildi.

Bir yandan da Kıbrıs Cumhuriyeti, deniz yetki alanları içinde olduğunu savunduğu birçok parselde yabancı enerji şirketlerine doğalgaz arama ve sondaj ruhsatı verdi. Türkiye ve Kuzey Kıbrıs'ın anlaşma imzaladığı Türkiye Petrolleri Anonim ortaklığı da (TPAO) kendi kıta sahanlığında hidrokarbon faaliyetlerine başladı. Bazı ihtilaflı parsellerde yapılan sismik arama faaliyetleri zaman zaman gerilimin artmasına yol açtı.

Görüşmelere bir hafta kala Kuzey Kıbrıs lideri Ersin Tatar, "Cenevre'ye elimiz daha güçlü gidiyoruz" dedi:

"Türkiye'nin bölgede artan gücü ve KKTC'ye verdiği destekle, devletimizin daha ileriye taşınması noktasında Cenevre'ye elimiz daha güçlü gidiyoruz. Crans Montana'da Rum tarafının masayı terk etmesi ile sona eren federasyon temelinde bir müzakere sürecine geri dönmek artık mümkün değildir, federasyona yönelik çabalar tükendi."

Nisan başında görüşmelerle ilgili bir açıklama yapan Anastasiadis de, iki devletli çözümü "kimsenin kabul etmeyeceğini" savundu:

"Türk tarafı iki devletli çözüm önerisini dile getirirse buna BM kararları ve uluslararası destek silahlarımızla yanıt vereceğiz."

Kıbrıs Dışişleri Bakanı Nikos Hristodulidis da "Rum tarafı için hedefin, görüşmelerin Crans Montana'da kaldığı yerden yeniden başlaması için uygun koşulların yaratılması" olduğunu; "çözüm zemininin değişmesinin söz konusu olmadığını" söyledi.

Doğu Akdeniz gerilimi görüşmeleri nasıl etkiler?

İki tarafın masaya birbirinden çok farklı çözüm önerileriyle gitmesi, gayriresmi görüşmelerin zorlu geçeceğine işaret ediyor.

Bu esnada Anastasiadis'in sözünü ettiği "uluslararası destek" ise kendisini savunma anlaşmalarıyla gösteriyor.

Türkiye ile Yunanistan arasında 2020'nin yaz aylarında başlayan deniz yetki alanları ve Ege adaları gerilimi sırasında, Yunanistan ve Kıbrıs'ın da dahil olduğu bazı uluslararası tatbikatlar yapıldı.

Kıbrıs, Yunanistan, İtalya ve Fransa donanmalarının Ağustos ayında yaptığı tatbikatın ardından son olarak bu ay içerisinde 10 gün süren yedi ülkenin katıldığı bir hava ve deniz ortak tatbikatı yapıldı. 22 Nisan'da sona eren tatbikata Yunanistan 40'tan fazla, ABD 20'ye yakın, Fransa 11, İsrail 13, BAE altı, İspanya altı ve Kıbrıs bir adet hava kuvvetleri aracıyla katıldı.

Tatbikatlar sürerken Türkiye ile Yunanistan ve AB arasında gerginliğin azaltılması için görüşmeler de devam etti. AB'den üst düzey yetkililer Ankara'ya ziyarette bulunurken Yunan Dışişleri Bakanı Nikos Dendias da yine Ankara'da Türk mevkidaşı Çavuşoğlu ile görüştü.

Ancak görüşmenin ardından düzenlenen ortak basın toplantısında, kameralar önünde karşılıklı sert ifadelerin kullanıldığı bir tartışma yaşandı.

Gergin geçen basın toplantısının ardından iki bakan ilk kez bugün başlayacak Kıbrıs görüşmelerinde bir araya gelecek.

Türkiye'nin Doğu Akdeniz'de gerilimi azaltma girişimleri Avrupa ülkeleriyle sınırlı değil.

İsrail'le ilişkilerin normalleşebileceğine dair mesajlar veren Türkiye, 2013'teki darbeden bu yana ilişkilerin seviyesinin indirildiği Mısır'la da diplomatik ve istihbarat alanında görüşmelere başladı. Ankara, dışişleri bakanı yardımcısı düzeyinde temsil edilecek bir diplomatik heyetin de Mayıs ayında Kahire'ye gideceğini duyurdu.