Etiyopya’daki Tigray Savaşının Çoklu Dinamikleri

Abone Ol

Etiyopya'daki Tigray savaşı Abiy Ahmed Ali kaybettiği bazı mevzileri alsa da devam ediyor. Etnik çeşitlilik içinde ince ve hassas bir dengenin kurulduğu Etiyopya'da krizin ve iç çatışmanın nereden çıkacağı da bu denge sebebiyle malumdu. Geçmiş dönemlerden beri güç ve rekabet ilişkisinin iktidar sürecini belirlediği Etiyopya'da dengenin bozulması ile istikrar arayışının uzun süre devam edeceğini söylemek gerekiyor. Geçen hafta tarafgir bir dil kullanmadan kaleme aldığım analiz rapor kamuoyumuz ve Etiyopya entelektüellerinden tam not aldı. Katıldığımı pek çok toplantıda da kanaatlerimi kaleme aldığımı analiz rapor ile uyumlu bir şeklide ifade etmeye devam ettim. Raporun içinde yer vermediğim ve hassas dengeyi göz önüne alarak ifade etmediğim bazı konuları ve hassasiyetleri parça parça ifade etmem gerektiğine inanıyorum.

Etiyopya'da bozulan hassas denge bazılarını daha güçlü yaparken bazılarını da daha da zayıflaştırdı, zenginlik ve fakirlik belli alanlarda yoğunlaştı. Bu meselede temel anlamda tarafsız kalmaya gayret etsem de toplumsal sistemin yıllarca dışına itilmiş, kanunlarla eğitim görmesi engellenmiş, devlet dairelerinde görev alamamış, pasaport hakkına bile sahip olamamış Müslüman Etiyopya halkına yakın olduğumu ve süreci temel bir insani politik kriz olarak takip etmenin ötesinde, Etiyopya Müslümanları açısından da dikkatle izlediğimi ifade etmek istiyorum.

Burada ifade edilmesi gereken iki nokta var. Etiyopya'da ne olup bittiği konusu tam olarak anlaşılamıyor. Belirleyici taraflar haricinde sürece yandan dahil olanlar ve birde sürecin dışında kalanlar var. Hiç kimse Etiyopya'da tam olarak ne olduğunu anlayamıyor. Çatışmanın etnik bir görünüm içinde yansıması ya da başka boyutların etnik renk içinde kaybettirilmesi ile konu belirsiz bir boyut kazanabiliyor. Bu belirsiz gibi görünen durumun dikkatlice izlenmesi ve tartışılmasına hizmet etmek amacıyla defalarca gittiğim ve çalışmalar yaptığım bu ülke ile alakalı yazmayı bir sorumluluk olarak görüyorum. Yazdıklarım ve gündeme getirdiklerimle olayların hızı ile yapılandırılacak yeni ve yanlış durumları tartışmaya açmayı ve kamuoyuna açık hale getirmeyi arzu ediyorum. Açık kaynaklar yanında, Etiyopyalı ve farklı etnik gruplardan uzmanlarla sıklıkla yaptığım görüşmelerle sosyolojik yaşamını ve tarihini bildiğim bir ülkenin hassas süreçlerini anlayarak analiz etmek amacındayım.

Takdir edileceği üzere bilginin büyük bir kısmı açık kaynaklara sızar, mesele bu satır aralarını iyi okumak ve benzer olaylar arasında anoloji ve kıyas yaparak öngörü ortaya koymaktır. Siyasal sistemin ve sosyolojik modellemenin yeniden dizayn edildiği bir coğrafyada iyilik ve adalete hizmet edecek okumalar yaparsak bu bile büyük anlam ifade edecektir. Seri yazılar yazarak gelişmelerle bir bütünlük içinde hareket etme arzusunda olduğum için uzun analiz yazıları yerine kısa ve birbirini tamamlayan yazılar yazmak istiyorum. İlgili rapor, analiz yazıma açık kaynaklardan erişilebileceği için çok fazla tekrara düşmek istemiyorum. (http://www.muslimport.com/haberdetay/etiyopyada-catisma-kriz-ve-turkiyenin-hassas-rolu/3166)

Etiyopya Hassas Dengeler Üzerine Kurulmuş Düzen

Modern Etiyopya'daki hassas dengenin Derg rejiminin yıkıldığı 1991 yılında oluştuğunu ifade etmeliyim. Derg rejimini yıkmak amacıyla Kuzey'den yola çıkan Tigray savaşçılarına destek veren iki büyük unsur olan Amhara ve Oromo halkı rejimin yıkılmasının ardından yeni siyasal rejimi ve hükmetme gücünü sayısal avantajlarına rağmen Tigray'a kaptırmıştır. Göreli dengeye rağmen ülkede 91 sonrası iktidar denklemindeki Tigray hakimiyetine bir itiraz devam edegelmiştir. Sayısal üstünlüğe rağmen Oromo halkı ve kendisine ulusal, kültürel ve dil açısından güç vehmeden Amhara halkına rağmen TPLF Etiyopya'da iktidarı ele geçirmiştir. Derg rejimine karşı birlikte savaştıkları halde yönetim sürecinin eşit bir katılımcılık içinde sürdürülmemesinin bugünkü sürecin ana noktası olduğunu bilmek gerekiyor. Aslına bakılırsa ideal bir dengenin, her ulusun kendi ajandası olduğunu düşünürsek bu şartlar altında çokta mümkün olamadığını da görmek gerekiyor.

Otuz yıllık iktidar sürecini iyi kullanan Tigray halkı bir iktidarın sahip olabileceği tüm kaynaklara bu süreçte sahip olmuştur. Ekonomik güç, insan kaynağı, diplomatik ve küresel etkileşim ve özellikle nitelikli bir askeri kapasite ve insan kaynağı.

Bugün yaşanan süreç 1991 sonrasındaki iktidar denkleminin bir sonucudur. Yakın dönemde ortaya çıkan siyasi, ekonomik krizin baş göstermesi ile yeni bir süreç ortaya çıkmıştır.

Etiyopya'da Abiy Ahmet Ali'yi Hazırlayan Politik Süreç

Etiyopya Başbakanı Hailemariam Desalegn, başbakanlık görevinden ve EPRDF liderliği görevinden istifa ettiğini açıklamasının ardından Etiyopya'da bir idari ve siyasi kriz ortaya çıkmıştı.

Farklı eyaletlerden dört partinin oluşturduğu iktidar koalisyonu Etiyopya Halkları Devrimci Demokratik Cephesince (EPRDF) gerçekleştirilen konsey toplantısında, koalisyonun başına Oromo Halklarının Demokratik Örgütü (OPDO) Başkanı Abiy Ahmed Ali'nin (42) geçmesi kararlaştırmıştı. Bu TPLF'in hakim ve belirleyici gücüne rağmen enteresan bir gelişme olmuştur. Ülkedeki nüfus gücüne rağmen politik hakimiyeti olmayan Oromo'dan bir lider tercih edilmesi taktik bir denge ve ancak küresel müdahaleler ile izah edilebilir. Bu noktada Abiy Ahmet Ali'nin kendine has bazı özel durumları da dikkatlerden kaçmamalıdır. (Abiy Ahmet Ali Müslüman bir babadan ve sonradan Protestan olmuş ve ABD ile yakın ilişkileri olan, özel bir hazırlık süreci içinde öngörülmüş bir isim olabilir.)

Cephe etnik çeşitliliğin olduğu Etiyopya'nın önemli dört siyasi etnik yapısından teşekkül etmektedir. 91 sonrası hassas dağılım kendisini EPRDF çatısı altında toplamış ve hassas bir denge kurulmuştur.

Oromo Halklarının Demokratik Örgütü (OPDO) , Tigray Halk Kurtuluş Cephesi (TPLF), Amhara Ulusal Demokratik Hareketi (ANDM), ve Güney Etiyopya Halkları Demokratik Hareketi'nden (SEPDM) meydana gelen Koalisyonun başına geçen Abiy Ahmed'in başbakanlığa geçmesi ile son 27 yıllık EPRDF yönetiminde ilk kez Oromo'lu bir isim başbakan olmuştur. Politik gücüne rağmen TPLF'in Abiy Ahmed Ali'nin Başbakanlığını tanıması aralarında hassas bir anlaşma ile ancak mümkün olabilecek bir durumdur. Bu anlaşma sürecinin TPLF aleyhine bozulması ile bugünkü krizin ortaya çıktığını söylemek lazımdır. Amhara ve Abiy Ahmed Ali ittifakı ile bu süreç TPLF'in kendi sınırlarına püskürtüldüğü ve yönetimden dışlandıkları bir evreye sokulmuştur. Oromo 'Abiy Ahmed Ali' ve Amhara ittifakı 91 sonrası sürecin intikamına almaya yönelmiş ve TPLF'i köşeye sıkıştıracak adımlar atmıştır.

Etiyopya'da yaşanan süreci tek bir bakış açısından anlamak çok kolay değildir. Her aktörün kendi hesabı ve süreci vardır, hassas denge belli ki bozulmuştur; süreç yeni ve şaşırtıcı alanlara evirilebilir.

Etiyopya'da yaşanan hassas süreci her aktör açısından ayrı ayrı ele almak icap eder. Her aktör tek tek farklı incelense bile çeşitli varyasyonlar da ortadadır. Bunun yanında güç denklemleri ve küresel boyutlarda göz ardı edilmemelidir. Etiyopya'daki sürecin anlaşılması ancak şu olguların etki, algı ve stratejileri okunarak anlaşılabilir. Kendi iç bağlamı olmakla birlikte aşağıdaki olgu ve unsurların birbirleri ile kurdukları ittifak ve çatışma süreçleri de durumu daha karmaşık bir hale sokmuştur. Özellikle son çatışmalar uluslararası kamuoyuna yeterince yansımasa da sonuçları açısından yeni denklemler ortaya çıkarmıştır. Bu yeni durumda yaygın ve statik bilgilerin Etiyopya'yı anlama imkanını ortadan kaldırması durumunu ortaya çıkartmıştır. Bozulan hassas denge çok şaşırtıcı sonuçlar ortaya çıkartabilir. Etiyopya krizinin anlaşılmasına yönelik aşağıdaki boyutların tanımlanması bile bu süreci anlamaya yönelik dinamiklerin tanımlanması açısında anlamlı bir katkı olacaktır.

  • TPLF ve Tigray boyutu
  • Oromo'luların Politik Duruşu (Abiy Ahmet Ali ; Jawaar Muhammed tutumu ve liderliği)
  • Abiy Ahmed Ali'nin (Kişilik özellikleri, küresel İlişkileri, ABD ile yakınlığı, Protestan kişiliği, bölgesel tutumu ve algılar, hedef ve stratejisi)
  • Amhara Ulusalcılığı boyutu,
  • Etiyopya'da Ortodoks Kilisenin karakter ve politikası, (Monofizit yayılmacılık' ta bu başlıkta ele alınabilir.)
  • Müslümanların ülke genelindeki durumu
  • Etiyopya'da Protestan Kilisenin Yayılmacılığı
  • Eritre'nin durumu ve savaştaki rolü
  • Küresel boyut (ABD, İsrail, İngiltere, BAE, Kenya, Uganda)
  • CIA ve MOSSAD'ın bölgedeki çalışmaları
  • Küresel boyut (Çin, Rusya, Hindistan)
  • Mısır ve Sudan İle Nil ve Hedasi (Rönesans Barajı) krizi
  • Türkiye'nin bölgede artan gücü ve iç savaşın etkisi
  • Wollo ve Dessi'deki Müslümanların yaşadığı mağduriyetler
  • Diğer etnik ve federatif yapıların durumları ve hassas durumları (Affar Müslümanları, Somali Müslümanları, Güney Halkları vd.)

Birkaç seri yazıyla Etiyopya'daki çok boyutlu ve aktörlü hassas süreci yazmaya ve anlatmaya çalışacağız. Yeni ve şaşırtıcı bazı durumlara gebe olan Etiyopya'daki sürecin doğru okunması ve bölgeye doğru bir bakış açısıyla bakılması ile ancak doğru katkılar ortaya koyabiliriz. Özellikle ülkemizin bölgeden dışlanmasına yönelik uluslararası sistematik bir kampanyanın yürütüldüğü bir süreçte Türkiye'nin tüm aktörleri ile bölgede vaziyet almasına imkan verecek bir bilgi akışının ve okuma biçiminin oluşması gerekiyor.