Fransa Gerçekten Kaybedecek mi?

Abone Ol

Mali'de bir süredir gündemde olan gerginliğin detaylarını daha önce yazmıştık. Geçtiğimiz günlerde bu gerginlik yerini bir askeri müdahaleye bıraktı ve iktidar darbeyle devrilmiş oldu. Durumun siyasi, ekonomik ve sosyal sonuçları olacağı ortada. Ancak yapılan bazı değerlendirmeler gerçekleşen darbeyi doğru okumaktan uzak.

Duygusallığın etkisi ile Fransa'nın Mali'de kaybettiğine dair yorumlar fazlaca yapılmakta. Öncelikle Fransa'nın bölgedeki varoluşu daha net incelenmeli diye düşünüyorum. Batı Afrika'nın büyük bölümünde Fransız etkinliği bilindiği üzere sömüre döneminden gelmekte. İngilizce konuşan ülkeler dışındaki pek çok ülkeyi bu kategoride değerlendirebiliriz. Bu ülkelerdeki Fransa etkisinin dışında başka Batı ülkelerinin ve Çin'in etkinliğini görmek de mümkündür. Mali'yi ise biraz daha ayrı tutmak daha doğru olabilir. Fransa Mali'de başka bir Batılı gücün kendisine rakip olamayacağı etkinlikteydi. Ticaret, diplomasi, güvenlik gibi alanlardaki etkinlik bariz şekilde gözükmekte.

İç siyasette ise uzun süredir ekonomi kaynaklı sorunlar konuşulmaktaydı. Zaten sürecin bu noktaya gelmesindeki en büyük pay da ekonomik açıdan halkın içerisinde bulunduğu zor şartlar. Bunun yanında siyasetin çözüm üretememesi de Başkan Ibrahim Keita'nın iktidarını bitiren etken oldu. 2013 yılında devlet başkanı olan ve IBK kısaltmasıyla bilinen Keita, Sorbonne mezunu bir elit. 2020'deki askeri darbeyle devrilene kadar geçen 7 yıllık sürede ülkenin problemlerini çözemezken, Fransa ile arasını son derece iyi tuttu. Fransa'nın IBK'nın düşmesiyle kaybettiği yorumlarının asıl kaynağı da bu yönü. Darbeden hemen sonra Afrika Birliği ve ECOWAS'tan gelen kınamalar dikkate değerdi. ECOWAS ülkelerinin liderlerinin (Burkina Faso, Fildişi Sahili vd.) kendi ülkelerinde yaklaşan seçimler öncesi Mali'deki gibi bir sonuçla karşılaşmaktan korktuğu söylenebilir. Fransa'nın Mali'deki değişikliğin teröre fayda sağlayacağına dair endişeleri Batı'yı kendi durduğu noktaya çekme girişimi olarak kurnazca bir politika.

Peki Fransa'nın bir iktidar değişimi ile Mali'deki etkinliğinin kaybettiğini söylemek mümkün mü? Açıkçası bu fazla iyimser bir tutum olur. Çünkü askeri darbe peşinde cevaplanması gereken pek çok yeni soru getirdi. Örneğin yeni iktidar kimlerden oluşacak? Bir kanaat önderi haline gelen Imam Dicko'nun darbedeki rolü ne ve yeni yönetimle bağlantısı ne derecede olacak? Kendisi sadece bir imam olduğunu ve imam olarak kalacağını açıklasa da şunu biliyoruz ki siyasetin içinde olmak yalnızca fiziki olarak bulunmaktan geçmiyor. Somaila Cisse serbest kalacak mı? Yeni iktidar bir güç paylaşımından mı oluşacak yoksa asker uzun süre kendi içerisinden çıkaracağı yeni bir diktatörle mi yönetecek? Tüm bu sorular cevaplanmadan Mali'de Fransa'ya dair gelecek tahayyülü yapmak kolay değil.

Şu unutulmamalı ki pek çok Afrika ülkesinde Fransa'da eğitim alan, Fransız siyaset kültürüne yakın 'elitler' bulunuyor. Bu elitler bürokrasi, diplomasi gibi alanlara yerleşerek suya sabuna dokunmadan ülke yönetiminde etkin hale geliyorlar. Bu tip bir elit kadronun tek bir iktidar değişimi ile yönetimden tamamen uzaklaşacağını söylemek fazla iyimserlik olur. Bu bağlamda hayal ettiklerimiz gerçek olsun diye çalışırken mevcut gerçeklerden uzaklaşmadan adımlar atmak daha faydalı olacaktır.

Mali halkının iradesinin Fransa'dan önemli olduğu gerçeği tüm düşüncelerin üzerinde tutulmalı ve katılımcı bir yeni yönetimle Mali tekrar Batı Afrika'nın lokomotif ülkelerinden biri haline gelmeli. Türkiye de Somali ve Sudan gibi ülkelerde geçmişte istikrara yönelik yaptığı çalışmaları Mali'de de yapmalı ve halkın iradesine saygı duymayan iç veya dış güçlere karşı Mali halkının yanında durduğunu vurgulamalı.