Daha da güzeliyse tüm bunları çok çok genç yaşlarda idrak edebilmek. Birilerinin payına bu hayalin peşinde koşup onu gerçekleştirmek düşerken sanırım bize düşen de bu hikayenin başkalarına ulaşmasını sağlayıp nicelerine ilham olmak. Öyleyse sizi hikayesini anlatması için Kore Davetçisi Yunus Toylan ile baş başa bırakıyoruz.
“Hikayemin başlangıcı aslında çocukluğuma kadar uzanıyor. Ortaokul yıllarıma, bir başka deyişle hafızlık yaptığım yıllara gidebiliriz. 13 yaşımda başladım hafızlığa, o zamanlar hocalarım bizleri hep İslam’a hizmet etmemiz için teşvik ederdi. Ailem ve hocalarımın telkinleriyle bende İslâm’dan bihaber olan insanlara bu güzel dini öğretme ve anlatma isteği doğmuştu.
Bazı kardeşlerimiz bilirler belki, önceden İslâmi kanallarda yayınlanan ‘Hidayet Öyküleri’ adında programlar vardı, Avrupa başta olmak üzere Müslümanların azınlık olduğu ülkelerde ihtida edenlerin hayat hikayeleri belgesel olarak verilirdi. Ben de sıklıkla bu programları takip ediyor ve insanların hikayelerine şahit oldukça duygulanıyordum. O zamanlar kendi kendime ‘Ben de gayrimüslimlere İslâm’ı anlatabilir ve bu şekilde hidayete ermelerine vesile olabilirim’ diyordum.
Zaman ilerledi biraz daha büyüdüm, yavaş yavaş Kore’yi tanımaya başladım. İlk başta kalbimde filizlenen bu Tebliğ ve Davet aşkının yeri de artık belli olmuştu: ‘Güney Kore’”
“Sana Güveniyorum, Yapabilirsin”
Okuyup öğrendiklerimi düşünerek Kore üzerine odaklanmaya başladım. ‘Tarihten gelen bağımızı da göz önünde bulundurarak neler yapabilirim?’ diye düşünüyor ve hayaller kuruyordum. Hayallerimi anlattığım hafızlık hocam da bana sürekli ‘Sen yapabilirsin, sana güveniyorum!’ diyerek bana destek oluyordu. Çevremden gördüğüm destekle, o süreçte Kore’de İslâm gibi başlıklarla birçok araştırma yapmış ve sonucunda Kore’de İslâmiyetin, Türk askerlerinin vesilesiyle yayılmaya başladığını öğrenmiştim. Yedinci tugayın İmamı Muhterem Zübeyir Koç‘un gayretleri bende çok büyük etkiler uyandırmıştı. Artık önümü biraz daha rahat görebiliyor ve dedelerimizin izinden giderek neler yapabileceğimi az da olsa kestirebiliyordum. Artık harekete geçme vakti gelmişti.
İlk zamanlar Kore İslâm Birliği adında bir sayfa vardı, ben onlarla iletişime geçmiş ve sayfanın birkaç Türk öğrencinin Kore’ye olan hayranlıklarını İslâmi anlamda kullanma niyetiyle açtıklarını lakin neyi nasıl yapacaklarına dair pek bilgileri olmadığını öğrendim. Ben ise duruma biraz daha ciddi bakıyor, aynı ideali taşıyan insanların toplanması ve etkinlikler yapılması kanaatindeydim. Bu fikri onlara açtım ve bir etkinlik düzenledik. Bu etkinlik vesilesiyle bizim gibi olan kardeşlerimizle tanışıp kaynaşma fırsatı yakalamış olduk.
Tanışma etkinliğinde çok farklı alanlardan arkadaşları görmek beni sevindirmişti. Bu motivasyon ile internette yeni duyurular açtık. Bu duyurular Kore’yi seven ve İslâmi çizgide hareket eden kardeşlerin tam da aradığı fırsat idi. Kısa sürede birçok kişiden olumlu dönüş alıp onlarca kardeşle buluştuk ve halkamızı genişletmeye başladık. Aldığımız ortak karar şuydu: ‘Koreseverleri bilinçli hale getirmek ve Kore’de İslâm’ın yayılmasına katkı sağlamaları için yönlendirmek, yani, doğal olarak oluşan bir ilgiyi hayırlı noktalara kanalize etmek istiyorduk.’ Bu minvalde Uzakdoğu‘da İslâm adı altında seri şeklinde konferanslar düzenledik ve toplu iftar programları yaptık. Böylece insanlarda bir bilinç oluşturmaya başlamıştık.
Nimetullah Hoca İle Tanışma
Yaptıklarımızın hepsi birer adımdı lakin bu yolda en büyük dönüm noktam diyebileceğim noktalardan biri ise, büyük İslâm davetçisi Nimetullah Hoca ile tanışmam oldu. Kendisi ömrünü Allah’a adayarak İ’lâ-i Kelimetullah için 65 ülkeye seyahat etmiş ve 40 yıla yakın bir süre Japonya‘da yaşayarak İslâm davetinde bulunmuş mübarek bir zat. Ben de bu güzel insanın tecrübelerinden yararlanarak onunla birlikte bulunduğum süreçte birçok şey öğrendim. 18 yaşımı henüz bitirmemişken Nimetullah hocamdan aldığım cesaretle ilk olarak 2016 yılında Kore’ye gittim. Maddi olarak hiçbir destekçim yoktu, kendi harçlıklarımı biriktirip uçak biletini almıştım ve sonradan hocamın talebelerinden birisi de bana eşlik etmişti.
Kore’ye ilk seyahatimde 11 il gezmiş ve birçok İslâm Merkezi’ni ziyaret ederek onlarca Müslüman kardeşimizle tanışma fırsatı yakalamıştım. O dönemde Japonya İslâm Merkezi başkanı Salih Samarrai‘nin tavsiye ve referansıyla Kore Baş Müftüsü Abdulvahhab Zahid ile tanışma şerefine nail oldum. Kendisi henüz 18 yaşını bile bitirmemiş birinin yaptığı bunca çalışma karşısında hayrete düşmüştü. Kore’de kalıp birlikte çalışmamız için teklifte bulundu. Ben Kore’ye kadar gelmiştim ama Kore’de yaşayacak ve tamamen kendimi adayacak cesaretim yoktu. Her şeyden önce ailem, evim, ülkem ve en büyük sıkıntı ise işin maddi boyutu idi. Müftü, birlikte çalışmamızı istemişti istemesine ama onun da bu işi karşılayacak maddi gücü yoktu. İşin bir diğer boyutu da ilk seyahatimde bırakın Koreceyi, İngilizceyi dahi bilmiyordum. Süreçte ne olduysa yol arkadaşımın tercümanlığı sayesinde oldu.
Yeni İhtida Hikayeleri
Bahsettiğim sıkıntılar bir yana dursun, oradayken yüzlerce İslâm broşürü dağıtıp yakın dostlarımızın arkadaşlarına İslâm’ı anlatarak daha ilk seferimde birkaç kişinin ihtida etmesine şahit olmuştum. Buna vesile olabilmek benim için çok anlamlıydı. O gün anladım ki insan samimi olarak niyet ettiğinde, Allah insanın önündeki kapıları açıyor ve sözlerini tesirli kılıyor.
Çok kısa olmasına rağmen çok anlamlı ve bir o kadar da bereketliydi bu süreç. Vakit yurda dönüş vaktiydi. Türkiye’ye döndüğümde artık beni daha keskin hedefler bekliyordu. Hayatımı daha çok davet çalışmaları ve Kore ekseninde yönlendirmem gerektiğinin farkındaydım ama ailem… En başından beri babam pek oralı değildi, normal bir hafız olup imam olarak vazife almamı istiyordu. Kore’den ilk döndüğümde, ‘artık bitmiştir bu Kore hayali İnşaAllah’ demişti. Oysaki hikaye yeni başlıyordu.
“Sen Niyet Et Oğlum! Allah Yardım Edecek”
Maddi olarak ailemi arkamda göremeyeceğim kesindi. Ben keskin hedefler koymak istiyordum istemesine ama genç yaşta desteksiz hareket etmek neredeyse imkansızdı. Hem ciddi bir fikri telkin ve yönlendirme hem de maddi anlamda desteklenmem gerekiyordu. Bu işin sebepler dairesindeki yolu buydu. Peki ya Allah indindeki parola neydi? Bunu Nimetullah hocam bana vermişti:
”Sen niyet et oğlum! Allah yardım edecek.”
Evet, bana yol haritası olarak samimi bir niyeti kuşanmam ve gerisini işleri idare eden Allah’a bırakmam gerektiğini söylerdi. Ben dediğini yaptım ve dediği gibi de oldu. Ummadığım yerlerden ummadığım zamanda birçok güzellikle karşılaştım. Allah yolunda olanların Allah yardımcısı oluyor gerçekten. Her biri birbirinden ilginç yardımlar ile karşılaştım. Fettah olan Allah kapıları bir bir açıyordu bu kulu için hem de ardına kadar. O gün bir kez daha anladım ki bu yol mübarek ve hayırlı bir yol. Bu aşamada manevi olarak karşılaştığım güzellikler, yaptığım ve yapma niyetinde olduğum davet çalışmaları, hayallerim için beni daha da çok şevke getirdi.
“Bu Çocuk Çok Geçmeden Müslüman Olur”
16 yaşında Müslüman olmuş lise öğrencisi Abdullah adında bir kardeşimiz vardı. Bu kardeşimiz bizden öğrendikten sonra, çok sık kullandığı bazı İslâmi terimleri sınıf arkadaşlarına da öğretmiş, ‘Allahu Ekber, İnşaAllah, MaşaAllah’ diyerek konuştuklarını bana söyledikten sonra ben de onlardan birisini benimle tanıştırmasını ve birlikte bir yerlere gezi için bir program yapmasını istedim. Bir hafta sonu buluşup akşama kadar gezdik, kendisine İslâm’dan hiç bahsetmedim lakin ama çocuğun laf aralarında Abdullah’a dönerek ‘bu çocuk çok geçmeden Müslüman olur’, bak gör dedim.
O günün akşamında camiye geldik. ‘Benim babam Hristiyan olarak vefat etti, babam cehenneme mi gitti?’ diye sordu. İlginç gelmişti, gün içerisinde gayet esprili ve matrak olan bu çocuk, şimdi ciddi sorular sormaya başlamıştı. Kafasındaki soruları itinayla tek tek cevapladık. O akşam ben caminin misafirhanesinde kalıyordum, ertesi gün kapıyı birileri çaldı ve gelen Abdullah’tı.
-Abi Müftü seni çağırıyor, birisi Müslüman olacak kayıt yapman lazım dedi. Toparlanıp aşağı indim, bir de baktım ki dünkü çocuk müftünün önünde oturmuş Kur’an’dan ayetleri Korece meali ile okuyordu.
-Şaşkınlıkla, sen ne yapıyorsun burada dedim.
-Abi ben Müslüman olmaya geldim, dedi.
İşte o an benim için bambaşkaydı. Sadece bir gün vakit geçirmiş, birazcık ilgilenmiştik ve o Allah’ın izniyle İslâm’a ısınmıştı. Güzel yüzlü Kardeşimin adının Yusuf olması için müftüye rica ettim. Böylece Yusuf’un İslâm serüveninde biz de bir vesile olarak yerimizi almış olduk. Yusuf gibi milyonlarcası davet bekliyorken benim için artık geri dönüşü olmaması gereken kendi serüvenim de hızla yol alıyordu.
Başarının Sırrı
Bu arada Kore’deki yabancı Müslüman arkadaşlarımın destekleriyle İngilizceyi öğrendim. Böylelikle İslâm Merkezi’nde bulunan yabancı Müslüman kardeşlerle iletişimim güçlendi, zamanla yeni dostlar edindim ve onların da destekleriyle üniversiteye başladım. Şimdi 1 yılımı tamamlamış bulunuyorum. Korece dil programım ise önümüzdeki dönem nihayete eriyor. Elhamdulillah, böylelikle burada daha faydalı hale geleceğim. Hemen hemen her gün İslâm Merkezimize ziyaretçilerimiz geliyor. Bir yandan bu yeni gelen ziyaretçilere İslâm’ı anlatırken bir yandan da yeni gelerek Müslüman olanlara dini eğitim veriyoruz.
Rabbimize hamdolsun kısa sürede birçok Koreli kardeşimizin namaz kılmasına ve Kur’an okumayı öğrenmelerine vesile olduk. Hatta bir kardeşimizi geçen yıl Aralık ayında Türkiye’ye İslâmi ilimler öğrenmesi için gönderdik. Hafta sonları çocuklar için Kur’an ve Dini Bilgiler kursumuz oluyor. Şimdilik 10 öğrencimiz var. Kısa sürede birçok hayırlı işlere vesile olmak nasip oldu. Peki bunca güzellik nasıl mı başarıya ulaştı? Bence cevap basit:
-Samimi bir niyet ve yola koyulmak-
Kaynak: bi'dünyahaber / Hakan Emin Öztürk