Kanada’nın Yerli Çocuklarını da Küçük Mermilerle mi Öldürdüler?

Abone Ol

Batılı ülkelerin işgaller neticesinde ele geçirdikleri topraklarda soykırım uyguladıklarına dair bir belge de Kanada'da ortaya çıktı. 18 ve 19. yüzyıllarda 150 bin ila 250 bin arasında yerlilerin çocukları Kanada Hükümeti adına Katolik Kilisesi'nin yatılı okullarına alınmışlardı. Geçtiğimiz Mayıs ayında bu okullardan birisi olan, British Columbia eyaletinde 1969 yılında kapatılan bir yatılı okulun bahçesinde en küçüğü 3 yaşında olan 215 yerli çocuğa ait cesetlerin kalıntıları bulunmuştu. Kanada Başbakanı Justin Trudeau, toplu mezarın ortaya çıkmasının ardından, "Ülkemizin tarihinin utanç verici döneminin acı veren bir hatırası" demiş ve "Okulda bulunan mezar beni derinden üzdü" ifadesini kullanmıştı.

Ancak bulunan bu mezarın ardından, bu sefer de geçen ay Saskatchewan eyaletinde 751 çocuğa ait bir toplu mezar daha bulundu. Ortaya çıkan bu deliller Kanada yerlilerinin zihin kodlarına işlenmiş katliamların ve soykırımın yeni delilleri olarak kabul ediliyor. Ailelerinden koparılarak zorla okullara alınan çocukların bir de böylesine bir sona maruz kalmaları, hem de bu okulların Katolik Kilisesi'ne ait okullar olması konunun sadece 'Kültürel bir soykırım' olarak tarif edilemeyeceğini de göstermiş oldu. Çünkü Kanada'da 2015 yılında kurulan bir araştırma komisyonu yaşananları 'kültür soykırımının kurbanları' olarak kabul etmişti.

Diğer taraftan bütün bu deliller ortalığa saçıldığı halde Papa Françesko, yerli halkın 'özür' beklentisini görmezden geldi ve olanlardan sadece acı duyduğu şeklinde bir açıklamayla yetindi.

Malumunuz, geçtiğimiz 11 Temmuz Pazar günü de Bosna Hersek'te, Srebrenitsa'da yaşanan soykırımın yıldönümüydü. Ne kadar da birbirine benzer bir soykırım ile karşı karşıyayız değil mi? Bir tarafta kendilerine emanet edilen çocukları katleden Kanada - Katolik Kilisesi, diğer tarafta Boşnakları doğrudan Sırplara teslim eden Hollandalı BM askerleri. İslamofobi propagandalarını sözde İslamcı terör üzerine inşa eden Batı dünyası, söz konusu kendileri olunca ortaya çıkan delilleri dinleri ile açıklamamak adına büyük çaba sarf ediyorlar. Neresinden bakarsanız bakınız, tutarsızlığın, acımasızlığın, bencilliğin ve kendileri dışında kalanları, yani ötekini insan bile görmeyen bir anlayışın izdüşümleri bunlar. Yoksa nasıl olur da bir insan 3 yaşındaki çocuğu taammüden katledebilir? Nasıl olur da bir insan yüzlerce çocuğu, gözlerini bile kırpmadan tavuk boğazlar gibi toplu mezarlara atabilir.

Batı dünyası tarihlerinde yaşanan bütün bu katliamlarla, soykırımlarla yüzleşmediği müddetçe, suçu başkalarına atarak huzur bulamayacağını bilmeli. Fransa'nın Afrika kıtasında soykırımları, Amerikalıların Kızılderililere karşı uyguladıkları sistemli katliamları, İngilizlerin Hint alt kıtasında ve diğer kolonilerindeki planlı şiddet, baskı ve zulümleri bir gün mutlaka tek tek gün yüzüne çıkacak.

Sonuç olarak zulüm kimden gelirse karşısında, mazlum kim olursa olsun yanında olunmadığı takdirde sorunların çözümü hiç kimse açısından mümkün olmayacak. Mazluma kimliği sorulmaz. Dini, dili, ırkı, mezhebi ne olursa olsun mazlum mazlumdur. Şimdi başta Batı dünyası, sonra herkes başlarını ellerinin arasına alıp bir kere daha düşünmeli. Aksi takdirde bu gidiş insanlığı toptan bir felakete götürecek.