Falûce, Gazze'nin 30 kilometre kadar kuzeydoğusunda yer alan bir Filistin kasabasıydı. Kudüs, El Halil ve Yafa'yı birbirine bağlayan ana kavşak üzerinde bulunduğu için, tarih boyunca ziyaretçisi hep çok fazlaydı. İlk dönemlerde ismi 'Zurayk el Handak' iken, 14'üncü yüzyılda Irak'ın Fellûce bölgesinden gelerek buraya yerleşen mutasavvıf Şihabuddîn el Fellûcî'nin hatırasına, kasabanın ismi -Filistin lehçesinde minik bir dönüşüm geçirerek- 'Falûce' olmuştu. Şeyhefendinin kurduğu dergah zamanla kasabanın merkezi haline gelmiş, etrafında genişçe bir mahalle teşekkül etmişti. 1596'da, üç kubbeli bir türbe ve büyükçe bir camiden oluşan dergahın etrafındaki bu kasabanın nüfusu 413 olarak kayıtlara geçmişti. Osmanlı İmparatorluğu dağılırken, Falûce'nin nüfusu 3 bin kişiye yaklaşıyordu. 1919'da kasabada erkek çocuklar için bir okul açılmış, bunu 1940'ta kız okulu izlemişti. 1945 itibariyle, Falûce'nin nüfusu -tamamı Müslüman olmak üzere- 4 bin 670 kişiydi. Tarım ve hayvancılığın zaten yapıldığı kasaba, kumaş boyama işiyle de ünlenmişti. Bütün bölge halkı, Falûce'deki atölyelerde geleneksel usullerle boyanan kumaşları adeta kapışırdı.
Yüzyıllar boyunca, yaşadıkları kasabanın merkezî konumunu kazanca çevirerek huzur ve güven içinde yaşayan Falûceliler, İsrail'in kuruluşuna giden süreçte bu defa aynı konumun getirdiği problemlerle yüzleşmeye başladı. Filistin toprakları adım adım işgal edilirken, Siyonist çetelerin yolu sıklıkla Falûce ve çevresindeki mıntıkadan geçiyordu. 24 Şubat ve 14 Mart 1948 tarihlerinde, ileride İsrail ordusunun belkemiğini oluşturacak olan Hagana örgütüyle Falûce halkı arasında ilk sıcak çatışmalar da yaşandı. 40'a yakın Filistinlinin öldüğü bu saldırılarda, Hagana birlikleri, kasabadaki bazı binaları havaya uçurdu. Bu işin burada kalmayacağı belliydi, nitekim kalmadı da:
1948'deki ilk Arap-İsrail Savaşı'nın bitiminde, İsrail ve Mısır ateşkes imzalandığında, Falûce ve komşu Irak el Menşiyye kasabaları, Mısır tarafından İsrail'e devredildi. Anlaşmanın şartlarına göre, bölgede kalmayı seçen Arap nüfusun her türlü hakkı korunacaktı. Ancak sonraki sayısız örnekte de yaşanacağı üzere, İsrail anlaşmanın şartlarına riayet etmedi. Dayak, tehdit, korkutma, fiziksel taciz, yağmalama gibi çok çeşitli yöntemlerle, kasabaların Arap nüfusu bölgeden göçe zorlandı. 22 Nisan 1949'da son Arap'ın da ayrılmasıyla, Falûce ve Irak el Menşiyye kasabaları tamamen yıkılarak yok edildi. 1954'te Irak el Menşiyye'nin enkazının üzerine kurulan Yahudi yerleşim birimi Kiryat Gat, sonrasında genişleyerek bir zamanlar Falûce'nin bulunduğu araziyi de içine aldı.
Belki bir zamanlar yalnızca Falûce ve Irak el Menşiyye'den sürülen Filistinlilerin torunlarının hatırladığı bu acıklı hikaye, önceki gün Tel Aviv'den kalkıp Birleşik Arap Emirlikleri'nin (BAE) başkenti Abu Dabi'ye inen İsrail havayolları 'El Al' uçağı vesilesiyle yeniden gündeme taşındı. Uçağın kokpit üstünde üç dilde -İngilizce, Arapça, İbranice- 'Barış' ibaresi yazılmıştı. Tam altında ise, 'Kiryat Gat' yazıyordu. Sözde barış iddiasının altının böyle pervasızca ve bütün dünyayla alay edercesine oyulması, tarafların meseleye yaklaşım biçiminin de özeti mahiyetindeydi. Bu isim seçiminin tesadüf olmadığı belliydi. (Kudüs'te günden güne yok edilen tarihî Müslüman mezarlığı Mamilla'nın arazisinin bir kısmına İsrail tarafından inşa edilen müzenin isminin 'Tolerans' olması gibi tıpkı. İslam dünyasının ilgisizliği ve dağınıklığı, böyle cüretkar istihzalar için İsrail'e geniş bir alan açıyor.)
Kiryat Gat uçağının, Suudi Arabistan hava sahasını kullanarak Abu Dabi'ye gitmesi ise, bir başka çelişkiyi ortaya koyuyordu: 2017'den bu yana Arap ve Müslüman komşusu Katar'ı karadan, havadan ve denizden abluka altında tutan Suudi Arabistan, hava sahasını İsrail uçağına açarak, aslında net bir tercih de sergilemiş oluyordu. Bu, İsrail'le mecburi bir ilişki veya sıradan bir diplomatik münasebet değil, İslam dünyasındaki mevcut ayrışmalar içinde bilinçli bir tercih ve taraf seçimiydi.
Dünya basını, Tel Aviv-Abu Dabi uçuşunu 'tarihî yolculuk' başlıklarıyla gördü. İsrail adına olumlu, Arap ve İslam dünyası adına olumsuz yönden 'tarihî' bir yolculuğa şahitlik ettik gerçekten. Daha önce de vurgulamıştım: BAE'nin attığı adımın Arap dünyasında meydana getirdiği yaygın ve derin huzursuzluğun sebebi, 'normalleşme'nin tümüyle İsrail'in faydasına ve Filistin'i işgalinin kökleşmesine hizmet edecek 'platonik bir aşk' biçiminde kurgulanmış olması. Sadece 'Kiryat Gat' ibaresi bile, bunu bütün çıplaklığıyla açık eden bir işaret.
(*) Taha Kılınç'ın bu yazısı Yeni Şafak Gazetesi'nden alıntılanmıştır.