Muslim Port Haber Merkezi | Bekir Sıtkı Şirin
Vefatının sene-i devriyesinde rahmetle anılan Mahmud Ustaosmanoğlu siyasi isimlerin de saygı duyduğu bir isimdi. Bu bağlamda Erbakan ile Mahmud Ustaosmanoğlu arasında yaşanan ve pek bilinmeyen bir olay dikkatleri çekiyor.
Coğrafyamızın gönül sultanlarından Mahmud Ustaosmanoğlu Hocaefendi geçtiğimiz yıl bugün fani âlemden bâki âleme irtihal etti. İslam coğrafyasının manevi önderlerinden olan Ustaosmanoğlu böbrek rahatsızlığı nedeniyle tedavi gördüğü hastanede 93 yaşında rahmet-i Rahman’a kavuşmuştu. Bütün hayatı boyunca istikamet üzere yaşayan Ustaosmanoğlu, binlerce Müslüman’ın irşadına vesile olmuştu.
Vefatının üzerinden bir yıl geçen Ustaosmanoğlu siyasi isimlerin de saygı duyduğu bir kişiydi. Ustaosmanoğlu, özellikle Milli Görüş lideri ve 54. Hükümet Başbakanı Prof. Dr. Necmettin Erbakan ile çok yakın ilişkilere sahipti. Bu bağlamda Erbakan ile Mahmud Ustaosmanoğlu arasında yaşanan bir olay dikkatleri celbediyor. Bilindiği üzere Prof. Dr. Necmettin Erbakan başbakan olduğu dönemde Başbakanlık Konutu'nda tarikat ve cemaat liderlerini iftar yemeğinde ağırlamıştı. O yemekte Mahmud Ustaosmaoğlu ile Erbakan arasında yaşanan bir diyalogun ardından Erbakan mikrofonu eline almış ve gözyaşlarına engel olamamıştı.
Az sayıda kişi tarafından bilinen bu olay "Mahmud Efendi Hazretleri'nin Hayatı" isimli kitapta şu şekilde anlatılıyor:
"Erbakan en son Efendi Hazretleri'ne söz verdi. Erbakan Hoca: 'Efendi Hazretlerini rahatsız etmeyin, mikrofonu yanına getirin.' dedi. Efendi Hazretleri 20 dakika konuştu, tarikata değindi. 'Bütün bunlar güzel ama tasavvuf olmadan bu işler olmaz.' dedi.
Sonra Erbakan Hoca mikrofonu alıp 'Muhterem meşayih, muhterem ulema, siz 70-80 senedir şu manzarayı özlüyordunuz.' dedi ve ardından mikrofonu bırakıp ağlamaya başladı.
Efendi Hazretleri, "Erbakan ağlıyor mu?' dedi. Ben 'Ağlıyor' deyince Efendi Hazretleri, 'Niye ağlıyor?' buyurdu. Bu sefer 'Bizi gördü de ondan ağlıyor Efendi Hazretleri' dedim. 'Bizi görmemiş miydi?' dedi. Ben: 'Gördü ama burası Başbakanlık, sarıklı halde bizi görünce duygulandı.' dedim. Efendi Hazretleri de: 'Elhamdülillah buraya sarığı sokmuş olduk.' buyurdu.
MAHMUD USTAOSMANOĞLU HOCAEFENDİ KİMDİR?
İlim adamları tarafından Hazrat-ü Mevlânâ Eş-Şeyh Mahmud En-Nakşibendî El-Müceddidî El-Hâlidî El-Ûfî olarak adlandırılan Mahmud Efendi Hazretleri, 1929’da Trabzon vilâyetinin Of kazasının Miço (Tavşanlı) köyünde doğdu. Babası, köy imamı ve çiftçi Mustafa oğlu Ali Efendi, annesi Tufan kızı Fâtıma Hanım’dır. Mahmud Efendi, altı yaşındayken hafızlığını babası ve annesinde yaptı. Hafızlığını bitirdikten sonra Ramazan ayında Kayseri’ye gidip o bölgenin muteber ulemâsından olan Tesbihcizade Ahmed Efendi’den sarf, nahiv ve Farsça okudu. Kayseri’de bir sene kaldıktan sonra memleketi Of’a dönerek zamanın en meşhur kıraat âlimi Mehmed Rüştü Aşıkkutlu Hocaefendi’den Kur’ân-ı Kerîm kıraat etti.
1952 YILINDA ALİ HAYDAR EFENDİ İLE TANIŞTI
Mahmud Efendi Hazretleri, belagat, ilm-i kelam, tefsir, hadis, fıkıh ve usûl-ü fıkh gibi sâir ulûm-i şeriyyeyi ise aklî ve naklî ilimlerde mütehassıs ulemâdan ve Süleymaniye Medresesi dersiâmlarından olan eniştesi Çalekli Hacı Dursun Fevzi Efendi’den ikmal ederek henüz on altı yaşında iken icazet aldı. Kendisi okurken okutmaya başladığı talebelerini yedi sene kadar okuttuktan sonra askere gitmeden icazet verdi. 1952 yılı sonlarında, askerde bulunduğu sırada ise hayatının seyrini değiştirecek olan en büyük üstadı ve şeyhi Ahıskalı Ali Haydar Efendi’yle tanıştı. Ali Haydar Efendi Hazretleri, Osmanlı sultanlarından son dört padişahın huzur hocalarından olup, Meşîhat-ı İslâmiyye’de Hey’et-i Te’lîfiyye Reisi idi. Askerlik sonrası şeyhi Ahıskalı Ali Haydar onu İsmailağa Camii’ne imam tayin etmek için davet etti. 1954’te İsmailağa’da imamlığa başladı. 1996’da 65 yaşını doldurduğu için aynı camiden emekli oldu.
BİNLERCE İMAM, VAİZ VE MÜFTÜYE DERS VERDİ
Şeyhi Ali Haydar Efendi’nin vefatıyla Mahmud Efendi Hazretleri’nin hayatında yeni bir merhale başlamış oldu. Bir taraftan imamlık yaparak cemaatle, bir taraftan talebe okutmakla, diğer bir taraftan da Ali Haydar Efendi Hazretleri’nin vasiyeti vechile tarikat ehli ihvanı irşâd ile meşgul oluyordu. İmamlık yaptığı İsmailağa Câmii’ni hem tekke hem medrese hem de irşad merkezi olarak kullanıyordu. Osmanlı medreselerinde takib edilen usul üzere daha askere gitmeden önce memleketinde birçok talebe okutmuş ve birçok kimselere icazet vermiş olan Mahmud Efendi’den İstanbul’da da binlerce imam, vâiz ve müftü ders aldı. Mahmud Efendi, ülkemizde yüzlerce köye giderek insanları ilim öğrenmeye çağırdı. Kendisine, “Bir emriniz, bir arzunuz var mı?” diye soranlara, “Her mahalleye bir kız, bir erkek medresesi yapın” diye cevap verirdi.