Örtülü Başkan

Abone Ol

Doğu Afrika ülkelerinden Tanzanya'da, Devlet Başkanı John Pombe Magufuli (61), geçtiğimiz çarşamba günü (17 Mart 2021) hayatını kaybetti. Yapılan resmî açıklamada, 27 Şubat'tan itibaren kamuoyunun huzuruna çıkmaması nedeniyle sağlığı hakkında çeşitli söylentilerin yoğunlaştığı Magufuli'nin uzun yıllardır 'kalp rahatsızlığı' yaşadığı belirtildi. 'Cesur liderimizi yitirdik' diyen Başkan Yardımcısı Samia Suluhu Hassan, ülke çapında 14 gün yas ilan edildiğini duyurdu.

İlk kez 2015'te devlet başkanı seçilen, geçtiğimiz yıl yapılan seçimlerde de ikinci beş yıllık görev dönemine başlayan John P. Magufuli, Tanzanya'nın son dönemde gördüğü en vizyoner liderdi. Altyapı, ulaştırma ve ekonomi alanlarında çok sayıda reform gerçekleştiren ve kalıcı projelere imza atan Magufuli, tüm bunlar yerine Covid-19 salgını karşısında aldığı tavır sebebiyle akıllarda kalacak gibi görünüyor. Salgının ülkeye ulaştığı günlerde 'Koronavirüs şeytandır, İsa'nın vücudunda barınamaz' diyen Magufuli, Tanzanya halkına çağrıda bulunarak kiliselerde ve camilerde dua edilmesini istemişti. Haziran ayında ülkeyi 'Virüsten tamamen temizlenmiş' ilan eden Magufuli, bunu dua ve şifalı otlara dayalı tedaviyle sağladıklarını öne sürmüştü. Magufuli'nin emriyle koronavirüs verilerini açıklamayan Tanzanya hükümeti, aşı satın almayı reddetmişti. Magufuli, virüsün yayılmasına karşı maske takılması ve sosyal mesafeye dikkat edilmesi gibi tedbirlerle de alay ettiği için, Tanzanya'da bu tür kurallar yürürlüğe konmamıştı.

Ülke içinde ve dışında herkes Magufuli'nin ani ölümüne tam olarak neyin sebep olduğunu tartışırken, müteveffa liderin koronavirüse yakalandığı ve Kenya'nın başkenti Nairobi'deki bir hastanede tedavi gördüğüne dair iddialar giderek ciddiyet kazanıyor. Ki hakikat de muhtemelen bu yönde.

John P. Magufuli'nin ölümünün ardından, yerini yardımcısı Samia Suluhu Hassan aldı. 2015 ve 2020 seçimlerine Magufuli'yle birlikte giren Hassan, böylece Tanzanya'nın 1961'de İngiltere'den bağımsızlığını kazanmasından bu yana devlet başkanlığı görevini üstlenen ilk kadın ve 1985-1995 arasında iktidarda bulunan Ali H. Mwinyi'den sonraki ikinci Müslüman başkan oldu. Nüfusu 60 milyona yaklaşan Tanzanya'da yüzde 61 Hristiyan çoğunluğa karşın, Müslümanların oranı yüzde 35 dolayında. Hassan ve Mwinyi, yüzde 99'luk Müslüman nüfusun yaşadığı Zanzibar'dan.

Birçok yönden tarihe geçen Samia Suluhu Hassan ayrıca, dün (cuma) yemin ederek görevine başladıktan sonra, halihazırda 'dünyada başörtülü ikinci devlet başkanı' unvanını da kazandı. Bu konuda ilk isim, 2017'den bu yana görevde olan Singapur Devlet Başkanı Halime Yakub'du. (23 Eylül 2017 Cumartesi günü, kendisini bu sütunda misafir etmiştim; dikkatli okurlar hatırlayacaktır.)

***

İslam dünyasındaki gelişmeleri Türkiye penceresinden izlerken, herhangi bir ülkede Müslüman siyasetçiler devlet başkanlığı gibi önemli vazifeleri üstlendiklerinde, o ülkede Müslümanların genel durumunun da iyileştiği veya 'İslamî siyaset' noktasında örnek bir stratejinin ortaya konduğu gibi bazı umutlar ve genellemeler sıkça görülüyor. Oysa hem Tanzanya hem de Singapur, bu durumun tam tersi örnekler:

Tanzanya'da Ali H. Mwinyi ve Samia Suluhu Hassan, tamamen ülke içi siyaset dengeleri sayesinde devlet başkanı olabildiler. Başarılarının anahtarı ise, Hristiyan patronlarla uyum içinde çalışmalarıydı. Tanzanya'nın kurucu Devlet Başkanı Julius K. Nyerere (1922-1999), 21 yıllık başkanlığının ardından emekliye ayrılırken yerini Mwinyi'ye bıraktı. John P. Magufuli de aynı şekilde, siyasî partner olarak Hassan'ı kendisi tercih etti.

Singapur'da ise daha ilginç detaylar var. Başörtülü bir hanımın devlet başkanlığı yaptığı ülkede, birçok alanda başörtüsü yasak. Devlet kurumlarında ve okullarda, yasak katı biçimde devam ediyor. Özel sektörde de, başörtüsüyle çalışmak isteyen Müslüman hanımlara karşı ciddi bir baskı ve direnç var. Buna dair taze bir vaka, daha birkaç ay önce medyanın gündemine gelmişti.

***

Modern dönemde İslam dünyasının farklı köşelerinde devlet yönetiminin çeşitli kademelerine yükselmiş olan Müslüman politikacıların siyaset pratikleri, bıraktıkları (veya bırakamadıkları) izler ve durdukları yer konusunda ayrıntılı çalışmalara ihtiyaç var. Bu konu genelde İhvan-ı Müslimîn (Mısır), Nahda Hareketi (Tunus) veya AK Parti (Türkiye) gibi örnekler üzerinden ele alınsa da, Tanzanya ve Singapur gibi çok sayıda misal de mevcut. Tüm bunların mukayeseli biçimde ve Müslüman araştırmacılar eliyle ortaya konması, İslam dünyasının nabzını kavrama konusunda ufuk açıcı bir projeksiyon olacaktır.

(*) Taha Kılınç'ın bu yazısı Yeni Şafak Gazetesi'nden alıntılanmıştır.