Kıta Amerika

Terörün Bir Numaralı Destekçisi

Müttefik sanılan aslında düşman konumunda olan ABD, CAATSA yaptırımları ile Türkiye'ye düşman olduğunu ilan etmiş oldu. İşte geçmişten bugüne Türkiye - ABD krizleri...

Abone Ol

Muslim Port Haber Merkezi | Bekir Sıtkı Şirin

15 Temmuz hain darbe girişiminin arkasındaki güç' olarak ifade edilen ABD, geçtiğimiz günlerde kabul ettiği CAATSA yaptırımları ile Türkiye'ye düşman olduğunu ilan etmiş oldu. Söz konusu yaptırımların isminden anlaşılacağı üzere Türkiye'yi resmen düşman olarak tanımlayan ABD ile krizlerle dolu bir tarihimiz var. ABD her ne kadar Türkiye'de kimi partilerce 'müttefik' olarak tanımlansa da yakın tarihimize baktığımız takdirde siyasal denklemlerde ABD ile aynı tarafta durulamayacağı çok net olarak gözüküyor. Bu bağlamda Türkiye ile ABD arasında gerçekleşen krizleri ele aldık ve ABD'nin Türkiye için neden müttefik olamayacağını ortaya koyduk.

20. yüzyılda defalarca karşımızda yer alan ABD söz konusu tavrını 2000'li yıllarda da sürdürdü. Irkçı emperyalizmin hizmetkarı ABD, Siyonizm'in planlaması doğrultusunda Türkiye aleyhinde çok sayıda adım attı. 2010 sonrası yıllara ABD'nin Türkiye'ye müttefik olamayacağı gerçeği defalarca ortaya çıkarken söz konusu süreçte ABD ile Türkiye arasında çok büyük krizler yaşandığı görüldü.

YAKIN TARİHİN BÜYÜK ANLAŞMAZLIK KONUSU; TERÖR ÖRGÜTÜ YPG/PKK

Kimi siyasiler tarafından dost ve müttefik olarak tanımlanan ABD, PKK terör örgütünü yıllardır lojistik ve finansal olarak desteklemeye devam ediyor. Son dönemlerde teröre desteğini daha da artıran ABD, 'Arap Baharı'nın etkilediği ülkelerden Suriye'de de terör örgütlerinin baş destekçisi oldu. Türkiye'ye komşu ülkeler arasında yer alan Suriye'de 2011 yılında başlayan iç karışıklık git gide içerisinden çıkılamaz bir hal alırken Türkiye'nin güvenliğini tehdit eden boyutlar da ortaya çıktı. Tam anlamıyla savaş alanına dönen Suriye'de konuşlanan terör örgütleri DEAŞ ve YPG/PYD Türkiye için büyük bir tehdit oluşturdu. Türkiye söz konusu terör örgütlerine karşı mücadele ederken ülkemizin sözde müttefiki ABD, YPG/PYD yanlısı bir politika izledi. Türkiye, YPG/PYD'yi terör örgütü PKK'nın Suriye kolu olarak nitelendirip ABD'ye birçok kez 'tarafını seç' çağrısı yapmasına rağmen Amerika Birleşik Devletleri Türkiye'nin tehdit olarak gördüğü bu unsurları müttefik olarak gördüğünü her fırsatta dile getirdi. ABD'nin terör örgütü PKK/YPG'ye vermiş olduğu binlerce TIR silah yardımı ve maddi destek Obama döneminin yanı sıra Trump'ın ABD Başkanı olduğu süreçte de devam etti. Söz konusu durum Türkiye nezdinde ciddi bir rahatsızlık oluşturdu.

15 TEMMUZ DARBE GİRİŞİMİNİN ARKASINDAKİ GÜÇ

Türkiye'deki üsleriyle İslam coğrafyasına yıllardır kan kusturan ABD ile yaşanan krizler son dönemde iyice arttı. Bu bağlamda 15 Temmuz 2016 tarihinde gerçekleştirilen hain darbe girişimine destek veren ABD, Türkiye halkına yönelik gerçekleştirilen saldırıların rejisörü konumunda yer aldı. Vatandaşların bizzat meydanlara inerek engellediği 15 Temmuz darbe girişiminin ardından Türkiye halkı nezdinde ABD'ye olan öfke daha da büyüdü. Söz konusu darbe girişiminin arkasındaki gücün ABD olduğu sık sık dile getirilirken 17 Temmuz 2016 tarihinde açıklamada bulunan dönemin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Süleyman Soylu da FETÖ'cü hainlerin arkasında ABD'nin olduğunu söylemişti.

FETÖ MENSUPLARINI TESLİM ETMEDİLER

15 Temmuz 2016 tarihinde gerçekleştirilen hain darbe girişiminin başarıya ulaşmamasının ardından gelişen süreçte ABD ile Türkiye arasında yaşanan dalgalı ilişkiler daha ziyade gerginlik seviyesinde seyretmeye başladı. Bu bağlamda Türkiye ile ABD kriz yaşanmasının temel sebeplerinden birini FETÖ mensupları ve elebaşı Fethullah Gülen'in iade edilmesi konusu teşkil etti. Türkiye, 15 Temmuz hain darbe girişiminin arkasında gördüğü Fethullah Gülen'in iade edilmesi noktasında birçok girişimde bulunulsa da ABD Gülen'in Türkiye'ye teslim edilmesine bir türlü yanaşmadı.

METİN TOPUZ KRİZİ VE VİZE HİZMETLERİNİN ASKIYA ALINMASI

Türkiye ile ABD arasındaki ilişkilerin olumsuz yöndeki seyri FETÖ elebaşı Fethullah Gülen'in iade edilmesi konusuyla sınırlı kalmadı. Bu bağlamda 2017 yılında iki ülke arasındaki ilişkileri derinden etkileyen bir olay yaşandı. 1982 yılından bu yana ABD'nin İstanbul Başkonsolosluğu'nda çalışan Metin Topuz'un tutuklanması ile birlikte devam eden süreçte ABD, Türkiye'ye cevaben 'Türkiye'den yapılan göçmen olmayan vize başvurularını' askıya aldığını açıkladı. ABD'nin vermiş olduğu kararın ardından Türkiye de karşılık olarak ABD vatandaşlarına uyguladığı e-vize uygulamasını durdurma yolunu seçti. ABD'nin İstanbul Başkonsolosluğu çalışanları arasında yer alan Topuz, yargılandığı davada 8 yıl 9 ay hapis cezası alırken söz konusu kararın ardından ABD'den yapılan açıklamada 'Kararın Türkiye-ABD ilişkilerine zarar verdiği' belirtildi. Öte yandan ABD diplomatik misyonlarında görev yapan isimlerin tutuklanması Metin Topuz ile de sınırlı kalmadı.

KORUMA KRİZİ

2017 yılında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın ABD ziyareti sırasında, Washington'daki Türk Büyükelçilik Konutu önünde terör örgütü propagandası yapmak için toplanan kalabalık ile Erdoğan'ı karşılamaya gelenler arasında bir kavga yaşandı. Büyükelçilik konutu önündeki provakatörlere Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın korumaları müdahale etti. Söz konusu olay Türkiye ile ABD arasındaki bir gerilime dönüşürken taraflar birbirine suçlamalarda bulundu. Öte yandan Erdoğan'ın ABD'deki olayın içerisinde yer alan korumaları hakkında dava açıldı ve ABD sınırları içine girmeleri halinde 'görüldükleri yerde tutuklanmaları' yönünde karar alındı.

RAHİP ANDREW BRUNSON KRİZİ

Türkiye ile ABD arasında yakın tarihte yaşanan gerilimlerin doruk noktalarından birini de 'Rahip Andrew Brunson krizi' oluşturdu. 2016 yılında hakkında sınır dışı edilmesi yönünde karar alınan Andrew Brunson aynı yılın Aralık ayında terör örgütleri FETÖ ve PKK ile bağlantılı olduğu gerekçesiyle tutuklandı. Rahip Brunson, casuslukla suçlanırken 16 Mayıs 2017'de gerçekleştirilen Cumhurbaşkanı Erdoğan-ABD Başkanı Trump görüşmesinde gündeme geldi. Trump'ın Brunson'un tahliye edilmesi yönündeki talebine cevaben 2017 yılının Eylül ayında açıklamada bulunan Erdoğan, "Diyorlar ki, 'Filanca papazı bize verin'. Bir papaz da sizde var. Siz onu bize verin, biz de size onu, yapalım yargıda şeyini size verelim." ifadelerini kullandı. 'Rahip Andrew Brunson krizi'nin etkisiyle iki ülke arasındaki ilişkiler tekrar gerilirken Trump sık sık Brunson'un lehine açıklamalarda bulundu. Yargı tarafından Rahip Brunson hakkında verilen ceza, süreç içerisinde ev hapsine çevrilirken 2018 yılının Temmuz ayında ABD, Türkiye aleyhinde fiili adım atarak yaptırım uygulama kararı aldı.

ABD YAPTIRIMLARI BAKANLARIMIZA KADAR UZANDI

Rahip Andrew Brunson'un casusluk suçlamasıyla tutuklanması ve beraberinde serbest kalması için ABD tarafından gerçekleştirilen baskı, Türkiye aleyhindeki yaptırımların yürürlüğe konmasıyla devam ederken ABD'den bir küstah karar daha geldi. Bu bağlamda 1 Ağustos 2018 tarihinde Adalet Bakanı Abdulhamit Gül ve İçişleri Bakanı Süleyman Soylu hakkında da yaptırım kararı alındı ve söz konusu iki ismin kara listeye alınarak ABD'deki mal varlıklarına el konulması, ülkeye girişlerinin ve ABD ile tüm ticari ve finansal ilişkilerinin dondurulmasına karar verildi. ABD ile üst düzey gerilimin nihayetinde Türkiye'deki mahkeme Andrew Brunson'a 3 yıl 1 ay 15 gün hapis cezası verdi ve serbest bırakılan Brunson'un ev hapsi ve yurt dışına çıkış yasağı kaldırıldı. Andrew Brunson, hakkında verilen kararın ardından ülkesine dönerken ABD Başkanı Donald Trump tarafından Beyaz Saray'da ağırlandı.

REZA ZARRAB VE HALKBANK KRİZİ

Yakın tarihte Türkiye ile ABD arasında yaşanan gerilimlerin listesinde İran asıllı Türkiye vatandaşı Reza Zarrab'ın tutuklanması olayı da yer aldı. 2016 yılının Mart ayında ABD'nin Miami kentinde ABD güçlerince gözaltına alınan Zarrab, 'İran'a yönelik Amerikan ambargosunu delmek' suçlamasıyla tutuklandı. Öte yandan Mart 2017'de New York'ta gözaltına alınan Halkbank Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Hakan Atilla'nın Zarrab'ın "suç ortağı" olduğu iddia edildi ve Atilla da tutuklandı. Atilla söz konusu suçlama nedeniyle 28 ay boyunca ABD'de tutuklu kaldı ve nihayetinde 20 Temmuz 2019'da tahliye edilerek Türkiye'ye geldi. Hakan Atilla'nın tahliye edilmesine karşın Reza Zarrab'ın ABD'deki tutukluluğu halen devam ediyor. Türkiye kamuoyu yaşanan sürecin siyasi kararlarla ilgili olduğunu ve ABD'nin temel hedefinde Türkiye'nin yer aldığını düşünüyor.