20 Ocak'ta yemin ederek Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Başkanı olarak görevi devralan Joe Biden'ın politikaları ile ilgili ipuçları ortaya çıkmaya başladı. Eski Başkan Donald Trump'ın ABD'nin önceden fiili güç bulundurduğu bölgelerde, Amerikan askeri ile değil de yerel müttefiklerle yürütmeye çalıştığı dış politika, Biden ile 'doğrudan müdahale' boyutuna hızlıca eviriliyor. Bunun ilk iki işareti Suriye ve Libya'da uç verdi. ABD-Merkez Kuvvetler Komutanlığı CENTCOM'un YPG/PYD ilişkisini gizlemek, örtmek veya farklı göstermek bir tarafa kutlama mesajları yayınlaması, Suriye'de havanın daha da ısınacağını gösteriyor. Aynı zamanda son günlerde İdlib'de yeniden hareketliliğin başlaması, Rusya ve Suriye'nin M-4 ve M-5 karayolunun tamamını ele geçirme yönünde planlarını hayata geçirmeye çalışmaları da eşzamanlı olarak değerlendirilmelidir. Yani ABD Suriye'de kalıcı olduğunu ortaya koymaya, çözüm adı altında çıkacak sonuç ne olursa olsun, Amerika - İsrail çıkarlarını önceleyeceğini göstermeye çalışıyor.
Diğer taraftan Libya'da da önemli gelişmeler oluyor. Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri AntonioGuterres Libya'daki yabancı güçlere ülkeyi terk etmeleri çağrısı yaptı. Bu açıklamanın hemen ardından ABD'nin BM Büyükelçisi Richard Mills de Guterres'in genel ifadelerini özelleştirerek açıklamasında Türkiye, Rusya ve Birleşik Arap Emirlikleri'ni (BAE) zikretti. Yani ABD bu açıklamayla, NATO üyesi olan Türkiye'yi Libya'dan çekilmeye çağırmış oldu.
Bununla birlikte varılan ateşkes anlaşması ile yabancı güçlerin zaten çekilmeleri gerektiği söylenebilir. Ancak ABD'nin buradaki tavrı bu anlaşmanın ötesinde mesajlar içeriyor. Özellikle Rusya ile yan yana konumlandırdığı Türkiye'ye birlikte çağrı yapması dikkat edilmesi gereken bir noktadır. Kaldı ki Türkiye'nin Libya'daki faaliyetleri şu anda daha çok Libya ordusunun eğitimi ile sınırlandırılmış durumda. Bir de Ulusal Mutabakat Hükümeti'nin daveti üzerine Türkiye Libya'da bulunuyor.
Ayrıca yeni ABD Dışişleri Bakanı Antony J. Blinken, 'Türkiye'nin müttefik gibi davranmadığını, Rusya'dan S-400'leri almakla büyük/ölümcül hata yaptığını' söyledi. Ancak Blinken'a birisi çıksa da, 'Madem S-400 alımı böylesine büyük bir hata ve müttefikliğe sığmıyorsa sizin Suriye'de terör örgütlerini silahlandırmanız müttefikliğin neresinde yazıyor' dese muhtemelen herhangi bir cevap alamayacaktır.
Bunun yanında Türkiye'yi Libya'da Rusya'nın paralı askerleri gibi değerlendiren ABD'nin, Milli Güvenlik Danışmanı JakeSullivan ise Avrupa Komisyonu Başkanı UrsulaVon der Leyen ile bir telefon görüşmesi yaptı. Görüşmede Avrupa Birliği (AB) ile ABD arasındaki ilişkileri yeniden masaya yatırmaya, sorunları tamir etmeye, ticaret ve yatırım alanlarının gözden geçirilmesine karar vermişler. Ancak bir şey daha konuşmuşlar ki aslında bu, ABD'nin Türkiye'ye bakışını netleştiren bir ifade. O da, ' Çin ve Türkiye'nin de dahil olduğu karşılıklı ilgi alanlarında birlikte çalışmak üzere anlaşma' cümlesidir. Bir tarafta Libya'da Rusya ile birlikte andıkları Türkiye'yi, diğer tarafta Çin'in yanına konumlandırarak ayrıştırmaya ve olası siyasi, askeri kararlarda kolaylıkla karşı kampa atmayı böylelikle tasarlamış oluyorlar. Buradan Amerika'nın Türkiye'yi gördüğü nokta üzerinden ah-vah edecek tabi ki değilim. 'Biz orada değiliz, şurada veya buradayız' demek için de bunları söylemiyorum. ABD'nin Türkiye'ye bakışının doğru anlaşılması lazım. Çünkü tespit doğru yapılamazsa çözümü bulmak da mümkün olmayacak.
Sonuç olarak ABD Türkiye'ye tam da bir köşeye sıkıştırma operasyonu yapıyor. Türkiye buradan bir çıkışı mutlaka bulmak zorundadır. Hep söylediğimiz gerçeği bir kere daha bu vesile ile ifade etmekte fayda var. Türkiye herkesle konuşabilmeli ama hiç kimseye tek taraflı bağımlı olmamalıdır. ABD bir şeylerin altyapısını oluşturuyor. İktidar bugün mücadele ettiğini söylediği her sorunun kendi hatalarının birer sonucu olduğunu kamuoyuna açıklamasa da mutlaka özeleştiri yapmalı ve kendi içinde de olsa bunu idrak etmelidir. Özeleştiri yapmalıdır, çünkü dün yapılan uyarılara verdiği anlamsız, popülist ve temelsiz tepkileri bugünkü dile getirilen telkinlere karşı da vermesin. İktidara bu vesile ile bir kere daha hatırlatmak isterim; her yapılan iş, her söylenen söz maşeri vicdana kalın harflerle yazılıyor.