Bu konuyu ilk defa Türkiye'nin kıymetini bilmediği rahmetli mühendis Mahmut Ongan büyüğümden dinlemiştim. Beni özellikle davet etmişti. Maketler yapmış, kendince fizibilite raporları hazırlamıştı. Maliyet hesaplarını detaylı olarak çalışmıştı. Heyecanlı bir şekilde boğazlardaki akıntılardan nasıl elektrik üretilebileceğini anlatmıştı. Tribünlerin çizimlerini yapmış, boğazda nerelere konumlandırılacağı üzerine tespitlerde bulunmuştu. Ben de uluslararası sözleşmeleri hatırlatmış, bu yatırıma engel olup olmayacağını sormuştum. O da kesinlikle olmayacağını, Türkiye'nin egemenlik alanının bu yatırıma izin verdiğini söylemişti.

İstanbul Boğazı'ndaki Marmara'dan Karadeniz'e doğru akan alt akıntının, Karadeniz'den ise Marmara'ya akan üst akıntının çift yönlü olarak elektrik üretimi için uygun olduğunu heyecanla anlatmıştı. Bu ne kadar mümkün bilmiyorum. Teknik bir değerlendirme yapacak durumda değilim. Ancak bu konunun mutlaka tartışılması gerekir. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın da Beyoğlu'ndan yakından tanıdığı Ahmet Kaya ve rahmetli Mahmut Ongan ağabeylerimin birlikte çalıştıkları bu projeyle ilgili daha sonra yaptığım araştırmalarda bazı makaleler yazıldığını da gördüm. Ayrıca onların bazı yatırımcılarla görüşmeler yaptıklarını, memorandum imzaladıklarını biliyorum. Sahip çıkılsaydı, en azından kamuoyunda olması gerektiği gibi tartışılsaydı belki de bugün önemli bir sorun olan enerjideki sıkıntıların aşılması adına mesafe kat edilmiş olurdu. Yine de geç kalınmış sayılmaz. Hala bu projenin eğer teknik olarak mümkünse hayata geçirilmesi konuşulmalıdır. Hatta 2011 yılı Ocak ayında Siemens Türkiye Genel Müdürü Hüseyin Gelis, yaptıkları ölçüm neticesinde İstanbul Boğazı'ndaki akıntıdan 5 bin MW'lık elektrik üretebileceklerini ve bunun maliyetinin de 4 milyar Euro civarında olabileceğini söylemişti.

(https://www.gazetevatan.com/yazarlar/ercan-inan/siemens-istanbul-bogazi-5-bin-mw-elektrik-uretebilir-354436)

Diğer taraftan bilindiği gibi elektrik fiyatlarına yapılan son zamlar kamuoyunda çokça tartışılmıştı. Hatta CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu artan fiyatlara dikkat çekmek adına faturalarını ödememiş, bir hafta karanlıkta kalarak tepkisini göstermişti. Daha 3-4 gün önce elektrik fiyatlarına tekrar yüzde 100 civarında zam geleceğine dair söylentiler de ortaya çıktı. Artan maliyetlerin bunu mecbur kıldığına dair yorumlar gündeme düştü. Resmî rakamlara göre yüzde 70'lere ulaşan enflasyonun hayat şartlarını özellikle dar gelirli insanlarımız için daha da zorlaştırdığı bir atmosferde, elektrik fiyatlarına yeni bir zam demek, taşınması zor bir yük anlamını taşıyacaktır.

2021 yılında tüketilen elektriğin yüzde 32,7'sini doğalgazdan üreten Türkiye'nin, doğalgazda ithalata bağımlı olması da maliyetlerin kontrolünü zorlaştıran gerekçelerin başında geliyor. Özellikle son 20 yılda hayatı kolaylaştıran ama üretim ve üretim maliyetlerinin başında gelen enerji ihtiyacının karşılanmasında gerekli adımların atılamaması başta sanayicilerin sürekli kötü rüyalar görmesine sebep oluyor. Şimdi boğazlardaki akıntılardan elektrik üretmenin mümkün olup olmadığını tartışmanın tam zamanı. Asıl çılgın projeler bu tipten, ülkenin üretim altyapısını güçlendiren projeler olmalıdır. Yapılan değerlendirmelerin, yazıp çizilen kimi raporların çok ciddi olarak daha fazla geç kalınmadan tartışılması gerekiyor.