Muslim Port Haber Merkezi | Bekir Şirin
1962 yılında yaşanan 'Küba Füze Krizi' ile başlayan kriz süreci, 1964'te Johnson mektubu ile devam etti. ABD ile yaşanan üçüncü kriz Türkiye'nin haşhaş ekimi konusunda oldu.
Tarih 1974'ü gösterdiğinde Türkiye, ABD'ye rağmen Kıbrıs Barış Harekatı'nı gerçekleştirdi. Muavenet Olayı zihinlerdeki yerini korurken, 1 Mart 2003'te Meclis'ten geçirilmek istenen Irak Tezkeresi, Millî Görüş lideri Prof. Dr. Necmettin Erbakan Hoca'nın büyük gayretleriyle engellendi. ABD, Irak işgalinde de askerlerimizin başlarına çuval geçirmişti.
'15 Temmuz hain darbe girişiminin arkasındaki güç' olarak ifade edilen ABD, geçtiğimiz günlerde kabul ettiği CAATSA yaptırımları ile Türkiye'ye düşman olduğunu bir kez daha ilan etmiş oldu. Söz konusu yaptırımların isminden anlaşılacağı üzere Türkiye'yi resmen düşman olarak tanımlayan ABD ile krizlerle dolu bir tarihimiz var. ABD her ne kadar Türkiye'de kimi partilerce 'müttefik' olarak tanımlansa da yakın tarihimize baktığımız takdirde siyasal denklemlerde ABD ile aynı tarafta durulamayacağı çok net olarak gözüküyor. Bu bağlamda Türkiye ile ABD arasında gerçekleşen krizleri ele aldık ve ABD'nin Türkiye için neden müttefik olamayacağını ortaya koyduk.
Osmanlı Devleti ile ABD arasındaki ilişkilerin başlangıcı 18. yüzyıla dayanıyor. Osmanlı, 20 Nisan 1917 tarihine dek ABD ile diplomatik ilişkilerde bulunurken Osmanlı'nın ardından yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti ile ABD arasındaki ilk resmi temasların 1922-1923 yıllarında başladığı biliniyor. 12 Ekim 1927'da ABD'nin ilk Türkiye büyükelçisi olan Joseph C. Grew göreve başladı. Söz konusu tarihlerden günümüze dek ABD ile olan ilişkiler sürerken yaşanan süreç son derece dalgalı bir seyir seyretti. Zira kimi partilerce Türkiye'nin en önemli müttefikleri arasında gösterilen ABD, Türkiye'nin aleyhinde çok sayıda adım attı. ABD'nin Türkiye karşıtı tutumundan ötürü iki ülke defalarca karşı karşıya gelse de ABD'den dost ve müttefik olmayacağı gerçeği kimi kesimlerce hala bir türlü tam olarak idrak edilemedi.
ABD BAŞKANINDAN KÜSTAH MEKTUP
1962 yılındaki füze krizinin ardından ABD ile Türkiye arasında daha ciddi bir gerilim meydana geldi. Kıbrıs'ta Rumların Türklere yönelik geçekleştirdikleri katliamların ardından Türkiye Ada'ya asker çıkarmayı planlıyordu. Türkiye Ada'da gerçekleştirilen mezalime askeri imkanlarını kullanarak engel olmak isterken ABD Başkanı Lyndon B. Johnson, 5 Haziran 1964 tarihinde dönemin başbakanı İsmet İnönü'ye küstah ifadelerin yer aldığı bir mektup gönderdi. Türkiye'nin Kıbrıs'a askeri harekat düzenleme ihtimalinden rahatsız olduğunu ifade eden Johnson, söz konusu mektupta, Türkiye'nin Kıbrıs'a asker çıkarmasına karşı çıkarak ABD'nin Türkiye'ye sağladığı askeri malzemelerin bu çıkarmada kullanılamayacağını belirtti. Öte yandan Türkiye'nin söz konusu operasyona girişmesi durumunda NATO'nun olası bir SSCB saldırısı karşısında Türkiye'yi savunma konusunda isteksiz olacağı da kaydedildi. Mektubun ardından dönemin iktidarları Ada'ya operasyondan vazgeçerken Kıbrıs'a çıkartma 1974'te Milli Görüş iktidarında yapılabilmiştir.
HAŞHAŞ EKİMİ İLE GELEN KRİZ
Türkiye ile ABD arasında yaşanan bir diğer kriz haşhaş üretimi konusunda oldu. Türkiye'de haşhaş üretilmesini engellemek isteyen dönemin ABD Başkanı Johnson, 1960'lı yıllarda Türkiye'ye baskı uygulamaya başladı. 1969 yılında Richard Nixon'un ABD Başkanı oluşuyla birlikte Türkiye'ye yönelik baskı iyice tırmanırken 1971 yılına gelindiğinde Türkiye haşhaş ekimini tamamen yasaklama kararı aldı. Haşhaş üretiminin durdurulması yönünde alınan karar ABD tarafından memnuniyetle karşılanırken iki ülke arasındaki üçüncü büyük gerilim 1974'te yaşandı. Zira Türkiye 1974 yılında haşhaş ekimini yeniden başlattı.
ABD'YE 1 MART TEZKERESİ ŞOKU
Irak'ın işgali sürecinde 1 Mart 2003 tarihinde TBMM'ye gelen ve ABD'nin kabul edilmesini can-ı gönülden arzuladığı Irak tezkeresi, TBMM'de gerekli çoğunluk sağlanamadığı için reddedildi. Söz konusu tezkerenin onaya sunulduğu oylamaya 533 milletvekili katılırken 264 kabul, 250 red ve 19 çekimser oyu kullanıldı. O dönemde iktidara yeni gelmiş olan AKP hükümetinin de geçmesini istediği tezkere böylece 267 salt çoğunluğa ulaşılamadığı için kabul edilmemiş sayıldı. 1 Mart Tezkeresi'nin TBMM'de reddolunması ABD'ye büyük bir şok etkisi oluşturdu. Zira söz konusu tezkere Irak'ı işgal edecek olan ABD güçlerine büyük kolaylıklar sağlıyordu. Öte yandan belirtmeden geçmemek gerekir ki Milli Görüş lideri Prof. Dr. Necmettin Erbakan tezkerenin reddedilmesinde büyük bir etken oldu. Tezkerenin TBMM'den geçmemesi için büyük bir çaba gösteren ve tezkerenin aleyhine kamuoyu oluşturulmasında önemli bir rol oynayan Erbakan, gerek yüz yüze gerekse mektup göndererek tezkerenin geçmemesi için birçok milletvekiline ikazda bulunmuştu.
AKILLARDAN ÇIKMAYAN SÖZ, 'NE NOTASI VERİYORSUN, MÜZİK NOTASI MI?'
ABD'nin Irak'ı işgal ettiği süreçte gerçekleşen bir olay Türkiye'de çok büyük bir tepkiye yol açtı. Irak'ın Süleymaniye şehrinde bulunan işgalci ABD güçleri, küstahça bir harekette bulunarak Türk Özel Kuvvetler Komutanlığı'na bağlı subayların bulunduğu karargaha baskın düzenledi. Söz konusu yerde bulunan askerlerimiz başlarına çuval geçirilmesi suretiyle gözaltına alınarak Bağdat'a götürüldü. Yaşanan skandalın ardından Türkiye'de gerek muhalefet partileri gerekse de halk nezdinde büyük bir tepki meydana geldi. Söz konusu süreçte dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan'ın ABD'ye nota verilmesini isteyen muhalefete yönelik sarf ettiği 'Ne notası veriyorsun, müzik notası mı?' ifadeleri zihinlerdeki yerini korurken Türkiye halkı halen daha ABD'ye bunun karşılığının verilmesini bekliyor.
İLK BÜYÜK KRİZ 1962'DE YAŞANDI
Türkiye Cumhuriyeti ile ABD arasındaki ilk büyük gerginlik 'Soğuk Savaş' döneminde yaşandı. O dönem ABD ile SSCB arasında soğuk rüzgarlar eserken iki ülke yetkilileri de birbirini tehdit olarak algıladığını ifade ediyordu. Bu bağlamda ABD ile Rusya arasında sürekli bir kriz hali bulunuyordu ve bu krizin sıcak çatışmaya dönüşmesinden endişe ediliyordu. İki ülke arasındaki söz konusu ihtimali doruk noktasına getiren olaylardan biri de 1962 yılında yaşanan 'Küba Füze Krizi' olmuştu. ABD'nin Türkiye'ye, SSCB'nin de Küba'ya yerleştirmiş olduğu füzelerle birbirini tehdit etmesi nedeniyle ortaya çıkan kriz en nihayetinde çözülse de Türkiye çözüm şeklinden rahatsızlık duydu. Zira Türkiye'den silahların kaldırılması yönünde verilen karar Ankara yönetimine danışılmaksızın alınmıştı. Böylece SSCB'yi bir tehdit olarak gören Türkiye'nin fikrine önem verilmemiş ve sözde müttefiklik ilişkisi ilk büyük yarayı almıştı.
ABD'YE RAĞMEN KIBRIS BARIŞ HAREKÂTI'NI GERÇEKLEŞTİRDİK
Füze krizi, Johnson mektubu ve haşhaş ekimi konularında sarsılan Türkiye-ABD ilişkileri 1974 yılında tam anlamıyla kırılma yaşadı. Kıbrıs'ta bitmeyen Rum mezalimine karşı harekete geçen Türkiye, söz konusu yılda Milli Görüş lideri Prof. Dr. Necmettin Erbakan'ın tarihi harekat emriyle Kıbrıs Barış Harekatı'nı uluslararası güçlere rağmen gerçekleştirdi. ABD, harekatın ardından 5 Şubat 1975 tarihinde almış olduğu karar ile Türkiye'ye ambargo uygulamaya başladı. ABD'nin Türkiye'ye yönelik silah ambargosu uygulama kararına cevaben Türkiye de önemli kararlar aldı. Bu kararlar kapsamında Türkiye'de ABD'nin kullanımında bulunan İncirlik Üssü ve diğer üslerin kullanımı askıya alındı. ABD'nin Türkiye'ye yönelik uyguladığı silah ambargosu 1978 yılına dek sürerken söz konusu tarihin ardından İncirlik Üssü tekrar ABD'nin kullanımına açılacaktı.
MUAVENET OLAYI ZİHİNLERDEKİ YERİNİ KORUYOR
2 Ekim 1992 tarihinde gerçekleştirilen NATO tatbikatında TCG Muavenet mayın döşeme muhribine ABD'ye ait USS Saratoga uçak gemisi tarafından saldırıda bulunulmuştu. İki adet Sea Sparrow füzesi kullanılarak düzenlenen saldırının neticesinde beş askerimiz şehit olurken yirmiyi aşkın askeri personelimiz de yaralanmıştı. Söz konusu elim olayın ardından ABD cephesinden Türk gemisini yanlışlıkla vurdukları yönünde açıklama gelse de saldırının kasti bir şekilde gerçekleştirildiği ihtimali daima zihinlerde yer edindi. Kıbrıs Barış Harekatı'nda da görev yapmış olan TCG Muavenet muhribinin ABD tarafından hedef alınması Türkiye'de büyük bir tepkiye sebep olmuştu.