Siyaset biliminin önemli konularından birisi de seçmenin oy kullanırken çapraz düşünme metoduyla tercihini belirlemesinin gerekçelerini araştırmaktır. Burada seçmen için temel motivasyon, 'maddi veya manevi menfaatleridir'. Bu doğrultuda psikolojide çapraz baskı (Cross Pressure) olarak adlandırılan durumlarda, bireylerin iki türlü tepki verdikleri gözlemlenmiştir. İlk durumda birey kendisi dışında gelişen olaylarda ikileme düştüğünde bir tavır belirlemekte ve birbirine zıt gibi görünen seçimlerden birisini tercih etmektedir. Fakat siyaset bilimi talebelerinin üzerinde daha çok araştırmalar yaptıkları bağlılık davranışı, kişinin diğerlerini dışlayarak belirli bir ideolojik gruba yakınlığı ile gösterdiği tepkidir. Bu iki tür psikolojik çatışma kendisini en çok oy verme davranışında belli eder. Mesela seçmen genel olarak uluslararası ilişkilerde politikalarını beğendiği bir partiyi değil de ekonomik kalkınma sorununu çözeceğini düşündüğü ve işsizliği sona erdireceğine inandığı başka bir partiye tavır göstererek oy verebilir. Ancak öte yandan arkadaş ve iş çevresi ile ailesinin siyasi tercihleri farklı olması durumunda birey üzerinde bağlılık baskısı da hissedebilir. Psikolojik olarak bireyler bu iki farklı davranış şeklini aynı anda gösterebilirler. Fikirleri, idealleri ve davranışlarındaki tutarlılık için bir tavır geliştirmeye çalışırken, arkadaş ve ailesinin takdirini kazanmayı ve sosyal olarak dışlanmamayı da hedefler. Türkiye'de son yapılan araştırmalar, seçmenin çapraz düşünme metoduna doğru bir eğilim içinde olduğunu gösteriyor. Bu hareketlilikte sağ-sol kavramlarının gün geçtikçe boyut değiştirmiş olmasının etkisi büyük. 1980'lerin, 90'ların ideolojik yaklaşımları gittikçe zemin kaybına uğruyor. Son yıllarda makul bakış açısına sahip olan insanlar, 'ötekini' anlama gayreti içine de giriyorlar.

Geliniz şimdi seçmen üzerindeki çapraz baskı konusunu bazı güncel örneklerle açıklamaya çalışalım. Mesela son yerel seçimlerde iktidar tarafından Osman Öcalan'ın TRT ekranlarına çıkarılmasının ana gayesi HDP seçmeninin tercihine yön vermekti. Ancak gel gör ki seçmen burada kendince bir 'oyun' gördü ve ona karşı bir tavır geliştirdi.

Diğer taraftan özellikle iktidarı destekleyen bazı muhafazakar ailelerin çocukları, yine yerel seçimlerde tercihlerini AK Parti için kullanmadılar. Yapılan bazı araştırmalar bu gençlerin 'aileleri ile çatışma' pahasına farklı bir partiye oy verdiklerini gösteriyor.

Seçmen davranışlarındaki farklılıklar için bir başka örnek olarak da Ayasofya'nın cami olarak ibadete açılması verilebilir. İktidar tarafından atılan bu adımın doğru olduğunu, takdir ve teşekkür edilmesi gerektiğini daha önce de ifade etmiştik. Hatta bu karar ile iktidarın siyasi bir gaye gütmüş olabileceğini, bunun da bir noktaya kadar makul karşılanabileceğini belirtmiştik. Ancak gelinen nokta itibariyle yapılan araştırmalarda bu kararın iktidar veya Cumhur İttifakı lehine hissedilir bir katkısının olmadığını görüyoruz. Eğer seçmen sosyal, kültürel ve ekonomik olarak tatmin edilebilmiş olsaydı, o zaman seçmenin ilgisi çekilebilirdi.

Bunun yanında bir de Karadeniz'de gaz bulunduğunun açıklanması ve gazın kullanımının 2023 yılına yetiştirileceğine dair açıklamalar, bu konunun da seçim yatırımı olarak algılanmasına sebep oldu. Son zamanlarda atılan kimi adımların seçmen davranışlarına etki edememesinin arkasında, iktidarın her hal ve şart altında 'oy' merkezli yaklaşımlarının payı mutlaka vardır. Çünkü iktidar yaptığı her işte, 'Ben yaptım, beni desteklemek zorundasınız' gibi bir söylem ve eylem içine giriyor. Bu da seçmende rahatsızlık oluşturuyor.

Bugün seçmenin önceliğinin artık ekonomi olduğunu net olarak söyleyebiliriz. Kovid-19 bu durumu daha da tescillemiş oldu. İnsanlar geçim derdinden başka bir şeye odaklanamıyorlar. Bundan dolayı da seçmenlerin yapılacak ilk seçimlerde çapraz hesaplar yaparak hareket edeceklerine dair bir hava var. Bu havanın oluşmasında uzun süren AK Parti iktidarının getirmiş olduğu doğal yorgunluk da olabilir. Ancak seçmen içten içe yoksulluğunun sebebinin yolsuzluklar olduğuna inanmaya başladı. İnsanlar, 'Her şey iyiye gidiyorsa, bu iyilikler neden bana uğramıyor' diye sorgular oldu. Adalete duyulan güvenin zedelenmesi, kayırmacılıklar, ehliyet ve liyakate önem verilmemesi seçmende artık ciddi soru işaretleri oluşturuyor.

Sonuç olarak bu değerlendirmeler ışığında şunu söyleyebiliriz; önümüzdeki seçimler büyük ölçüde çapraz sorgulamalara sebep olacak. Şimdiden bunun işaretleri kendisini göstermeye başladı. Bu durum birçok araştırma şirketi tarafından farklı çıkarımlarla da dile getiriliyor. Seçmen bu zamana kadar hiç olmadığı kadar önceliklerini değiştirebilir. Bekleyip, göreceğiz.