Zalim Çin güçlerinin Doğu Türkistan'da gerçekleştirdiği zulüm sürerken söz konusu zulmün örnekleri arasında toplama kampları yer alıyor.
Independent Türkçe'den Ali Kemal Erdem'in haberine göre Doğu Türkistan’da kamp olarak adlandırılan cezaevlerinde kaldığını söyleyen canlı tanıklardan biri Gülbahar Celilova.
Halihazırda Türkiye'de bulunan Celilova, Kazakistan vatandaşı bir Uygur. Kazakistan ile Çin arasında 20 yıldır ticaret yaptığını söyleyen Celilova, 2017 yılında ticaret amaçlı olarak Doğu Türkistan’ın Urumçi şehrine gidiyor. Söz konusu seyahat esnasında Çin güçleri tarafından toplama kamplarına götürüldüğünü ifade eden Celilova yaşadıklarını şöyle anlatıyor:
Sii adlı otelde kalıyordum. Sabaha karşın odamı basan güvenlik görevlilerince alınarak bir karakola götürüldüm. Burada sorguya alındım. Sorgumda milliyetim, Türkiye’ye gidip gitmediğim başta olmak üzere bir çok sorular sorularak ‘Sen terörist misin?’ dendi. Bana bir kağıt imzalatmak istediler. Ben anlamadığım bir metni imzalamayacağımı söyleyerek avukat istedim ancak kabul etmediler. Beni Urumçi’de 3 numaralı cezaevine sevk ettiler. Gece 23.00 gibi cezaevinde alındığımda beni içerisinde 20 kadar genç kızın bulunduğu bir koğuşa aldılar. Kızlar tek sıra halinde yatıyordu ve hepsinin ayağında beşer kiloluk ayak kelepçeleri vardı.
“RÜYADAYIM SANDIM”
Yaşadığına inanamayan ve kendini bir rüyada sanan Celilova, panik olup bağırmaya başlayınca yanındaki bir genç kız tarafından uyarılarak, “Uyum göster yoksa işler daha kötü olur” deniyor. Gülbahar Celilova o anda yaşadıklarının gerçek olduğunu anlıyor.
Yaşadıklarını anlatmaya devam eden Gülbahar Celilova şu ifadeleri kullanıyor:
Her sabah 5.30 gibi kalkılıyordu. Herkes tek tip giyiniyordu. Kaldığımız koğuşların penceresi yoktu. Dışarıda içeriye hoparlörden sesleniliyordu. Koğuş içinde camdan bir tuvalet vardı. Herkes sizi görebiliyordu. Haftada bir koğuşta bulunan ekranda Çin devletinin resmi propagandası yapılıyor dağıtılan notlara bize iyi muammele yapıldığını ve pişman olduğumuzu yazmamız isteniyordu. Herhalde eğitim dedikleri şey de bu olsa gerek.
“10 GÜNDE BİR NE OLDUĞUNU BİLMEDİĞİMİZ İĞNE VURULUYORDU”
Koğuşlarda haftada bir insanların değiştirilmesinden dolayı kalıcı tanışıklıklar kurmanın zor olduğunu belirten Celilova, kendilerine haftada bir ne olduğunu bilmedikleri bir ilaç verildiğini ve 10 günde bir yine ne olduğunu bilmedikleri bir iğne yapıldığını da belirtiyor.
Belli periyodlarla silahlı korumalar eşliğindeki 10 kadın görevlinin içeri girerek kendilerini kontrol ettiğini söyleyen Celilova, yine belirli aralıklarla yapılan sorgularda kötü muammele olduğunu ifade ediyor.
CEZAEVİNDEN ÇIKTIKTAN SONRA TÜRKİYE'NİN YOLUNU TUTTU
Ticaret amaçlı olarak Doğu Türkistan’ın Urumçi şehrine gitmesinin ardından zalim Çin güçleri tarafından toplama kamplarına götürülen Celilova’nın 16 ay süren esaretten kurtulması Kazakistan’daki çocuklarının büyük çabasıyla gerçekleşiyor.
Kazakistan vatandaşı olduğu için çocukları defalarca Kazakistan hükümetine, Putin’e, Bağımsız Devletler Topluluğu’na (BDT) ve Çin hükümetine müracaat ediyor.
En sonunda BDT’nin girişimleri sayesinde bırakılan Celilova’ya Çin’de ticaret yapabileceği söyleniyor ancak yaşadıklarını unutması da tembih ediliyor.
Bu uyarıya karşın cezaevinden çıktıktan sonra Türkiye’nin yolunu tutan Celilova yaşadıklarını her fırsatta medyaya ve STK’lara anlatmaya devam ediyor.