Pazar akşamı… Ramazan ayının son iftarını Mescid-i Aksa'da yapmak üzere, tarihî Şam Kapısı'ndan geçerek Kudüs sokaklarında ilerliyoruz. Derken kalabalığın arasından bir el uzanıyor ve kucağıma kocaman bir hurma paketi tutuşturuyor. 'Bu ne?' diyerek şaşkın bakışlarımı kendisine yönelttiğimde, cevabı net: 'Salli ale'n-Nebî!' (Peygamber'e salavat getir!) Bu kısacık ama dopdolu ifade, Kudüs halkının lisanında sayısız düğümü çözen bir iksir, hemen her soruya verilmiş bir cevaptır. Kızdıklarında, sevindiklerinde, heyecanlandıklarında, üzüldüklerinde, bir nimete kavuşunca, eldekini paylaşırken… Kısaca hayatlarının her anında, 'Peygamber'e salavat' muhakkak gelir, bağlamına yerleşir. Akşamın şu telaşlı vaktinde, bir paket hurmanın üzerine kurdele gibi iliştirilen salavat ise şu anlama geliyor: 'Ramazanın son orucunu bunlarla aç, hatta sadece kendin yeme, etrafına da dağıt.' Aksa'da hüzünlü ama tok bir sesin okuduğu akşam ezanını dinlerken, bana söyleneni harfiyen uyguluyorum. Eh, kardeşlik hukuku böyle gerektirir.
Akşam ve yatsı namazlarından sonra, geç vakit tekrar Şam Kapısı'nın önündeyiz. Osmanlı'nın Kudüs'teki en şık ve zarif izlerinden biri olan bu ihtişamlı kapı, gündemimize zaman zaman çatışmalarla ve işgal askerlerinin Filistinli çocuklara uyguladığı zorbalıklarla girse de, bu akşam atmosfer bambaşka… Çünkü yarın bayram. Bayram da bayram gibi karşılanmalı: Ortalık tam bir cümbüş yeri. Balon satıcıları, şekerlemeciler, şarkı söyleyenler ve bunlara eşlik edenler, seyyar satıcılar, meyve tezgahları, hatta bir yılan oynatıcısı… Şam Kapısı'na inen merdivenler lebalep dolu. Ortamda öyle bir neşe ve mutluluk var ki, bir an Kudüs'ün İsrail işgali altında bulunduğunu bile unutabilirsiniz. Ama zinde, enerjik ve yüksek moralli bir toplum manzarası da işgale karşı direnişin yöntemlerinden biri. Umudunu hiç kaybetmeme ve hayata tutunma anlamında, belki de en önemlisi. Kudüs'e gelmeden, bunu kavrayabilmek gerçekten çok zor.
Ve bayram namazı… Sabah namazı için erkenden Kıble Mescidi'ne geldiğimiz için, rahatlıkla yer bulabildik. Mescitte sadece Filistinliler ve Kudüslüler yok, Afrika'dan Asya'ya dünyanın dört bir yanından Müslümanlarla omuz omuzayız. Tesbihat, tekbirat ve tehlîlat ile geçen dakikaların ardından, 12 tekbirli -ilk rekatta 7, ikinci rekatta 5- bayram namazımızı eda ediyoruz. Ardından Kubbetu's-Sahra avlusunda tam bir şölen… Sohbet, muhabbet, kucaklaşmalar, ikramlar…
Namaz bittiğinde, Kadîm Kudüs'ün içindeki iki ana arterden biri olan Vadî Caddesi'nden yürüyerek tekrar Şam Kapısı'na gelmek, neredeyse 45 dakika sürdü. Bu güzergahı kat etmek, normalde birkaç dakikadır. Ama dedim ya, Kudüs'te bayram var bugün. Her şey ona göre. Sık sık durmak zorunda kaldığımız yürüyüş, bizi yormak veya bıktırmak şöyle dursun, heyecanlandırıyor bile. Zira Kudüs sokaklarının Müslümanlarca böylesine doldurulmasının büyük bir anlamı var. Nüfus ve kitle, burada başka hiçbir yerde olmadığı kadar önemli.
Kudüs Başkonsolosumuz Büyükelçi Ahmet Rıza Demirer Bey ve eşi Semra Hanımefendi'nin ev sahipliğinde düzenlenen bayramlaşma programı, Aksa'dan sonraki ikinci durağımızdı. Şeyh Cerrah Mahallesi'ndeki başkonsolosluk binasında icra edilen program keyifli sohbetlere ve yeni tanışıklıklara vesile oldu.
Bayramlaşmadan sonra tekrar Kudüs'ün merkezine ve sur içine döndüğümüzde, karşımızda çok tenha bir şehir bulduk bu defa. Sabahki yoğunluğun ardından, Filistinli Müslümanlar bayram ziyaretleri ve aile sohbetleri için evlerine ve köylerine çekilmiş, şehir de ziyaretçilere kalmıştı böylece. Hele Aksa'daki sükûnetin tadını anlatmaya kelimeler yetmez. Ramazan ayı boyunca gece-gündüz yüzbinlerce Müslümanı ağırlayan, arada kurşunlara ve gözyaşı bombalarına bile maruz kalan Külliye, şimdi bayramın keyfini çıkarıyor, kendi lisan-ı haliyle bayramını yapıyordu. Böyle sakin zamanlar, şehre birkaç günlüğüne gelenler için gerçek bir ganimettir. Hemen bu ganimetin tam ortasına varıp yerleştik biz de. Aksa'yı böyle görmek, bilhassa sabah sokaklardaki izdihamı yaşayan çocuklarımıza çok iyi geldi. Aynı gün içinde en kalabalık ve en tenha vakitleri idrak etmiş oldular.
Kudüs'te bayramın birinci günü sona ererken, 'Çok uzun zamandan beri ilk kez bir bayramı her yönden gerçek bir bayram gibi yaşadık' diyorduk.
İşgal mi? Kudüs'ün ve Mescid-i Aksa'nın uzun yürüyüşünde küçük bir parantezdir o, öyle de kalacaktır. Kudüslülerin bayram sevinci, bunu bir kez daha hatırlattı hepimize.
(*) Taha Kılınç'ın bu yazısı Yeni Şafak Gazetesi'nden alıntılanmıştır.