Irak Başbakanı Mustafa Kazımî, İran ve ABD'den sonra üçüncü yurtdışı seyahatini Suudi Arabistan'a gerçekleştirdi. 6 Mayıs 2020'de göreve başlayan Kazımî'nin geçtiğimiz temmuz ayında yapılması beklenen Riyad ziyareti, Suudi Arabistan Kralı Selman'ın rahatsızlığı sebebiyle ve ardından Covid-19 salgınının bölgesel tesirleri yüzünden sürekli ertelenmişti.

Çarşamba günü Riyad'daki Kral Halid Uluslararası Havaalanı'na inen Mustafa Kazımî ve heyeti, Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman tarafından karşılandı. Kazımî kırmızı halıya ayak basarken, Suudi jetleri de havada Irak bayrağının renklerinden izler bırakarak uçuyordu. 21 pare top atışı da, karşılama seremonisine eklenen ilginç bir ayrıntıydı. Tüm bunlar, Iraklı konuklara Suudilerin gösterdiği olağanüstü ihtimama işaretti.

Irak Başbakanı Kazımî'ye Dışişleri Bakanı Fuad Hüseyin'le maliye, içişleri, petrol, tarım ve iskan bakanları da eşlik ediyordu. Havaalanındaki karşılamanın ardından geçilen Yemame Sarayı'ndaki tören sırasında Iraklı ve Suudi bakanlar finans, ticaret, ekonomi, kültür ve medya sahalarında -toplam miktarı 3 milyar dolara yaklaşan- önemli anlaşmalara imza attı. Yapılan basın açıklamasında, Suudi Arabistan'ın Irak'taki yatırımlarını artıracağına işaret edilerek, her iki ülkenin özel sektörlerinin bu süreçten faydalanacağının altı çizildi. Kazımî de basına verdiği demeçte, ülkesiyle Suudi Arabistan arasında yeni bir sayfanın açıldığını kaydetti.

Resmî törenler ve imza fasılları sona erdikten sonra, Muhammed bin Selman Iraklı konuğunu alarak, Riyad'daki tarihî Dir'iyye kasabasını bizzat gezdirdi. Suudi hanedanının doğuş yeri olarak bilinen Dir'iyye, son yıllarda kapsamlı bir şekilde restore edilmişti. Suudiler, tarihî ve kültürel mirasa hoyrat davranmakla eleştirilmek yüzünden epey bunaldıklarından, Dir'iyye'yi bir tür açık hava müzesine çevirmeye ve ülkeye gelen bütün yabancılara burayı göstermeye çalışıyor. Irak Başbakanı Kazımî de bu politikanın son örneği oldu.

Mustafa Kazımî ve beraberindeki heyet, Riyad'dan sonra Mekke-i Mükerreme'ye geçerek umre ibadetini ifa etti. Burada da dikkat çekici ayrıntı, Kabe'nin yabancı konuklar için açılmasıydı. Covid-19 tedbirleri kapsamında geçtiğimiz yılın mart ayından bu yana Kabe'nin yakın çevresine kimse yaklaştırılmazken, Kazımî için uygulanan istisna, ev sahibinin misafirlerine bir jesti olarak yorumlandı. Suudi Arabistan yönetimi, ülkeyi ziyaret eden Müslüman devlet ve hükümet başkanlarıyla olan siyasî yakınlığa göre, zaman zaman Kabe'yi açıp resmî heyetlerin içeride namaz kılmasını sağlıyor. Kabe'nin ne zaman ve kim için açıldığını takip etmek bile, Riyad'ın hangi ülke yönetimiyle yakınlık kurduğunu veya kurmak istediğini anlamaya yardımcı olabiliyor.

Peki, Suudilerin böyle jest üstüne jeste boğduğu Mustafa Kazımî kim?

Hali-vakti yerinde bir Şiî ailenin oğlu olarak, 1967'de Bağdat'ın ünlü Kazımiyye semtinde dünyaya gelen Mustafa Kazımî, aslen Irak'ın güneyindeki Zûkar bölgesinden. (Zûkar, ismini 610 yılı civarında Araplarla Sasanîler arasında gerçekleşen ve Arapların mutlak galibiyetiyle sonuçlanan savaştan alıyor. İran'ın Fars kimliğini Ortadoğu'da yeniden canlandırmak için bütün gücünü sarf ettiği günümüzde, Zûkar'dan çıkan bir Şiî'nin Irak'a başbakan olmasının birçok anlamı var.) Saddam Hüseyin rejimine muhalefetiyle tanınan Kazımî ailesi 1985'te ülkeyi terk ederek önce Almanya'ya, sonrasında da İngiltere'ye yerleşti. Mustafa Kazımî, bu süreçte İngiliz vatandaşlığına geçti ve uluslararası medya kurumlarıyla çalışmaya başladı. Binlerce siyasî sürgün gibi, 2003'ten sonra Kazımî de Irak'a geri döndü, ağırlıklı olarak medya ve iletişim sahalarında faaliyetlerde bulundu, Batılı medya kuruluşlarının temsilciliklerini aldı. Londra ve Washington'la olağanüstü yakınlığı, 2016-2020 yılları arasında Kazımî'yi sürpriz bir makama taşıdı: Irak istihbarat başkanlığı. Devamında da başbakanlık geldi.

Pragmatik ve esnek bir şahsiyet olarak tanınan Mustafa Kazımî, ABD-Suudi Arabistan cephesiyle İran arasında denge politikası uygulamak ve tüm bu aktörlerin hiçbirine tek başına Irak'ı teslim etmemek iddiasıyla işbaşına geldi. Ancak İran'ın Irak'ta her alandaki etkinliği ve yıllardan beri sürdürdüğü ideolojik ve askerî yatırımlar göz önüne alındığında, Kazımî'nin ülke tarihinde silik bir nokta olmaktan öteye geçemeyeceği anlaşılıyor. İran devredeyken Suudi Arabistan'la yeni bir sayfa açma iddiası da keza abartılı bir temenniden fazlası değil.

(*) Taha Kılınç'ın bu yazısı Yeni Şafak Gazetesi'nden alıntılanmıştır.