Muslim Port Haber Merkezi | Emrullah Demir
Efendim, bugün Kosova’yı konuşacağız inşallah. Defalarca oraya gidip geldiniz, orada yaşadınız, orayı gözlemlediniz. Bize dünden bugüne Kosova’dan bahseder misiniz?
Kosova Cumhuriyeti 2008 yılında kuruldu ve tanındı. Hala tanımayan ülkeler mevcut ama ilk tanıyan ülkelerden biri Türkiye’dir. Kosova özellikle Yugoslavya’nın dağılma sürecinde Bosna’dan sonra 1997 yılında ayrılma talebinde bulundu.
Orada da bir savaş başladı 97-99 yılları arasında, yaklaşık bir buçuk yıl sürdü. 1999 Mart ayında savaş bitti. Hayatını kaybeden insanlar oldu ama Bosna’daki gibi ağır bir savaş süreci yaşanmadı.
Savaş daha ziyade Kosova’nın orta kesimlerinde, kırsal bölgelerde oldu. O dönemlerde yaklaşık bir milyon insan Arnavutluk’a göç etmek zorunda kaldı. Arnavutluk devleti her alanda sığınmacılara çok büyük destekler verdi. Bazı hasta ve yaralılar da o dönemde Türkiye’ye gelmişti.
Türkiye, Bosna’ya savaş süreci ve sonrasında ekonomik, siyasi yapmış olduğu yardımların benzerini Kosova’ya da yaptı.
Bu gün Kosova da Toplamda 17 bin kadar Türk yaşıyor.
Prizren Mamuşa Gilan ve Mitrovitsa şehirlerindeler. En çok Türklerin yaşadığı yer Mamuşa'dır. Bir Türk kasabası olan Mamuşa'nın yaklaşık 6 bin nüfusu var. Orada Türkçe konuşuluyor ve eğitim görülüyor. Kosova’nın bizim için böyle bir özelliği de var. Kosova nüfusunun yüzde 97’si Müslüman Arnavut, yüzde 3’ü Hristiyan Arnavut ve Sırplardan oluşuyor. Hala Sırpların yaşadığı köyler de mevcut.
Kosova genç bir devlet. Henüz tam oturmuş bir devletten söz edilemez. Siyasi ve Ekonomik istikrar tam olarak sağlanamamış durumda. Sürekli 3-5 partiden oluşan koalisyonlar kuruluyor. Devletin oluşumunda özellikle de kanunların yapımında Avrupa’nın etkisini görüyoruz. Kosova’da Almanya, Fransa, Avusturya ve Amerika çok baskın bir durumda.
Kosova savaşı başladığında Kosova Kurtuluş Ordusu’nun (UÇK) siyasal olarak desteklenmesinde, savaşın kısa sürmesinde Amerika çok etkin rol oynadı. NATO Sırpların stratejik askeri ve lojistik yerlerine operasyon düzenledi. İkinci bir Bosna yaşanmaması için yoğun çaba gösterildi.
Kosova halkının bu sebeplerden dolayı Amerika’ya özel bir sempatisi var. Priştine’de dönemin başkanı Bill Clinton’un heykeli ve yanında Amerikan bayrağı durur.
Kosova’da ekonomik olarak ciddi sıkıntıların sürmesiyle son 3 yılda yaklaşık 300 bin Kosovalı Avrupa’ya gitmek zorunda kaldı.
Bu çok büyük bir rakam. Kosova’nın işsizlik oranına baktığımızda yüzde 50’ye yaklaşan bir rakam görüyoruz. Bu sebeplerden dolayı yaklaşık 2 milyon olan Kosova nüfusu 1 milyon 600 bine düşmüş durumda.
Nüfusun önemli kısmını oluşturan genç nüfus üniversiteyi bitirdiğinde ya da çalışma hayatına atıldığında iş bulamadığı için çareyi Avrupa’ya gitmekte buluyor. Kosova’nın bazı siyaset ve devlet adamları Avrupa Birliğine girilmesini bu sebeplerden istemiyor.
Çünkü bu şartlar altında AB ye girilirse serbest dolaşım olacağı için ülkede genç insan nüfusunun kalmayacağından çekiniyorlar.
1947-60 arasında Kosova’dan Türkiye’ye önemli göçler oluyor. Türkiye’de 5 milyon civarı bir Arnavut nüfusunun olduğu, aynı şekilde 3 buçuk-4 milyon Boşnak olduğu söyleniyor. Ama resmi bir istatistik yok, yine de çok önemli bir rakam bu.
Kosova’nın Türkiye ile akrabalık ilişkileri çok güçlü. Hala Türkiye’den Kosova’ya, Kosova’dan Türkiye’ye çok ciddi gidiş gelişler var. Akrabalık ve kültürel ilişkiler hala canlılığını koruyor.
Efendim, siz böyle söyleyince aklıma geldi. Prizren’le Amasya birbirine çok benziyor. Yani bu şehir aslında bir Anadolu şehri gibi kurulmuş ve bu hala yaşatılıyor, öyle mi?
Evet, öyle bir benzetme var. Mesele Mamuşa kasabası halkı kendi atalarının Tokat’tan geldiğini söylüyorlar. Prizren’de Arnavut, Boşnak, Torbeş, Türk karışık bir nüfus var ama Prizren’in büyük çoğunluğu Türkçe konuşabiliyor. Tabi bunda Prizren’in Osmanlı İpek yolu üzerinde olması, ticaretin güçlü olması önemli rol oynamış.
Peki, Kosova’da ülkemizin nasıl bir etkisi var? Nasıl bir ilişki kurulmalı Kosova’yla?
Bu yeni kurulan/genç devlete Türkiye’nin ekonomik, siyasi, kültürel anlamda destekleri oldu. Büyükelçiliğimiz hemen açıldı. Bunun akabininde TİKA, Yunus Emre, Anadolu Ajansı,Marif kolejleri,YTB ve Ziraat bankası şubeleri açıldı.
Aşağı yukarı 7 tane resmi kurumumuz var Kosova’da. Bu kurumlar sosyal, kültürel ve ekonomik manada bağları kuvvetlendiriyor.
Bunun yanında Kosova’da İhh, Cansuyu, Yardımeli, Deniz Feneri, Sadakataşı gibi sivil toplum örgütlerimiz var. Bu kurumlar senede iki defa (Ramazan ve Kurban bayramı dönemlerinde), bunların dışında sosyal, kültürel projeler yürütüyorlar. Bu yapılanlar yeterli mi diye sorulduğunda bana göre yeterli değil.
Ülke çapında resmi ve sivil kurumlarımızın Balkanlara yönelik strateji politikaları çok zayıf.
Özellikle Türkiye ile Kosova arasında malesef, Kosova parlamentosunda Türkiye’nin ciddi bir karşılığının olmamasıdır. Aynı şekilde Türkiye Meclisinde de Kosova’nın ciddi bir karşılığının olmadığını görüyoruz. Burada bir problem var. Yine benim gördüğüm kadarıyla Avrupa’nın, özellikle de Almanya’nın Kosova üzerinde çok ciddi etkisi/ilişkisi var. Hem sivil toplum örgütleri üzerinde, hem eğitim sistemi üzerinde, hem de ekonomi ve siyasette çok etkin durumda. Örneğin Kosovalı bir genç okurken öncelikle Almanca öğrenip, Almanya’da yeni bir hayata başlamak istiyor. Almanya Kosovalı gençlere böyle bir seçenek gösteriyor. Balkanların genç potansiyelini ülkesinde istihdam ediyor. Bir zamanlar Osmanlı, tüm Balkanlarda kalıcı/uzun vadeli ilişkileri nasıl kuruyorduysa,bugün aynısını Avrupalılar yapıyor.
Türkiye 17-25 Aralık’tan sonra özelde Kosova’da genelde Balkanlardaki faaliyetleri yavaşladı/durma noktasına geldi. Oysa daha öncesinde gayet önemli bir Balkan açılımı yapılmıştı ve bu heyecan vericiydi. Bu açılım Balkanlarda kurumsallaşmaya gidiyordu, maalesef 2013 yılından bu yana çok yüzeysel ilişkiler söz konusu.Türkiye’nin Balkanlar üzerine orta ve uzun vadeli planlarının etkili olduğunu söyleyemeyiz. Şunu özellikle söylemek gerekir ki Boşnaklar, Arnavutlar bizim için çok önemli. Bizim dindaşlarımız/kardeşlerimiz. Balkanlarda hem soydaşlarımız hem dindaşlarımız var. Buralarda çok ciddi bir şekilde olmamız gerekir, özel bir Balkan politikamız olmalı.
Ne yapmak lazım? Özellikle sivil toplum örgütlerinin çalışmaları ne minvalde olmalı?
Sivil toplum örgütlerimiz burada yılda iki defa faaliyet yürütürken gıda ve et dağıtma odaklı değil Kosova’daki kardeşlerimizin eğitim, sağlık ve işsizlik problemi üzerine yoğunlaşmaları gerekmektedir. Çünkü ciddi bir sıkıntı yaşanıyor bu konularda. Tarım projeleri yapılabilir, eğitim projeleri (eğitim kurumları, burs imkanları gibi) ve sağlık projeleri desteklenebilir. Ramazan’da gıda, Kurban’da et dağıtmak bu insanların problemlerini çözemiyor maalesef.