1928'de İsrail'in yurtiçi gizli servisi (Shin Bert) subayı, sorgu odasına girdi ve derhal, Şeyh Ahmet Yasin'e sordu, “Ne istiyorsun” dedi.

Şeyh Ahmet Yasin ise, “Cihad ve direniş geldik” dedi. Direniş ve fedakârlık Şeyh için hayatını temsil ediyor.
Bu direniş ile Şeyh Yasin'in ilk başlanıcı değildi. Şeyh Yasin 20 yaşındayken, 1956'da Gazze'de Mısır'a karşı üçlü saldırganlığı kınayan gösteriler başlattı.
Konuşma yetenekleri ile gücü ortaya çıkmaya başladı.

Mısır istihbarat servisi tarafından, 1965'te Müslüman Kardeşler kadrolarına destek verdiği gerekçesiyle tutuklandı.
Şey Yasin bir ay boyunca hapiste kaldı. Soruşturmalarda kendisi ile Müslüman Kardeşler arasında örgütle bir ilişki olmadığının anlaşılmasındansonra serbest bırakıldı.
Gazze Şeridi de dahil olmak üzere bütün Filistin topraklarının kurtarılması için camilerde ibadet eden Müslümanları, İsrail'e karşı direnmeye çağırdı. Şehit ve tutukluların ailelerine yardım etti ve fon sağlama konusunda aktif görevlerde bulundu.

Huzurları Kalmadı… Direniş Her Yerde… Kamyonla İşgalci Telef Etti Huzurları Kalmadı… Direniş Her Yerde… Kamyonla İşgalci Telef Etti

HASAN EL BENNA'DAN ETKİLENDİ

İslam Kardeşliği fikirlerini benimseyen Şeyh Yasin, 1968'de Filistin'deki hareketin lideri olarak seçildi. Daha sonra Mısır'daki Müslüman Kardeşler'in kurucusu İmam Hasan El Benna'dan etkilenerek, İslam Toplumu'nu ve daha sonra İslam Kompleksi ile İslam Üniversitesi'nin kurulmasında büyük katkılarda bulundu.

Şeyh Yasin'in faaliyeti ve vatandaşları etkileme kabiliyeti, işgalcileri rahatsız etti. İşgal devleti İsrail mahkemesi, Şeyh Yasin'i 1982'de tutuklanmasını emretti; askeri örgütlenme ve silah bulundurma suçlamasıyla çıkarıldığı mahkemede 13 yıl hapis cezasına çarptırılması yönünde karar çıktı.
11 ay hapis yattıktan sonra, işgal devleti ile Filistin Kurtuluş Cephesi arasında varılan tutuklu anlaşmasının bir parçası olarak 1985 yılında serbest bırakıldı.

İNTİFADA'NIN BABASI

Şeyh Yasin, 1987'de işgal devletine direnmek ve İslami Direniş Hareketi olarak adlandırdığı ve daha sonra Hamas Hareketi olarak bilenen İslami örgütü kurdu.

İslami Hareket'in ilk ‘İntifada' etkisini gösterdiği sır değil ve Şeyh Yasin, ‘İntifada'nın yönetilmesinde büyük rol aldı.
Şey Yasin, İslami Hareket'in ve İntifada'nın manevi babası oldu. O'nun fikir ve görüşleri çevresinde başlatılan İntifada, işgal devletini zor anlar yaşattı.
Filistin'in işgalden kurtarılması için, İslam ülkelerini harekete geçirilmesi konusunda önderlik etti.
Şeyh Ahmed Yasin, "Hamas, toprakları ve insanları özgürleştirmek, topraklarımızı ve kutsal alanlarımızdan işgal etmeyi kaldırmak, İslami kavramları benimseyen Filistin'de bağımsız bir devlet kurmak isteyen liberal bir harekettir" dedi.
İntifada'nın yükselişiyle işgal devleti, Ağustos 1988'de Şeyh Yasin'in evindeki faaliyetlerini durduracak önlemler almaya başladı ve Şeyh'i Lübnan'a sürgüne gönderme tehdidinde bulundu.

ÖMÜR BOYU HAPİS CEZASINA ÇARPTIRILDI

Siyonist askerlerin öldürülmesi ve ajanların suikastı arttıkça, İsrail işgal kuvvetleri tarafından 18 Mayıs 1989'da, yüzlerce üyesi ve hareketiyle birlikte tutuklandı.

16 Ekim 1991'de Siyonist bir askeri mahkeme, Şeyh Yasin'i 15 yıla ek olarak, ömür boyu hapis cezasına çarptırdı. Hakkındaki suçlamalar ise: Siyonist askerlerin kaçırılması, öldürülmesi, Hamas'ın kurulması ve askeri, Hamas'ın güvenlik kanatlarına destek.
Şeyh Yasin ancak, 1 Ekim 1997'de, Ürdün Krallığı ile İsrail arasında varılan anlaşmadan sonra serbest bırakıldı. 30 Eylül 1997 Salı akşamı serbest bırakıldıktan sonra tedavi edilmek üzere Ürdün'ün başkenti Amman'a getirildi.
Şeyh Ahmed Yasin, Amman'da bir süre tedavi gördükten sonra vatanı Filistin'e ve ailesinin ikamet ettiği Gazze'ye döndü. Zindan hayatı boyunca çektiği sıkıntılar, eziyetler onu yıldırmadı. Gazze'ye dönüşünün ardından hemen Filistin direnişindeki manevi lider mevkiine yeniden oturarak mücadelesini kaldığı yerden devam ettirmeye başladı. Bu sebeple 29 Eylül 2000'de başlayan Aksa İntifadası'nın da manevi lideri olarak biliniyordu. İşgalci Siyonistler tarafından da sürekli takip ediliyordu. Bu takip sebebiyle daha önce de bir suikast girişimine hedef olmuş, saldırıdan sağ kurtulmuştu.

22 MART 2004'TE SABAH NAMAZINI KILDIKTAN SONRA ÇIKIŞTA, SİYONİSTLERİN FIRLATTIĞI FÜZELERDEN ŞEHİT OLDU

İsrail ordusu, 15 Aralık 2001'de başlattığı geniş çaplı bir saldırı hareketiyle, özellikle HAMAS üzerinde etkili olmaya çalışırken, bu saldırı esnasında Şeyh Ahmed Yasin'in içinde bulunduğu cami, İsrail ordusunun füzelerine hedef oldu, fakat Yasin bu saldırıdan yara almadan kurtuldu.

24 Haziran 2002'de, Şeyh Ahmed Yasin Filistin Yönetimi tarafından Gazze Şeridi'ndeki evinde göz hapsine alındı. Bir yetkili, “Şeyh Yasin'in, Filistin halkının ulusal çıkarlarını korumak için önceki günden başlayarak evinde göz hapsine alınmasına karar verildi” dedi. Yetkili, kararın Yasir Arafat tarafından alındığını kaydetti.
2003 Eylül'ünde HAMAS liderlerinin toplantı yaptığı bir yeri İsrail bombaladı ve Şeyh Yasin, bu bombardımandan elinden hafif bir yara olarak kurtuldu.
Filistin'de işgale karşı iki ayrı intifadanın öncülüğünü yapan, vücudunun felçli olmasına rağmen direnişten geri kalmayan HAMAS'ın manevi lideri Şeyh Ahmed Yasin, Siyonistlerin düzenledikleri bir suikast neticesi 22 Mart 2004 tarihinde hayatını kaybetti. Şeyh Yasin, evinin yakınındaki camide sabah namazını kılmasının ardından işgalci Siyonistlerin helikopterleri tarafından fırlatılan füzelere hedef olarak şehit oldu. Saldırıda ikisi Ahmed Yasin'in yardımcısı olmak üzere dört kişi daha hayatını kaybetti.

AKSA İNTİFADASI'NIN EN ÖNEMLİ MANEVİ ÖNDERİ

Şeyh Ahmed Yasin, bütün dünyada Filistin İslâmi Direniş Hareketi (HAMAS)'ın kurucusu ve manevi lideri olarak bilinir. Fakat o sadece belli bir oluşumun, örgütün değil Filistin'de bir neslin yeniden dirilişine, uyanışına ve kimliğine sahip çıkmasına vesile olan kutsal bir direnişin önderidir. Dolayısıyla o Filistin'in, Filistin davasının, Siyonist işgale karşı verilen kutsal bir mücadelenin önderidir. İşgale karşı 1987'de başlatılan birinci intifadaya o öncülük etmiştir. 2000 yılında başlatılan Aksa İntifadası'nın da en önemli manevi önderi ve motoru olmuştur. Bundan dolayı Filistin'de o “iki intifadanın şeyhi (yani lideri, önderi)” olarak bilinmektedir.

ŞEYH AHMED YASİN'İN DUÂSI

“Allah'ım! Ümmetin suskunluğunu sana şikâyet ediyorum! Ben ki kocamış bir yaşlıyım. Kurumuş iki elim, ne kalem tutuyor ne de silah! Sesimle yeri inletecek güçte bir hatip de değilim! Ben ki saçları ağarmış, ömrümün son demlerinde, türlü hastalıkların yıktığı ve üzerinde zamanın belâlarının estiği biriyim! Tek isteğim, benim gibi Müslümanların zaaf ve aczinden müteessir olanların yazmasıdır! Siz ey Müslümanlar! Suskun ve aciz, helâk olmuş ölüler! Hâlâ kalpleriniz sızlamıyor mu, başımıza gelen bu acı felâketler karşısında? Bir halk yok mu? Hiç mi kimse yok, Allah için ve ümmetin namusu için kızacak? Şerefli direnişçilerken, bizleri katil teröristler olarak ilan edenlere karşı duracak! Bu ümmet utanmaz mı, şerefi çiğnenirken? Siyonist katilleri ve uluslararası işbirlikçilerini görmezden gelirken! Omuzlarımıza el verecek ve gözyaşlarımızı silecek bir bakış! Bu ümmetin kurumları, sivil güçleri, partileri, teşkilâtları ve bariz şahsiyetleri, Allah için kızmaz mı? Tümü birden sokaklara dökülüp, bizim için dua etmeye. ‘Ey Rabbimiz! Gücümüzü topla, zaafımızı gider ve mü'min kullarına yardım et!' diye çağıramaz mı? Buna da mı gücünüz yetmiyor? Yakında bizim büyük ölümlerimizi duyacaksınız, o zaman alınlarımızda şu yazılacak: Bizler direndik, ileri atıldık ve kaçmadık. Ve bizimle birlikte çocuklarımız, kadınlarımız, yaşlılarımız ve gençlerimiz ölecek! Onları, bu suspus ve bön ümmete yakıt yapacağız! Bizden, teslim olmamızı ve beyaz bayrak dikmemizi beklemeyin! Çünkü biz, bunu yapsak da öleceğimizi biliyoruz.

Bırakın savaşçı onuruyla ölelim! Dilerseniz bizimle olun, elinizden geldiğince, öcümüzü sizden her biri boynuna taksın! Dilerseniz bize acıyarak ölümümüzü izleyin! Temennimiz, Allah'ın, emaneti savsaklayan herkesten kısas almasıdır! Umarız bizim aleyhimize olmazsınız! Allah aşkına, bari aleyhimize olmayın! Ey ümmetin liderleri, ey ümmetin halkları! Allah'ım! Sana şikâyette bulunuyorum… Sana şikâyette bulunuyorum… Gücümün azlığını, imkânımın yetersizliğini ve insanlara karşı zaafımı Sana şikâyet ediyorum. Sen mustazafların Rabbisin… Sen bizim Rabbimizsin… Bizi kime bırakıyorsun? Bize cehennem olacak uzaklara mı? Veya düşmana mı? Allah'ım! Akıtılan kanlar, dokunulan ırzlar, çiğnenen hürmetler, yetim bırakılan çocuklar, oğlunu yitirmiş anneler, dul kalmış kadınlar, yıkılmış evler ve ifsad edilmiş ekinler aşkına, sana şikâyette bulunuyorum. Sana şikâyette bulunuyorum! Gücümüz dağıldı… Birliğimiz bozuldu… Yollarımız ayrıldı… Halkımızın zaafını ve ümmetimizin bize yardım edip, düşmanı yenmedeki aczini sana şikâyet ediyoruz…”

Editör: Fahreddin Uras