Tarih 1991 yılı İstanbul'da İmam Hatip öğrencisiyim. Okuldan çıkıp eve geldiğimde annem evimizde misafirlerimiz olduğunu söyledi. Evin salonuna girdiğimde gördüm onları, Kazaklar. Çekik gözlü, meydan okur gibi sert ve kesik konuşma tarzları ile Ortaçağ'da Asya steplerinden gelmiş gibi idiler. Gece ilginç kültürleri ile temas ederek ve her anlattıklarını anlamaya çalışarak bir anda bitiverdi. En dikkatimi çeken ise Cılgı yani at yemeleri oldu. Bugünden sonra Kazak'lar hayatımızda önemli bir yer buldular, çünkü Kazakistan'a taşındık. Ticari ve sosyal çalışmalarla Babam Avrasya Milli Görüş teşkilatlarını kurmak için bölgeye gitti. Kan, din ve can kardeşimiz olan bu coğrafyaya hemen bağlandık, farklı da gelse kültürlerini ve dillerini anlamaya çalıştık. Onlarda bizi ve özellikle din ve sosyal hayatımızı anlamak için çok gayretli oldular ve birbirimizi çok sevdik.
1992 yılında Almaata'da eski bir opera salonunda yapılan bir programa davet edildik. Bu programda babama da bir konuşma verildi. Rusça başladığı konuşmasında babam çok şık bir hamle yaptı ve dedi ki: ' Ey Kazakistan Müslümanları, ben size niçin Rusça hitap ediyorum ki, size öz diliniz ile hepimizin öz dili ile hitab etmek var iken. O Halde 'Esselamüaleyküm ve Rahmetullahi ve Berakatühuu'. Babamın selamı ile önce bir uğultunun ardından tüm opera salonu ayağa kalkarak, gözü yaşlı bir şekilde selama mukabele etti ve dakikalarca alkışladılar. Sovyet mezaliminin ağır travmatik baskısının o gün insanların sırtından nasıl atıldığını ve heyecanı bugün bile hatırlıyorum.
Kazakistan'da milli ve dini benliğe dönmeye yönelik bir gayret yanında; müreffeh ve milli bir devletin inşası her zaman bir özlem olarak varlığını sürdürdü. Orta Asya'nın en büyük ve doğal servet sahibi ülkesi Kazakistan'ın milli devlet inşa etme gayreti kendini hep hissettirdi. Türk Devletler Birliği olarak kurulan tüm oluşumlarda yerini almaya, vazifesini yapmaya gayret etti. Rusya her zaman yakın takibe aldığı Kazakistan ile ilişkilerini kontrollü yönetirken, Orta Asya Türk devletlerinde var olan ve kendisine müzahir olan yapıyı ve özellikle de Rus azınlığı korumaya yönelik bir politikayı tercih etti ve yakın takibe aldı. Her millileşme gayretinde Rus toplumun örselendiğini ilan etti durdu.
Kazakistan'da milli tarih, dil ve kimliğin oluşum konusunda Nazarbayev döneminde başlayan önemli adımlar olmuştur. Rus tarafının rahatsızlık duyduğu ve azınlıklar üzerinden sürekli olarak gündeme getirdiği Kazak Millileşmesi Kazakistan açısından en önemli meseledir. Milli kimliğin teşekkülü yanında, yeni ulus devletin yeni başkentinde Nazarbayev eliyle bir inşa gerçekleştirilmiştir. Nazarbayev eski dönem yönetici modeli sebebiyle de sürekli eleştirilerin muhatabı olmuş, yolsuzluk ve anti demokratik yönetim iddialarından kurtulamamıştır. Bu iddiaları yok etmeye yönelik güçlü bir demokratik-sosyal devrim ortaya koymadığı da ortadadır. Nazarbayev dönemi İnsan Hakları ve demokratikleşme konusunda çok da güçlü olmayan bir dönemdir. Dini açıdan geçmiş dönemdeki seküler yapısı zaman ile biçim değiştirerek dindarları özgür bırakan bir yaklaşıma dönmüştür. Kazakistan'da, dini algılar konusunda liberal bir yaklaşım olmakla birlikte bazı dönemlerde dindarların kamu yaşamındaki varlıklarını sınırlandırmaya yönelik davranışlarında ortaya çıktığı bilinmektedir. Tarihi bir adım atarak vazifeden çekilmesi ise hem şık hem de anlamlı bir tavır olarak takdir görmüştür. Fakat bu çekilme kendisinin tam olarak Kazakistan yönetiminden çekilmiş olduğu anlamına da gelmemelidir.
Kazakistan sahip olduğu alt yapı ve kaynaklar göz önüne alındığında arzu edilir bir ekonomik ve sosyal devinim gerçekleştirememiştir. Siyasi yaşamda genel olarak bir istikrardan bahsedebilsek de güçlü bir demokrasi olduğunu söylemek pek mümkün değildir. Sivil Toplum, yönetişim, ekonomik adil dağılım, sınıfsız ve adil toplum gibi alanlarda gayret olmakla birlikte nitelikli ve tatmin edici bir yapısal reform ortaya çıkamamıştır. Nazarbayev sonrası Kasım Cömert Tokayev belli başlı konularda sosyal reformlara yönelmişse de Kazakistan halkının demokrasi ve yönetişim yanında, sosyo ekonomik alanlarda itirazları devam edegelmiştir.
Kazakistan'da Sokak Olayları ve Kaos Süreci
2 Ocak'ta ülkenin Hazar Denizi kıyısındaki Mangistau eyaletine bağlı Janaözen kentinde halk LPG fiyatına yapılan zammı protesto etmeye başlamıştı. Kentin anayollarını kapatan kitle LPG fiyatının litre başına 120 Tenge'den 60 Tenge'ye indirilmesini istemişti. Protesto daha sonra eyaletin merkezi olan Aktau şehrinde ardından ülkenin diğer kesimlerine yayılmıştı. Kazakistan'da Başbakan Askar Mamin başkanlığındaki hükümet ülkede LPG fiyatlarına yapılan zamma karşı düzenlenen protestolar nedeniyle istifa etmiş, Cumhurbaşkanı Tokayev LPG, benzin ve dizel yakıt ile temel gıda ürünlerinin fiyatlarına 180 günlük devlet düzenlemesi getirmiştir.
Fakat olaylar istifa ve düzenlemelere rağmen devam ederek önce Cumhurbaşkanı ile görüşme talebine dönmüş ise de 5 Ocak akşamı biçim değiştirerek kontrolsüz kitlesel olaylar dönmüştür. Ülke' de uzun zamandır tartışma konusu yapılan sosyal ve ekonomik sorunlar üzerinden bir kitleselleşmenin ortaya çıkması enteresandır, zira Kazak halkının bu türden kitlesel olaylara yönelimi yoktur, İlerleyen saatlerde ortaya çıkan manzaralar halkın makul taleplerinin başka bir biçime dönüştüğüne dair güçlü emareler ortaya çıkmaya başlamıştır. Özellikle göstericilere silah dağıtılması, yağma ve el koymalar, asker ve polise yönelik şiddet eylemleri, kamu binalarının işgali ve ateşe verilmesi ile olayların provakasyona açık hale geldiği anlaşılsa da ilerleyen saatlerde şiddetin dozajı karşılıklı olarak artmış durumdadır.
Bölgede internet kesintisi sebebiyle doğru ve güncel bilgiye erişilemiyor. Kimin kiminle hangi sebeple çatıştığı belli değil iken Cumhurbaşkanı Kasım Cömert Tokayev, 5 Ocak akşam saatlerinde Kazakistan Rusya, Ermenistan, Belarus, Tacikistan, Kırgızistan'ın üye olduğu NATO benzeri bir örgüt olan Kolektif Güvenlik Antlaşması Örgütü'nün (CSTO) devlet başkanlarına, "terör tehdidine karşı ülkesine yardım etmeleri" çağrısı yapmıştır. CTSO'nun dönem başkanı Ermenistan hızla vaziyet alarak Kazakistan'a asker göndermeye hazır olduklarını ifade etmiş ve ardından Rusya'da Kazakistan'a askeri birlik göndereceğini ilan ederek ve hızla bölgeye intikaller gerçekleşmiştir. Kazakistan Cumhurbaşkanı tarafından yapılan bu çağrı, olayı 5 saat içinde farklı bir boyuta taşımıştır. 110.000 kişilik bir askeri kapasiteye sahip olan bir ülkenin bir iç meseleyi kendisi çözmek yerine; temas ve müzakerelerle sonuç almak dururken, kendi güvenlik kapasitesi ile konuyu kontrol altına almak mümkün iken böyle bir duruma tevessül etmesi çok anlaşılabilir bir durum değildir. Dış müdahaleler için kurulmuş olan Kolektif Güvenlik Antlaşması Örgütü'nün (CSTO) ülke içi bir meselede taraf kılınarak göreve çağırılması bu askeri yapının görev ve sınırlılıklarına aykırıdır.
Bu yaşanan süreç Kazakistan için 30 yıllık millileşme ve tam bağımsız bir ülke var etme konusundaki gayretlere yönelik içeriden bir sabotaj olarak algılanabilir. Akşamdan bu yana ne kadar insan kaybedildiği belli olmadığı gibi, tarafların ne yapmak istediği de belirsiz bir hal almıştır. Olayın oluş hızı ve yön ve şekil değiştirme biçimi, kaotik görüntü ve Kazakistan Devlet Kapasitesinin işlevsiz bırakılması olayın uluslararası bir komplo görünümü kazanmasına sebep olmuştur.
Rus Tipi Operasyon; Kaos, Hız ve Karartma
Dün akşamdan bu yana 20 saatlik zaman diliminde bir medya karartması da devam etmektedir. Olayın hızlı akış biçimi ile haber hızı aynı işlemiyor ve bir oldubitti kendini çok güçlü olarak hissettiriyor. Baş döndürücü bu hıza karşı özellikle ülkemizde olay henüz yeterince anlaşılabilmiş değil. Medyanın ihtiyat içinde anlamaya çalıştığı, bir taraftan da Kazakistan ülke bütünlüğünü ve devletin açıklamalarını esas alırken, derin belirsizlik ise halkımızı ciddi şekilde rahatsız etmeye başladı. Medya'da haber akışı ile olayların akışı arasında hissedilir bir fark var ve öyle zannediyorum ki, bu hızlı operasyonun öğelerinden ikisi hız ve karartma. Yani kökü uluslararası bir operasyon ile Kazakistan'da ciddi bir ameliyat yapılıyor ve henüz Türk dünyası başta olmak üzere neler olduğunu bile anlayabilmiş değiliz. Sosyal medyadan parça parça alınan bilgiler bir araya geldiğinde Kazakistan'da bir iç savaş görüntüsü var ve Rusya bu iç savaşa müdahale amacıyla Kazakistan'a girmiş durumda. Kazakistan'da devlet bir dış kaynaklı terör operasyonu olduğunu ve herkesin güvenli alanlara çekilmesi gerektiğini sosyal medya ve medya alt yapısı ile halka bildirse de bu terör unsurlarının kim olduğu ve ne amaçla terör yaptıkları tanımlanmıyor. Bu süre içerisinde Rusya himayesinde 4000 kişilik özel harekat birliğinin Kazakistan'a terör ile mücadele !!! için intikal ettiği Rus devlet kanalları marifeti ile bütün dünyaya müjdeleniyor. Bu birliğe kardeş Kırgızistan'ın asker vermemesi olayın belirsizliğinin bir delili olarak yerini alıyor. Bu süreç devam ederken Rusya Parlamentosunun bazı sorumluları Orta Asya'nın 'Türkistan'ın ' Rus toprağı olduğunu söyleme cüretide gösteriyor. Kazakistan'ın referandum yaparak Rusya'ya katılması gerektiği organize bir şekilde dillendiriliyor. Bu süreç bir ülkenin bağımsızlığına yönelik bir operasyona şimdiden el birliği ile dönüşmüş durumda.
Sonuç Yerine….
Bu şimşek operasyonu olayın akış şekli dikkatle incelendiğinde Kazakistan halkına ve Türkistan'a kurulmuş Rus ve Rus işbirlikçisi bir oyundur. Makul kitlesel protestoların bir anda bir iç savaşa dönüştürülmesi; polis, asker ve kamu binalarına yönelik nobran saldırılara başvurulması; kamu binalarının yakılması ve banka ve marketlerin yağmalanması ile sivillere silah dağıtılması ve adeta hazır gibi Rus, Ermeni askeri birimlerinin Kazakistan'a intikali bir bütün olarak okunmalıdır. Son dönemde Balkanlar'da Slav hattında ortaya çıkan belirsizliğin, Kafkas halklarında artan saldırgan dilin ardından bölgede ortaya çıkan bu gerilim Rus kaynaklıdır.
Kazakistan'da ortaya çıkan bu saçma süreç 30 yıllık bağımsızlık sürecine vurulmuş bir darbedir. Bir had bildirme çabası olarak ta ele alınabilecek bu süreçle ilgili olayların akışı ile uyumlu hareket edilmesi zarureti vardır.
Kazakistan'da yaşanan süreç en çokta ülkemizi ilgilenmektedir. Kazak halkının ve devletinin yaşayacağı her türlü mutsuzluk bizi de mutsuz kılar. Bu durum Müslüman ve Türk bütün kardeş devletler için geçerlidir.
Dün gece sadece 5 saat gibi kısa bir zaman içinde biçim değiştiren olayların akışı ve hızı kesinlikle çok şaşırtıcı olmakla birlikte organize bir görünümdedir. Bu olayların akışı ile birlikte hareket etmek zaruret olmakla birlikte olayın en makul noktasında topa girmek ülkemiz için adeta bir mecburiyettir. Bu belirsizliğin ortadan kalkması ve istikrarın hızla geri gelmesi için acilen vaziyet almak zorundayız.
Son tahlilde ülkemizin bölgede alacağı vaziyet Kazakistan Hükümetinin iradesine rağmen olamayacağı gibi, yerinde alınacak inisiyatif davete bağlıdır. Bu davetin yapılmasını teminen hızla bir çalışma yapılmak zorundadır.
Bu bağlamda olayın akış hızına uyum sağlayarak konunun kamuoyunda doğru veriler ile tartışılmasını sağlayarak zaman eylem bütünlüğünün korunması da bir zarurettir. Bu bağlamda olayların aldığı yön itibari ile Türk Devletler Teşkilatı'nın hızla askeri, hukuki ve insani bir destek programını sunması değerlidir. Kazakistan'ın tercihi esastır. Teknik ve güvenlik odaklı bir işbirliğini esas alarak Kolektif Güvenlik Antlaşması Örgütü'nün (CSTO) seçilmesi Kazakistan Hükümetinin tercihidir. Bu süreçte Türk Devletler Teşkilatı her ne kadar teknik birimler ve alt yapı ihsas edilmedi ise de her türlü desteği yüksek sesle dillendirmelidir. Bu ve benzeri olaylardaki tecrübesi yanında, toplumsal sulhun sağlanması ve ikna rolü konusunda kurumlarımız ve özellikle TSK çok büyük bir tecrübeye sahiptir. Bu destek iradesi özellikle Kazakistan halkı tarafından iyice duyulmalıdır.
Bugün itibariyle Kazakistan'daki belirsizlik devam etmektedir. Ne kadar insan kaybı olduğu bilinmez iken sürecin nereye evirileceğini süreç gösterecektir. Ülkemiz, kardeş Kazakistan halkı ile dayanışmasını sürdürmelidir. Özellikle devletimiz medya kanalları AA ve TRT vatandaşımızı habersiz bırakmamalı, Kazakistan devlet bütünlüğünü de örselemeyecek bir makul dil esas alınarak bölgeden hızlı ve olay akışı ile uyumlu bilgi alınması sağlanmalıdır. Nitelikli bölge uzmanları marifetiyle halkımızın konuyu takibi sağlanmalıdır. Halkımız Kazakistan'da ne olduğu konusunda büyük bir merak içindedir. Halkımız ve dünya Rus odaklı bir propagandaya mahkum edilmemelidir.
Bu sürecin Kazakistan devletinin bağımsızlığına halel getirecek bir noktaya gelmemesini teminen büyük bir milli gayret ortaya konmalıdır.