'Allah yolunda öldürülenlere 'ölüler' demeyin. Hayır, onlar diridirler, fakat siz bilemezsiniz.' Bakara 154

Yurt dışından gelip aprona iner inmez telefonumu açtığımda gördüm haberi. İHH'lı dört genç diyor haberde, kaza geçirdiler ve…..

Suphanallah, haberi derinlemesine anlamaya çalışıyorum, İHH Teknoloji takımında dört kardeşimiz Bursa'ya bir teknoloji kamp ve çalışmasına giderken kaza yapıyorlar ve cenazeleri Fatih Camiinden kalkacak. Hızla ulaştığım camide muazzam bir kalabalık toplanmış, her meşrep ve gruptan binlerce Müslüman koşup gelmişler. Tüm kardeşlerimin gözü yaşlı, tüm kardeşlerimde dingin bir eminlik hali. Şehit cenazesi böyle olur der gibi İzzetli şahitler olarak toplanmış Müslümanlar. Gençler kol kola girmişler ve cenazeleri aralarına almışlar. Ağabeyleri toplanmışlar başında, biz dururken canlar oldu mu der gibi uzun uzun bakıyorlar tabutlara.

Davudi bir çağrı ile hepimiz bir noktaya doğru baktık, işte ilan ediliyor burada şehitlerimiz yatıyor.

Ey Müslümanlar! Allah için gayret ederken, Cihat ederken Rabbine koşan bu İzzetli gençlere selam durun diye bir ses yankılanıyor.

Çağın Musab Bin Umeyr'lerine selam durun!

Şehit gençlerimiz için selama ve kıyama duruyoruz, her biri için ayrı ayrı şehadet ediyoruz.

Bu gençlerin Cihat ehli olduklarına ve Allah'ın rızasını gözeterek yaşadıklarına ve onun uğrunda şehit olduklarına şahitlik eder misiniz?

Biz bu asil mücahitlerin şehit olarak yaşadıklarına ve Allah için bir gayret içinde olduklarına şehadet ederiz diye bir coşku dağ olup gürlüyor ve Fatih Camiinin duvarlarına vuruyor.

Yutkunarak, eline verilen mikrofona bir şeyler söylemesini istiyorlar. Dönüp bakıyor etrafına, göz göze geliyoruz ve ne söyleyeyim diyor gözleri. Ne söyleyeyim, nasıl diyeyim. Zor bela birkaç kelime dökülüyor dudaklarından. 'Çok ölümler gördüm, çok konuşmalar yaptım bu en zor konuşmam. Bu gençler Allah yolunda şehit olmuşlardır ve şefaatlerini dileriz diyor.' Bülent abi.

Kendimi onun yerine koydum ve düşündüm, en zor konuşmam olurdu benimde. En zor ve yürekte en derin acı bırakanı. En zor şehadetimizin ardından omuzlarda taşınıyor mücahit gençlerimizin bedenleri, toprağa teslim etmek için.

İlerleyen saatlerde ayrıntılar düşüyor gençlerimiz yaşamlarına dair. Her ayrıntı bir hissiyatı imar ediyor ve herkesin dilinde aynı ifadeler, bu gençler adanmışlar.

Kiminin odasından fotoğraflar sızıyor, kimi ile hatıralar ve paylaşımları. Her bir ayrıntı bu adanmış gençlerin iman, züht ve cihat yolculuğunda olduğunun ve şehadet özlemi ile hayata baktıklarının belgesi gibi. Herkesin zihninde fotoğraf netleşiyor. Genç şehitlerden Yusuf Taha'nın odasında duvarına el yazısı ile astığı züht listesi elden ele geziyor. Üstat Hasan El Benna'nın risalelerinden olduğu anlaşılan liste'de yazılanlar adeta her birey için bir arınma listesi gibi.

' Şartlar ne olursa olsun ezanı duyduğunda namaza kalk!

Kuran'ı Kerim'i oku, dinle, incele ve küçük zamanları bile yararsız şeylere ayırma!

………….

Kişileri çekiştirmekten kaçın ve insanları küçümseme!

Maskaralık yapma! Çünkü Mücahit bir millet, ciddiyetten başka bir şey tanımaz!

…………

Malının bir kısmı ile davaya katıl!

Gözünü haramdan sakın, duygularına hakim ol!

Her yerde davanı yay!

Eğer bu kardeşimiz şehit olmasa idi, bir esaslı ders ve yaşam listesi olan bu liste gündemimizde belki de olamayacaktı. Genç bir üniversite öğrencisinin şehadet ile süslediği bu muazzam arınma listesi ile Rabbimiz bize vazifelerimizi en net şekilde hatırlatıyor.

Yıllar önce Afganistan cihadı başladığında Türkiye'den gençlerde intikal ettiler. Ne zaman ki ülkemizden genç bir şehit Bilal ile onurlandık ve o vakit Afganistan ve şehadet bizim bireysel gündemlerimizde en güçlü şekilde yer tutmuş oldu. Sonra ki şehitlerimizle birlikte adanmışlık ve teslimiyetimiz de o oranda artmış oldu. Şehadet ve şehitler davalarının sadıkları olarak en büyük davetçilerdir. Zira insanın adanmışlık ve inanmışlığının en büyük belgesi, teslimiyetinin en güçlü ifadesi canını Allah yolunda vermesidir.

İşte bu dört mücahit gencimiz gündelik hayatlarından, yaptıkları işlere ve Allah'a yolculuklarından geride bıraktıklarına kadar tüm boyutları ile Allah'ın davasının müstesna seçilmiş ve adanmış şahitleri olmuşlardır.

Özellikle bu şehitlerimizden Tarık Kesekçi kardeşimizin İstanbul Teknik Üniversitesindeki eğitimine başlarken ki duyguları bir dava adamının en yüksek ve en müstesna makamının ifadesi gibi. AGD toplantılarında bizim de kendisi ile tanıştığımız bu genç mücahidimiz gayesini ve hedefini oldukça güçlü ve net ifadelerle şöylece ifade etmiş.

İlk dava hayalimdi ' Büyüyünce Erbakan olacağım'. Onun hayali ile koşa koşa geldim İTÜ'ye. Soranlara 'Erbakan'ın okulunda okuyorum' diyorum. Çünkü bu okuldaki gayemiz uçak mühendisi, makine mühendisi olma gayesi değil aksine Erbakan olma gayesidir. İslam'a böyle hizmet edilir diye gösteren zat-ı muhteremin gösterdiği yoldan yürümek için buralardayız. Parası, malı, mülkü, makamı batsın. Vatanımıza, dinimize, milletimize hem mühendis hem lider hem de savunan adam olan Erbakan gibi hizmet edebilmek duasıyla.

Bu aziz gençler odaklarını çok net şekilde tanımlamışlar. Temas içinde oldukları kuruluşlar, teşkilat ve çalışmalar itibari ile etraflarında çok derinlikli bir katma değerde oluşturmuşlar ve yaşamları ile bu muazzez sona hazırlıklarını yapmışlar ve Allah'ın müjdesine layık olan 'kalbi İslam neşesi ile dolu gençler' zümresine nail olmuşlardır.

Bu gençlerin şehadeti geride kalanlara büyük bir mesaj niteliği taşımaktadır. Zira şehadet toplumun durağan damarlarına adeta kan pompalamaktır. Bu ideallerinden, değerlerinden, davasından uzaklaşmış her birey için derinlikli bir arınma ve diriliş mesajıdır. Statik hale gelen toplumu diriltmeye yönelik güçlü bir mesajdır. Allah Celle Müslümanlara bu mesajı vererek en büyük ihsanı ile merhamet etmektedir.

Kıymetli şehitlerimiz Taha Kesekçi, Murat Can Kaya, Kağan Talip Tığlı ve Yusuf Taha Göktaş'a Rabbimizden rahmetler dileriz. Aileleri başta olmak üzere İHH, Yedi Hilal, MGV ve AGD, BAYKAR müesseselerimize ve aziz milletimize baş sağlığı dileriz.

Şehadet; Bir Çağrıdır, nesillere ve çağlara……