MP Dosya

Tunus'ta İslami Mücadelenin Kara Günü: Gannuşi'ye 22 Yıl Hapis!

Tunus'ta, Nahda Hareketi'nin kurucusu ve eski Meclis Başkanı Raşid el-Gannuşi, "Instalingo" davası olarak bilinen soruşturma kapsamında, 22 yıl hapis cezasına mahkûm edildi. Tunus’un en köklü İslami hareketi olan Nahda’nın 43 yıllık mücadelesi gün geçtikçe zorlaşmaya devam ediyor.

Abone Ol

Muslim Port Haber Merkezi | Yunus Emre Kaynak

Tunus İslami hareketi Nahda’nın liderlerinden Raşid el-Gannuşi, "devlet güvenliğine karşı komplo" suçlamasıyla 22 yıl hapis cezasına çarptırıldı.

Bu karar, Gannuşi'nin Nisan 2023'ten bu yana tutuklu bulunduğu süreçte verilen en ağır ceza olarak kaydedildi. Mahkeme, medyada 'Instalingo' olarak bilinen davada 41 siyasetçi, gazeteci, blog yazarı ve iş adamına, 5 ila 54 yıl arasında değişen hapis cezaları verdi.

Instalingo Davası ve Siyasi Boyutu

Instalingo davası, Tunus'ta dijital içerik üretimi yapan bir şirket etrafında şekillenen ve aralarında siyasetçi, iş insanı ve gazetecilerin bulunduğu 41 sanığın yargılandığı geniş çaplı bir soruşturma olarak biliniyor. Sanıklara, "devlet güvenliğine karşı komplo kurmak" ve "cumhurbaşkanına yönelik düşmanlık" gibi suçlamalar yöneltiliyor. Gannuşi'nin yanı sıra eski Başbakan Hişam el-Meşişi de gıyaben 35 yıl hapis cezasına çarptırıldı.

Nahda Hareketi'nden Tepki

Nahda Hareketi, liderleri Gannuşi'ye verilen cezayı "ağır ve zalimane" olarak nitelendirerek kınadı. Yapılan açıklamada, bu tür kararların temel hak ve özgürlüklere, hukukun üstünlüğüne ve özgürlüklerin en temel esaslarına yönelik saldırılar olduğu belirtildi. Ayrıca, verilen cezaların yargının bağımsızlığına ve tarafsızlığına yönelik açık bir saldırı olduğu vurgulandı.

Nahda Hareketi'nden yapılan yazılı açıklamada, “Bu hükümler, en temel hak ve özgürlüklere, hukukun üstünlüğü ve özgürlüklerin en temel esaslarına yönelik daha fazla saldırı bağlamında gelen haksız bir siyasi yargılamanın sonucudur.” ifadelerine yer verildi. Açıklamada, verilen cezaların yargının bağımsızlığına ve tarafsızlığına yönelik “açık bir saldırı” ve yargılama usul ve kararlarının “açık bir şekilde siyasallaştırılması” anlamına geldiği vurgulandı.

Ayrıca, verilen cezaların, “bölgenin karşı karşıya olduğu ciddi zorluklarla mücadelede ülkenin diyalog ve ulusal birlik ihtiyacına tamamen aykırı” olduğu ifade edildi. Tunus'taki Asliye Hukuk Mahkemesi İkinci Ceza Dairesi, Gannuşi'nin de 22 yıl hapis cezasına çarptırıldığı davada, kararların kesinleşmediğini ve temyiz yolunun açık olduğunu belirtti.

11 Şubat 2023'te başlayan gözaltı operasyonları ile Tunus'ta muhalefeti sindirmeye yönelik bir dizi tutuklama gerçekleşmişti. Bu tutuklamalar, 'devlet güvenliğine karşı komplo kurmak' suçlamasıyla gerçekleştirilmişti. Raşid el-Gannuşi, bir toplantıdaki sözleri nedeniyle 17 Nisan'da gözaltına alınmıştı. Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said, bazı siyasilerin 'devletin güvenliğine karşı komplo kurmak' ve 'ekonomik krizi körüklemeye yönelik adımlar' nedeniyle gözaltına alındığını ifade etti.

Tunus Adaleti Çöktü!

Gannuşi'nin avukatları ve insan hakları savunucuları, bu davanın siyasi saiklerle yürütüldüğünü ve adil yargılanma ilkesinin ihlal edildiğini savunuyor. Avukat Zeyneb Brahmi, "bağımsız bir yargının yokluğu" nedeniyle sanıkların hâkim karşısına çıkmayı reddettiğini belirtti. Ayrıca, Gannuşi'nin ileri yaşı ve sağlık sorunları göz önüne alındığında, cezaevinde tutulmasının insan hakları ihlali olduğu dile getiriliyor.

Bu gelişmeler, Tunus'ta adalet sisteminin siyasallaştığı ve muhalefetin sindirilmeye çalışıldığı yönündeki endişeleri artırıyor. Uluslararası toplumun ve insan hakları örgütlerinin, Tunus'taki bu tür yargı süreçlerini yakından takip etmesi bekleniyor.

Nahda Hareketi: İslami Mücadelenin 43 Yıllık Serüveni

Tunus’un en köklü İslami hareketlerinden biri olan Nahda, 1981 yılında “İslami Eğilim Hareketi” adıyla Raşid el-Gannuşi ve Abdülfettah Moro tarafından kuruldu. Batı’nın dayattığı sekülerleşme anlayışına karşı bir denge unsuru olarak kendini tanımlayan hareket, şiddete başvurmadan adil bir düzen ve İslami kimliğe sahip bir demokrasi inşa etme hedefiyle yola çıktı.

Ancak 1989 seçimlerinde aldığı güçlü destek, Tunus’un otoriter yönetimi için tehdit olarak görüldü. Nahda'nın yükselişi, dönemin lideri Zeynel Abidin Bin Ali tarafından sert baskılarla karşılandı. Binlerce üyesi hapse atıldı, Gannuşi ise sürgüne zorlandı.

2011’de Arap Baharı ile birlikte yeniden siyasi arenaya dönen Nahda, Tunus’un demokratik dönüşümünde kritik bir aktör haline geldi. Ancak bu dönüşüm, seküler çevreler tarafından tehdit olarak algılandı ve Nahda, sürekli olarak hedef haline getirildi.

İslami Kimlik ve Adalet Arayışıyla Başlayan Yolculuk

Tunus’un en köklü İslami hareketi olan Nahda, 6 Haziran 1981’de Raşid el-Gannuşi ve Abdülfettah Moro tarafından "İslami Eğilim Hareketi" adıyla kuruldu. Hareket, Batı’nın baskıcı modernleşme anlayışına ve sekülerleşme politikalarına karşı, şiddet içermeyen yollarla toplumsal adaletin ve İslami kimliğin korunmasını hedefliyordu.

1984 yılından itibaren Nahda, hem açık hem de gizli şekilde örgütlenmeye başladı. 1989’da partinin yasal olarak tanınması için adım atıldı ve adı "Nahda Hareketi" olarak değiştirildi. Ancak dönemin Cumhurbaşkanı Zeynel Abidin Bin Ali yönetimi, Nahda’yı hala yasal bir parti olarak kabul etmedi ve hareket üzerindeki baskılar arttı.

1989 genel seçimlerinde Nahda, resmi sonuçlara göre oyların yüzde 17’sini alarak Meclis’te ikinci büyük güç oldu. Ancak parti, seçimlerde usulsüzlük yapıldığı ve oylarının bilinçli olarak düşük gösterildiğini öne sürdü. Bu seçimler, Nahda ve otoriter rejim arasındaki mücadelenin fitilini ateşledi.

Hareketin Zor Yılları: Baskılar, Sürgünler ve Hapishaneler

1990’lı yıllar, Nahda için baskı, yasaklar ve tutuklamalarla geçti. 1989 seçimlerinden bir yıl sonra, Bin Ali yönetimi Nahda’nın üst düzey yöneticilerini devlet düşmanı ilan etti ve birçok üyesini tutukladı. Hareket, ülke içinde baskılanırken, yurt dışında sürgünlere zorlandı.

Bu süreçte Raşid el-Gannuşi de İngiltere’ye sürgüne gitmek zorunda kaldı ve 20 yılı aşkın bir süre orada yaşadı. Nahda’nın birçok üyesi ve destekçisi ağır hapis cezalarına çarptırıldı. Parti tamamen yasaklandı ve yasadışı bir oluşum olarak görüldü.

Bin Ali yönetimi, Nahda’nın toplumsal etkisini sıfıra indirmek için medya sansürünü devreye soktu ve İslami hareketleri tehdit olarak gösterdi. Nahda’nın tabanı büyük bir sessizliğe gömülse de, hareket yeraltında faaliyetlerini sürdürmeye devam etti.

Arap Baharı Sonrası Yeniden Doğuş

2011’de Tunus’ta patlak veren Arap Baharı, Nahda için tarihi bir dönüm noktası oldu. Yıllarca süren otoriter yönetim ve ekonomik sıkıntılardan bıkan halk, sokaklara dökülerek Bin Ali rejimini devirdi. Tunus’un en büyük muhalif gücü olan Nahda, yıllar sonra yeniden siyasi sahneye çıkma fırsatı yakaladı.

2011’de Nahda’nın yasakları kaldırıldı ve hareket resmen siyasi parti olarak tanındı. Aynı yıl yapılan Tunus Ulusal Kurucu Meclis seçimlerinde Nahda, yüzde 40’a yakın oy alarak 90 sandalye kazandı ve birinci parti oldu.

Ancak bu yükseliş, Tunus içindeki seküler kesimler tarafından bir tehdit olarak algılandı. Nahda, İslami bir yönetim kurma niyetinde olmadığını belirtse de, seküler çevreler hareketin gizli bir ajandaya sahip olduğunu öne sürdü.

2013’te ülkede iki seküler siyasetçinin suikasta uğraması, siyasi kutuplaşmayı artırdı ve Nahda’yı daha büyük bir baskı altına soktu. Ülkenin daha büyük bir krize sürüklenmemesi için Nahda, 2014’te hükümetten çekilme kararı aldı.

Siyasette Ilımlı Dönem, Koalisyonlar ve Kays Said Dönemi

Nahda, 2014 seçimlerinde ikinci parti konumuna düştü ve seçimleri kazanan seküler Nida Tunus ile koalisyon hükümeti kurdu. Nahda’nın katkılarıyla hazırlanan Tunus’un demokratik özgürlükleri merkeze alan anayasası, 2014 yılında yürürlüğe girdi.

2016’da Nahda, siyasal İslam’dan uzaklaştığını ve artık "Müslüman demokratlar" olarak tanımlanacağını açıkladı. Gannuşi, hareketin Tunus’un İslamlaştırılması değil, istikrarlı bir demokrasi inşa etme çabasında olduğunu vurguladı.

Ancak 2019 seçimlerinde Nahda, ekonomik kriz ve yolsuzluk iddialarıyla karşı karşıya kalarak 17 sandalye kaybetti. Buna rağmen parlamentodaki en büyük parti olmayı sürdürdü.

2020’de yeni Cumhurbaşkanı Kays Said ile Nahda arasındaki ilişkiler giderek gerildi. Temmuz 2021’de Kays Said, parlamentoyu feshederek Nahda’nın da içinde olduğu hükümeti tamamen devre dışı bıraktı. Nahda, bu hamleyi "darbe" olarak nitelendirdi ve protesto çağrısında bulundu.

Gannuşi’nin Tutuklanması ve Nahda’nın Geleceği

Kays Said’in tek adam yönetimine doğru ilerlemesiyle birlikte, Nahda üzerindeki baskılar yeniden arttı. 11 Şubat 2023’te muhalefeti sindirmek amacıyla geniş çaplı gözaltılar başladı. Nahda’nın birçok üyesi ve destekçisi, "devlet güvenliğine karşı komplo" suçlamasıyla tutuklandı.

Raşid el-Gannuşi, 17 Nisan 2023’te yüzlerce polisin katıldığı bir baskınla evinde gözaltına alındı. Kamuya açık bir toplantıdaki sözleri nedeniyle "halkı iç savaşa teşvik etmek" suçlaması yöneltilerek tutuklandı.

Son olarak, "Instalingo davası" kapsamında Gannuşi’ye 22 yıl hapis cezası verildi. Nahda ve uluslararası insan hakları örgütleri, bu cezayı "siyasi intikam ve hukuksuzluk" olarak değerlendirdi.

Bugün Nahda, Tunus’ta en büyük muhalefet gücü olarak varlığını sürdürmeye çalışıyor. Ancak Kays Said’in baskıcı politikaları, Nahda’nın geleceğini belirsiz bir noktaya sürüklüyor. Tunus, demokrasi yolunda bir dönüm noktasına gelirken, Nahda Hareketi’nin mücadelesi devam ediyor.