Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin (UCM) ilk derece dairesi geçtiğimiz günlerde aslında herkesi şaşırtan bir karar aldı. Mahkeme Filistin topraklarında işlenen suçlar için yetkili olduğunu ilan etti. Bu doğrultuda 1967'den sonra işgal edilen Gazze, Batı Şeria ve Doğu Kudüs bölgelerinin de çalışma alanları dahilinde olduğunu açıkladı. Filistin'in Roma Statüsü'ne taraf ülke olduğunu ve bu gerekçe ile bahsi geçen Filistin topraklarında işlenen savaş suçları, insanlığa karşı işlenen suçlar ve Apartheid suçları ile ilgili iddialarla ilgileneceğini duyurmuş oldu.
Geliniz Roma Statüsü'nü tekrar hatırlayalım. Malum olduğu üzere Roma Anlaşması 17 Temmuz 1998 tarihinde UCM'nin kuruluşunun 120 ülke tarafından kabul edilmesidir. Türkiye UCM'ye taraf değil. Bu durum ayrı bir yazı konusu olduğu için şimdi bunun nedenlerine girmeyeceğim. Bununla birlikte Rusya, Ukrayna'daki tartışmalardan dolayı anlaşmadan çekilmişti. Amerika Birleşik Devletleri de (ABD) önce UCM'nin kuruluşunda yer aldı ancak sonra imzasını çekmişti. Hatırlanacağı gibi bir önceki dönem ABD Başkanı olan Donald Trump 11 Haziran 2020 tarihli kararnameyle, Amerikan askerlerinin Afganistan'da savaş suçu işlediği iddialarını soruşturduğu için UCM Başsavcısı ve diğer savcılık yetkilileriyle ilgili yaptırım kararı almış, bu da mahkeme tarafından sert bir şekilde kınanmıştı.
Peki, UCM'nin Filistin kararı nasıl yorumlanmalı?
Öncelikle Filistin'den gelen açıklamalara bakılırsa bu karardan herkes çok memnun. Filistin Başbakanı Muhammed Iştiyye mahkemenin kararını 'adaletin ve insanlığın zaferi' olarak nitelendirdi. HAMAS'tan yapılan açıklamada ise, 'Bu karar, adaletin sağlanması yolunda atılan önemli bir adımdır' ifadelerine yer verildi. Ayrıca aynı yazılı açıklamada, 'Siyonist savaş suçlularının uluslararası mahkemelerde yargılanması için gerekli adımlar atılmalı' denildi. UCM'ye güven duyulduğuna dair vurgular da ayrıca aynı metinde dile getirildi.
Diğer taraftan ABD ve İsrail'den ise mahkemenin bu kararına tepkiler geldi. İsrail Başbakanı Benyamin Netenyahu, 'UCM yargı kurumu değil, siyasi bir organ olduğunu bir kez daha kanıtladı' dedi. Ayrıca Netanyahu UCM'nin İran ve Suriye'de üzerine düşenleri yapmadığını iddia etti. ABD'den yapılan açıklamada ise, 'UCM'nin İsrail personeli üzerinde yetkisini kullanma girişimi konusunda ciddi kaygılarımız var' denildi. Bu arada Türkiye karardan duyduğu memnuniyeti açıklayarak UCM'ye destek verdi.
Aslında mahkemenin bu adımı başta da ifade ettiğimiz gibi önemli. Ancak bütün sorunları çözeceği, Filistin topraklarındaki işgali bitireceği gibi bir beklentiye girmek hayal kırıklıklarını da beraberinde getirecektir. Zaten mahkeme İsrail'e, 'İşgal ettiğin topraklardan çekil' deme yetkisine de sahip değil. Sadece işgal altındaki topraklardaki hak ihlallerini ve savaş suçlarını inceleyebilecektir. Diğer taraftan bu karar elbette İsrail üzerinde bir baskı oluşturacaktır. Bahsi geçen bölgelerde daha temkinli olmalarını beraberinde getirecektir. Ancak İsrail tam da bu saatten sonra kararın manipüle edilmesi yoluna gitmeyi deneyecek ve mağdur tarafın kendisi olduğuna dair propagandalar yapacaktır. Zaten Netenyahu ilk demecinde de bu kararı anti-semitizm ile ilişkilendirmiştir. İsrail, ABD üzerindeki gücü ile birlikte Filistinlilerin savaş suçu işlediğine dair iddiaları daha fazla ortaya atacaktır. Dolayısı ile UCM'yi bu şekilde baskı altına almayı deneyecek ve hareket alanını sınırlandırmayı hedefleyecektir. Çünkü İsrail 1949 Cenevre Anlaşması'nı defalarca çiğnediği ve kendi vatandaşlarını Filistin topraklarına yığarak arazilerini kelimenin tam anlamıyla çaldığı halde Filistinli sivillerin sınır boylarında yaptıkları gösterilerden kendisine karşı savaş suçu işlendiğini bile iddia edebilmiştir. Gerçi mahkeme bu kararıyla Filistinli örgütlerin muhtemel savaş suçları iddialarını da inceleyebilecektir. Filistinlilerin geriye dönük hak arama imkanları olup olmayacağını ise zaman gösterecektir.
Sonuç olarak her şeye rağmen şunu ifade edebiliriz; bu kararın oluşturacağı psikolojik avantaj ve açacağı geniş alan Filistinliler tarafından doğru bir şekilde değerlendirilmelidir. Filistin lehine açıklamalar yaparken kılı kırk yaran İslam İşbirliği Teşkilatı da UCM'nin bu kararıyla birlikte sorumluluklarını hatırlamalı ve gereken destek iradesini göstermelidir. Trump mahkeme için yaptırım kararı aldığında tepkilerini ortaya koyan Roma Statüsü 'ne taraf başta Batılı ülkeler de UCM'nin aldığı karara sahip çıkmalı ve net bir duruş ortaya koymalıdırlar. Bu olumlu gelişme dikkatli, dirayetli ve ferasetli adımlarla hak ettikleri şekilde Filistinliler lehine dönüştürülmelidir.