Bekir Sıtkı Şirin
Afganistan'da geçmişten günümüze yaşananları değerlendiren Muslim Port yazarı, Uluslararası Sosyal, Siyasal ve Sektörel Araştırmalar Platformu (USSAP) Başkanı İsmail Mansur Özdemir, çok önemli açıklamalarda bulundu.
Özdemir, ' ABD, Afganistan'daki işini altı ayda halledeceğini düşünmüştü fakat yirmi bir yılın sonunda görüyoruz ki, Afganistan'ı kaçarak terk ediyorlar. Bu kaçış, insanlık tarihinin unutmayacağı fotoğraflardan biri' dedi.
Yıllardır Afganistan'da terör estiren ABD, yirmi yılı aşkın bir sürenin ardından bölgeden kaçarak giderken Taliban, ülkenin kontrolünü eline aldı. Taliban'ın yönetim erkine gelişiyle birlikte oluşan süreç yakından takip edilirken Afganistan meselesine dair merak edilen çok sayıda husus bulunuyor. Afganistan'da yaşananları detaylarıyla sorduğumuz Uluslararası Sosyal, Siyasal ve Sektörel Araştırmalar Platformu (USSAP) Başkanı İsmail Mansur Özdemir, bölgeye dair okuma yapanların Soğuk Savaş iklimine hapsedilmek istendiğini söyleyerek, bir coğrafyaya bakarken bizim de mensup olduğumuz medeniyet aksının temel parametrelerinin baz alınması gerektiğini kaydetti. Sahip olunması zaruri olan birinci bakış açısının İslam aksı olduğunu dile getiren Özdemir, ikinci aksın da Türklerin kardeş topluluklarıyla beraber kurdukları coğrafyalar olduğunu belirtti. Sözlerinin etnik bir ulusçu atıf olmadığını dile getiren Özdemir, 'Bu bir medeniyet aksını inşa ederken kullanacağımız bir parametre. O nedenle Türkler ve kardeş topluluklar diyorum. Kardeşlik denildiğinde yazgıda ve yolda kardeşlik... Yani Çeçenlerden tutunuz, Kürt halkına kadar kardeş topluluklarla yazmış olduğumuz bir tarih...' ifadelerini kullandı.
'AFGANİSTAN, TÜRKİSTAN HATTININ BİR PARÇASIDIR'
Afganistan coğrafyasının geçtiğimiz yüzyıldan başlamak üzere sırasıyla İngilizlerin, Rusların ve Amerikalıların egemenlik sahası olduğunun altını çizen İsmail Mansur Özdemir, Afganistan'ın bunun dışında Türkistan hattının da bir parçası olduğunu kaydetti. Özdemir, konuya dair, 'Bölgede özellikle bir önceki yüzyılı ele aldığımızda egemen güç olarak İngilizleri görüyoruz. Ardından İngilizlerden kaçan Afgan krallarının Ruslara tutulduğunu belirtmek gerek. Rus etki sahası... Bu durumun altında Rusların Sovyet çatışını çoklu uluslar üzerine inşa etme çabası da yatıyor. Bunun dışında bir başka boyut daha var. Afganistan aslında Türkistan hattının bir parçasıdır. Türkistan deyince aklımıza sadece Doğu Türkistan geliyor. Türkistan dediğimizde Batı'yı da Doğu'yu da düşünmek zorundayız' diye konuştu.
AFGAN HALKINI ZAFERE GÖTÜREN ETMENLER NEYDİ?
Özdemir, Afganistan halkını ABD karşısında zafere götüren etmenlere dair de konuştu. Afganlıların önemli özelliklerini vurgulayan Özdemir, bunların başında mütevazı yaşamın geldiğini dile getirdi. 'Afgan halkı mütevazı kaynaklarıyla ama Müslüman, Hanefi, Sünni ve dirençli ahlaklarıyla mukavemetli tabiatlarıyla ve yaşadıkları coğrafyanın sadeliğini bir avantaja dönüştürerek büyük bir zafer yaşadı. Mütevazı yaşamak insanların mukavemet gücünü artırıyor.' diyen Özdemir, ayaklarında terlikleriyle Hindikuş dağlarına tırmanan bu Müslümanların aynı zamanda çok ciddi bir mukavemet becerisinin olduğunu bütün dünyanın kabul ettiğini belirtti.
'SSCB YIKILIRKEN O DEVASA GÜCÜ YOK EDEN MÜCAHİTLER OLDU'
Soğuk Savaş ikliminden bu yana Afganistan'da yaşananlara dair önemli değerlendirmelerde bulunan İsmail Mansur Özdemir, modern dönemde Afganistan'ın Rus işgaliyle birlikte tanındığını söyledi. Mücahitlerin Ruslarla mücadelesinde Rusların orayı müzahir bir alan haline getirmeye çalıştığını kaydeden Özdemir, verilen mücadele sonucunda SSCB'nin yıkıldığını ve bu devasa gücü yok edenin mücahitler olduğunu belirtti. Özdemir, konuya dair, 'Modern dönemde biz Afganistan'ı Rus işgaliyle tanıdık, Rus işgaline karşı mukavemet eden mücahitler olarak tanıdık. Özellikle dindar çevrelerde bu konuya dair şiirler, yazıldı, destanlar yazıldı. Mücahitlerin Ruslarla mücadelesinde Ruslar orayı müzahir bir alan haline getirmek istiyorlar. Buna karşı tüm kabileler ortak bir kararla Rusları püskürtecek bir mücadelenin içerisine giriyorlar. Ruslarla olan mücadele çok değerli bir mücadeledir. Bu dönemde dünya Afganistan halkını tanırken verilen mücadelenin legalliği de ortaya kondu. Burada önemli bir noktaya da değinmek isterim. 1989'da Rusya'nın hem sosyoekonomik şartlarının kötüleşmesiyle hem de daha çok Afganistan'da hareket edemez hale gelmesiyle çöküşü hızlanmış oldu. SSCB yıkılırken o devasa gücü yok eden mücahitler oldu.' diye konuştu.
'AFGANİSTAN HALKININ ARKASINDA ABD VARMIŞ GİBİ BİR ALGI OLUŞTURDULAR'
Uluslararası Sosyal, Siyasal ve Sektörel Araştırmalar Platformu (USSAP) Başkanı İsmail Mansur Özdemir, Afganların Rus işgalcilere karşı elde ettiği zaferin ABD sayesinde başarıldığı yönündeki yanlış algıya da dikkat çekti. ABD'nin Soğuk Savaş iklimi içerisinde Ruslarla yapılan bu savaşı az maliyetle kendi lehine çevirmek istediğini ve bu nedenle sürekli politik taktikler geliştirdiğini kaydeden Özdemir, 'ABD özellikle Afganistan'da savaşın meydana getirdiği travmalar ve özellikle sosyoekonomik maliyetler sebebiyle çeşitli kurumlar üzerinden Afganistan'a tırnak içerisinde insani yardımlar gönderme çabası içerisine girdi. Aynı süreçte bir reklam çabasında bulundular. Afganların Ruslara karşı olan savaşı kazanacağı anlaşılınca bugüne dahi etki edecek şekilde yüksek bir propaganda yaparak adeta Afganistan halkının arkasında ABD varmış gibi, Afgan mücahitleri bu savaşı kendi dirayetleriyle kazanmamışlar gibi bir algı oluşturdular. Hala bugün Afgan-Rus savaşını Amerikan Stingerlarının kazandığı şeklinde yanlış bir düşünce var. Burada şu gerçeği söylemek lazım; Rusların savaştaki üstünlüğü hava alanındaydı. Mücahitlerin üstünlüğü ise hem gerilla taktikleri hem de dağlık arazilerdi. Ne zaman Stinger tarzı füzeler mücahitlerin eline geçti, o zaman savaşın dengesi değişti. Ancak Müslümanların bu füzeleri ABD'den yüksek bedellerle almaları savaşı ABD'nin kazandığı anlamına gelmez' dedi.
'ABD, BEKLEDİĞİNDEN YÜKSEK BİR MALİYETLE KARŞI KARŞIYA KALDI'
11 Eylül ile beraber başlanan işgal programında her şeyin her zaman ABD'nin istediği gibi gitmediğini aktaran USSAP Başkanı İsmail Mansur Özdemir, bu durumun bir örneğinin de Afganistan'da yaşandığını vurguladı. ABD'nin bir tacir gibi düşündüğünü kaydeden Özdemir, ABD'nin Afganistan'daki süreç yönetiminde beklediğinden çok yüksek bir maliyetle karşı karşıya kaldığını belirtti. ABD, Afganistan'da çok güçlü bir politik karargah oluşturmak istediğini kaydeden Özdemir, 'ABD, bu meseleyi askeri meseleden politik karargah aşamasına getiremedi. ABD, Afganistan ile ilgili yirmi bir yıllık sürecin ardından yeni bir makyaj oluşturmak istedi. Biden hükümetinin yapmak istediği şey bütün dünyada kendileri için yüksek maliyete yol açan ve zafere ulaşılamayan yerden askerlerini çekmek. Unutmayalım; bir ordunun bir yere girmesi çok kolay fakat çıkması çok zordur. Savaşlar genelde ordu çekilirken kaybedilir. O nedenle Biden, Afganistan'dan ayrılış sürecini bir zafer gibi, bir başarı gibi lanse etmeye çalışıyor. Fakat böyle bir şey asla söz konusu değil. ABD, Afganistan'da planladığı gibi bir işgal sürecini askeri aşamadan politik iktidar aşamasına geçiremedi. Net olarak söylüyorum; ABD, Afganistan'da yenilmiştir, imajını kurtarmak için birtakım taklalar atmaktadır' diye konuştu.
'MÜSLÜMANLARIN UYANIK OLMASI GEREKEN BİR KONU VAR!'
'ABD, küresel emperyalist rolünden vazgeçmeyeceğini belirten Özdemir, ABD'nin karşı karşıya kaldığı yüksek maliyet dolayısıyla yeni bir yönetim modeline geçtiğini dile getirdi. Özdemir, bu noktanın Müslümanların uyanık olması gereken bir konu olduğunu söylerken, 'ABD diyor ki; savaş ve yüksek maliyetli operasyonlar yerine bölgedeki ihtilafları derinleştirerek ve bölgedeki bir kısım isimleri, aktörleri manipüle ederek bölgelerde inisiyatifi ele almak istiyor. ABD buna demokrasi açılımı filan diyorlar fakat ABD tipi demokrasiyi bütün insanlık biliyor. Son seçimlerde de gördük zira, meclislerinin basıldığı, polislerinin insanları vurduğu görüntüleri izledik. ABD, yeni bir modele geçiyor. Bunun sebebi de yüksek maliyet ve kayıplar. ABD, ortaklarına ve dünyaya taahhüt ettiği kazanımları elde edemedi. Biden'ın bu yeni politikasının farkında olunmalı. Ne diyordu Biden? Kendi içlerinde ihtilafa düşürerek kendi içlerinden bir kısmı avantajlı hale getireceğimiz bir politika... Aslına bakarsanız bu açık savaştan daha zor bir politika. Yani Müslümanlar arasında seçtiği birilerini manipüle ederek bir siyaset alanı açmak istiyorlar.' dedi. Mansur Özdemir, konuya ilişkin olarak, Joe Biden'ın ABD başkanı olduğu takdirde yüksek savaş maliyetlerinin ABD'yi soktuğu darboğazdan ABD'yi çıkaracaklarına yönelik vaadini de hatırlattı.
'ABD, İSLAM DÜNYASINA YÖNELİK İŞGALİNİ AFGANİSTAN'DAN BAŞLATTI'
n ABD'nin Afganistan'da başlattığı işgal sürecine dair değerlendirmelerde bulunan Özdemir, işgalin gerekçesi olarak Usame bin Ladin'in gösterildiğini fakat ABD'nin Bin Ladin'in öldürülmesinden sonra da işgal ettiği alanları terk etmediğini vurguladı. ABD'nin Irak'ta birtakım kimyasal silahlarla alakalı yaptığı ve hala ispatlayamadığı oyunu Afganistan'da da yaptığını kaydeden Özdemir, 'ABD, 11 Eylül prodüksiyonunun ardından İslam dünyasına yönelik işgalini Afganistan'dan başlattı. Bu duruma bir gerekçe olarak da Usame bin Ladin'in orada olması gösterildi. Ancak ABD 11 Eylül olaylarının Usame bin Ladin'in yaptığıyla ilgili bir kanıt sunamadı. Bu nedenle de o günkü Afgan yönetimi olan Taliban, Usame bin Ladin'i vermeyi ilkesel düzeyde reddetti. ABD, uluslararası mahkemeleri harekete geçirmeyen, kendi kararını kendisi veren, kendi savaşını kendisi açan, ardından Irak'ta ardından başka coğrafyalarda sürdürdüğü süreci işletmiş oldu. ABD 11 Eylül sonrasında Usame bin Ladin'i merkeze aldı ancak Bin Ladin'in öldürülmesinden sonra da işgal ettiği alanları terk etmedi. Aynı Irak'ta birtakım kimyasal silahlarla alakalı yaptığı ve bu hala ispatlanamayan benzer bir oyunu Afganistan'a karşı oynamış oldu ve bugüne kadar yirmi yılı aşkın süren bir savaş Taliban ile ABD arasında başlamış oldu.' ifadelerini kullandı.İsmail Mansur Özdemir, Taliban'ın ortaya çıkış sürecini de anlattı. Rus savaşının ardından kardeş kavgasının olduğu bir dönemin yaşandığını, Ruslarla yapılan savaşta kahramanlaşan insanları bir anda birbirleriyle savaşır halde gördüklerini söyleyen Özdemir, 'Burada medrese uleması ve öğrencileri medreselere çekildi ve bu savaşa taraf olmadı.Bunu bir Taliban güzellemesi olarak değil analizi olarak söylüyorum. Bir zaman sonra bu kitlenin parçalanmış Afganistan profili içerisinde homojen bir şekilde teşekkül ettiğini, organize olduğunu, hızla Kabil başta olmak üzere bütün bölgeleri ele geçirdiğini biliyoruz. Bu süreçte hatırlanacak olursa Ahmet Şah Mesud'un Rabbani'yi de yanına alarak kuzeye çekilmesi suretiyle bir Taliban oluşumunun ortaya çıktığını söylemek gerekiyor. Taliban'ın ilk çıkış noktası, bütün grupların birbiriyle harp içerisinde olduğu bir dönemde, bir ıslah olarak süreci yönetmesiydi.' dedi.
DAEŞ İLE TALİBAN'IN ONTOLOJİK BENZERLİĞİ VAR MI?
Taliban'ın özellikle Deobandi geleneğinin vurgulanması gerektiğini kaydeden USSAP Başkanı Özdemir, bu ekolün sufi ve selefi ekollerden ayrıştığını belirtti. Son dönemde ontolojik olarak DAEŞ, El Kaide ve Taliban'ın birlikte okunduğunu belirten Özdemir, bu yaklaşımın doğru olmadığını söyledi. Özdemir, Abdullah Azzam'ın kitaplarında Hanefi ve Maturidi geleneklerine sadık Afgan gençleri ile Arap kökenli selefi gençler arasındaki uyumsuzluklara çokça atıf yaptığını hatırlatırken Taliban'ın El Kaide ile DAEŞ'in beslendiği selefi düşünceye karşı mesafeli olduğunu dile getirdi.
'ABD ELİYLE AFGANİSTAN'A NE HUZUR NE SULH NE DE DEMOKRASİ GELDİ'
Özdemir, gazetemize yapmış olduğu açıklamalarda, ABD'nin 11 Eylül meselesine bağlantılı olarak Afganistan'a saldırmasıyla birlikte bütün gücüyle bölgeye yüklendiğini, kendine müzahir bir iktidar alanı oluşturduğunu ve kendisine bölgede çok sayıda yerel aktör bulduğunu aktardı. ABD'nin işgali altındaki sürecin Afganistan halkı için son derece zulmet içerisinde geçtiğini kaydeden Özdemir, 'Kimse bunu söylemiyor! ABD'nin orada bulunduğu dönem güllük gülistanlık bir dönem değil. ABD eliyle Afganistan'a ne huzur ne sulh ne de demokrasi geldi. Hatta bunlar olmadığı gibi ABD etnik çatışmayı sıcak tuttu. ABD özellikle Taliban'ın güçlü olduğunu düşündüğü bölgelerde katliamlar yaptı. Cenk Kalesi Katliamı mesela... Kale içerisine su ve petrol basarak kale içerisinde bulunan binlerce Afganlı şehit edildi. Oradaki insanları konteynırlara topladılar ve taradılar. Bunlar BBC ve diğer basın kuruluşları tarafından da yayınlandı. Bugünün olaylarını ABD işgali altındaki yıllarla ilişkilendirerek okumak zorundayız. Savaş ağlarının etrafında kenetlenen mafyatik oluşumlar, suç şebekeleri, insan simsarları... Ayrıca Taliban'ın ilk döneminde neredeyse bitmeye yaklaşan kokain ve madde ticareti ABD döneminde kontrollü şekilde müsaade edilen bir şeye dönmüş oldu.' ifadelerini kullandı.
'ABD'NİN BÖLGEDEKİ VARLIĞI TAHRİBAT OLUŞTURMUŞTUR, KARDEŞİ KARDEŞE VURDURMUŞTUR'
USSAP Başkanı İsmail Mansur Özdemir, ABD'nin bölgede var olduğu dönemi bir demokrasi fırsatı, bir açılım ve refah dönemi olarak görmenin en büyük hata olduğunu belirtirken bu dönemi 'Rüşvetin, yolsuzluğun, suçun, hukuksuzluğun ve özellikle bir şekilde ABD karşıtı olarak tanımlanan askeri güçlerin ailelerinin çok ağır zulümlere maruz kaldığı bir dönem' olarak nitelendirdi. ABD işgalindeki sürecin bugün yaşananlara yol açtığını dile getiren Özdemir, 'ABD'nin bölgedeki varlığı tahribat oluşturmuştur, kardeşi kardeşe vurdurmuştur. Mafyatik oluşumlara ve ABD'ye angaje yapılara imkan ve fırsat sağlayan ve ülkeyi kriminal cennete sürükleyen bir süreçtir.' dedi.
'BÜTÜN DÜNYADA DAEŞ İLE TALİBAN BİRBİRİNE KARIŞTIRILIYOR'
Taliban'a dair dikkat çeken değerlendirmelerde bulunan İsmail Mansur Özdemir, Taliban'ın etnik bir yapı olarak tanımlanmasını doğru bulmadığını belirterek 'Taliban yerel bir yapı. Taliban ile ilgili konuşulması gereken nokta Taliban'ın ilk iktidar dönemindeki deneyimsizliklerinden kaynaklanan metotlarından geliyor. Aynı zamanda Taliban ve benzeri yapılara yönelik uluslararası propaganda Taliban'ın başına bela oldu. Zaten bugün bunun farkındalar. Uluslararası propagandaya malzeme oluşturacak nitelikteki uygulamaları ve halk ile güçlü, pedagojik, belirleyici bir etkileşime girememekten kaynaklanan usül hataları... Bütün dünyada DAEŞ ile Taliban birbirine karıştırılıyor. İnsanlar özellikle DAEŞ'in Ortadoğu başta olmak üzere çok sert, agresif ve izah edilmesi mümkün olmayan uygulamalarını gördükleri için Taliban ile DAEŞ'i zihinsel olarak aynileştiriyorlar. Bu farkında olunarak ya da olunmayarak yapılıyor. Taliban eşittir DAEŞ gibi bir algı ortaya çıkıyor. Ve bu durum Taliban'ın geçmiş dönemdeki sert algılanabilecek olan yönetim biçimiyle bütünleşiyor. Bu durum, Taliban karşıtı bir söylemin ortaya çıkmasına sebep oluyor. Bu biraz algı yönetimi ile ve Taliban'ın metodolojisiyle alakalı bir mesele.' diye konuştu.
'TALİBAN ÜZERİNDEN İSLAM KARŞITLIĞI, MÜSLÜMANLARIN UYANIK OLMASI GEREKEN BİR PROPAGANDA'
İsmail Mansur Özdemir, ABD'nin Afganistan'dan çekilmesinin ardından oluşan süreçte ABD'nin bıraktığı siyasi ve askeri boşluğu hızla başka bir gerçeklik olan sanal gerçeklikle doldurma noktasında kapsamlı bir propaganda sürecinin devreye girdiğini söyledi. 'Bu propaganda sürecini yüz birim olarak düşünürsek doksan dokuzunu Batılı propaganda aletleri kullanıyor ancak birini Taliban kendisini ifade etmek için kullanmaya çalışıyor. Burada doğal olarak sosyal medya başta olmak üzere Taliban'ın geçmiş dönemdeki iktidar uygulamalarından kaynaklanan görsel ve verilerin de etkisiyle ortaya Taliban karşıtı küresel bir algı çıkıyor.' diyen Özdemir, dünyada pompalanan İslam karşıtı süreçte Taliban karşıtı algının kullanıldığına dikkat çekti. Cinsiyetsiz, ailesiz bir toplumun talep edildiği deizm ve ateizmin pompalandığı küresel bir iklimin var olduğunu aktaran Özdemir, 'Bütün bu yapılar için Taliban'la ilgili küresel iklimin oluşturduğu algı dolu yüksek içerik bir avantaj rüzgarına dönüştürülerek bütün dünyada İslam kültür ve medeniyet takdimi resmedilen Taliban üzerinden kamuoyuna takdim edilmeye çalışılıyor. Bu rüzgar adeta İslam ve medeniyetinin düşmanları tarafından bir fırsata dönüştürülmüş oluyor. Müslümanların uyanık olması gereken bir propaganda. Türkiye'de de biliyorsunuz, HDP İzmir Teşkilatı çarşaf ve tesettürü çiğnemek suretiyle Taliban ve Afganistan'ı paravan olarak kullanarak normal şartlarda cesaretle yapamayacakları bir şeyi yapmış oluyorlar. Ne yaptılar? Türkiye'nin Müslüman halkının kabul edemeyeceği özellikle HDP'nin doğu ve güneydoğuda siyaset yaptığı düşünüldüğünde Kürt halkının asla kabul etmeyeceği bir eylemde bulunuyorlar. Bunu neye sığınarak yaptılar? Taliban'ı resmederek yaptılar. Bu boyutuyla Müslümanların çok uyanık olarak bu küresel propagandayı püskürtmeleri gerekiyor. Hem diplomatik bağlamda ve hem de ülkemizde bu türden bir propagandaya karşı etkili bir karşı propaganda söyleminin oluşması gerekiyor. Makul ve itidalli duruşun Müslüman kuruluşlar tarafından temin edilmesi gerekiyor.' ifadelerini kullandı.
UÇAKLA AFGANİSTAN'DAN KAÇAN ABD İŞBİRLİKÇİLERİNE BÜYÜK ŞOK
İsmail Mansur Özdemir, ABD'nin Afganistan'dan çekilmesinin ardından Kabil Havalimanında oluşan ve dünyanın gündemine oturan görüntüleri değerlendirdi. 'Ben Afganistan Havalimanındaki bütün insanları böyle tanımlamamak ile birlikte bir kısmının geçmişte ABD ile iş tutan insanlar olduğunu düşünüyorum.' sözlerini sarf eden Özdemir, ABD'nin Afganistan'da fonladığı, destek verdiği, günahlarına alet ettiği ya da birtakım lojistik ihtiyaçları için kullanarak kirlettiği çok kalabalık bir insan kitlesinin olduğunu söyledi. ABD'nin bölgeden çekilişi esnasında iyice suça batmış ve uzun vadede tekrar kullanabileceği birtakım insanları uçaklarla taşıdığını da kaydeden Özdemir, bu insanların ABD tarafından büyük bir şoka uğratıldığını söyledi. Özdemir, konuya dair, 'Aldığımız istihbaratlar, Uganda hükümetiyle anlaşmak suretiyle onların Uganda'ya bırakıldıkları yönünde. Bu da ABD'nin kendisiyle birlikte hareket ettiği insanlara bile nasıl ihanet ettiğine dair net bir örnektir. İnsanlık bu zalim siyonist devlete hiçbir şekilde güvenilmeyeceğini görmelidir.' dedi.
''KENDİ HALKI BİLE AFGANİSTAN'DAN KAÇIYOR' GİBİ BİR ALGI OLUŞTURUYORLAR'
Afganistan'ın başkenti Kabil'de bulunan havalimanına giderek ülkeden ayrılmak isteyenlerin arasında ABD'nin günahlarına ortak olmamış ama bir kaos ve kargaşa hali içerisinde korkuyla havalimanına gitmiş insanların da bulunabileceğini belirten Özdemir, söz konusu kitleye karşı pedagojik bir şekilde davranmak gerektiğini ve Taliban da bunu yaptığını söyledi. Özdemir, 'Buradaki insanların emniyet içerisinde eve dönebileceklerinin söylendiği ve ABD'nin bu insanlar için bir refah ve ihsan kapısı olmadığının izah edildiği bir tutum sergilendi. Bunun dışında açıkça suça batmış olan insanlar için Afganistan yasaları çerçevesi içerisinde yapılacak açık yargılamalarla yargılanması gerekir. Bütün dünya sanki bu insanlar Taliban'dan kaçıyorlarmış gibi, 'Buyurun işte kendi halkı bile Afganistan'dan kaçıyor' gibi bir algı oluşturuyorlar. Bu bölgedeki savaşın yol açtığı ve ABD'nin de planlı ve organize bir şekilde yürüttüğü sistematik bir propaganda sürecidir. Öyle zannediyorum ki bölgede istikrarın teşekkülü ile beraber bir süreç yönetiminin ardından insanlar normal hayatlarına dönecektir.' diye konuştu.
'TALİBAN İLE ABD ARASINDAKİ MÜZAKERELERİN DETAYLARI KAMUOYUYLA PAYLAŞILMALI'
ABD'nin Afganistan'dan çekilmesinden önce Taliban'la yürütülen görüşmelere dair önemli açıklamalar yapan Özdemir, söz konusu müzakerelerin açık müzakereler olmadığını ve bundan dolayı müzakerelerin içerikleriyle alakalı dünyanın çok fazla bilgisinin bulunmadığını vurguladı. Taliban'ın İslam dünyasını ABD ile müzakere sürecindeki görüşmelere dair tatmin etmesinin gerektiğini aktaran Özdemir, Rusya ve Çin ile yapılan müzakerelere dair de konuştu. Özdemir, 'Taliban'ın kendi siyasal hikayesi doğrultusunda Rusya ile Çin ile İngiltere ve diğer batılı ülkelerle yürüttüğü bir diplomatik süreç var. Bu diplomatik süreçte özellikle Rusya ve Çin ile olan ilişkileri diplomatik rasyonalite anlamında mantıklı görüyorum ancak bu ilişkilerin uzun vadede ne tür maliyetler getireceğini de bilmiyorum. Özellikle kamuoyuna düşen Doğu Türkistan'da vb. süreçlerle ilgili...' dedi.
'AFGANİSTAN İÇİN EN BÜYÜK TEHLİKENİN RUSYA VE ÇİN OLDUĞUNU DÜŞÜNÜYORUM'
Taliban siyaseti ve Afganistan için en büyük tehlikenin Rusya ve Çin olduğunu düşündüğünü belirten Özdemir, Rusya ve Çin ile yürütülecek ilişkilerde dikkatli olunması gerektiğini vurguladı. Özdemir, konuya dair, Rusya, Putin ile beraber bölgede ciddi bir yayılmacı rol benimsemiştir ve narkoz etkisi oluşturan ilişkileriyle bünyesindeki devasa Müslüman halkını kullanarak ve aynı zamanda ikincil müzahil ülkeler üzerinden hareket ederek bölgede bir tesir oluşturma potansiyeli taşımaktadır. Bölgede Rus karşıtı bir söylem olmakla beraber eğer Afganistan halkı ve devleti yalnız kalırsa bu mecburiyet kendisini Rusya'ya mahkum edecektir. Bu mahkumiyeti ortadan kaldıracak şekilde tedbir alınması gerekir ve bu tedbiri en çok da Türkiye'nin alması gerekir. Çünkü Rusya'ya angaje bir Afganistan, Afgan halkı ile birlikte en çok Türkiye'ye yaraşmayacaktır. Çin bu süreçte en büyük tehlikedir. Çünkü Çin ekonomi ve siyaset olarak bütün aygıtlarıyla birlikte şu an dünyanın en yayılımcısı ülkesi haline gelmiştir. Özellikle Afrika'da yapmış olduğu yatırımlar ile Afrika'nın en güçlü ülkesi haline gelmiştir. Bunu yaparken açık emperyalist ve işgalci yollarla değil sosyo ekonomik iktidarlarıyla bunu yapmaktadır.' diye konuştu.
TALİBAN'IN ÖNÜNDEKİ İMTİHANLAR NELER?
İsmail Mansur Özdemir, Taliban'ın zaman içerisinde yaşadığı deneyime dair de değerlendirmelerde bulundu.' Taliban'ın yirmi yıllık süreçle şu andaki manzarada propagandadan diplomasiye kadar süreci klasik Taliban tanımının çok dışında diplomatik ve uluslararası teamüllere uygun diplomasinin her biçimini yapan ve ilişkileri yöneten bir görüntüde olduğunu da ifade etmek istiyorum.' diyen Özdemir, Taliban'ın önündeki sürecin en hayati hususlarını da açıkladı. Özdemir, konuya ilişkin olarak, 'Taliban'ın önündeki en önemli imtihan istikrar sürecinin temin edilmesi, güvenliğin sağlanması, uluslararası propagandaya karşı mücadelenin sürdürülmesi, kuzeydeki çatışmanın silah atılmadan tamamlanması, sosyo ekonomik dönüşümün sağlanması, üretim sürecinin sağlanması, devlet kapasitesinin inşa edilmesi, hükümet sürecinin hızla ve akillerin desteği ile temin edilmesi olduğunu söyleyebiliriz. Taliban'ın önünde hassas ve zor bir yol var.' ifadelerini kullandı.
'AFGANİSTAN'DA FAİZSİZ KALKINMA MODELİ OLUŞTURULMALI'
Afganistan'ın devasa dış borçları konusunda yapılması gerekenleri sorduğumuz Özdemir, yanlış yönetim, ABD hibe yardımları üzerinden üretim kapasitesinin ortadan kalkması, son savaş sürecinde belli idarecilerin sahip oldukları kaynakları dışarı kaçırmaları gibi durumların neticesinde Afganistan'ın derin bir sıkıntı içerisine derin bir sıkıntı içerisine girdiğini söyledi. Afganistan'ın ekonomik problemlerinin tüm dünyanın problemi olduğunu belirten Özdemir, 'Eğer dünya halkları Afganistan'dan göç edenlerin oluşturacağı sosyoekonomik şartlardan endişe ediyorlarsa Afganistan'a istikrarın gelmesi için dayanışma içerisine girmek zorundadırlar. Bu sadece Afganistan'ın, D8 ülkelerinin, bölge ülkelerinin sorunu değil tüm dünyanın sorunudur. Dünya, Afganistan'ın borçları konusunda Afganistan'ı rahatlatmalıdır.' dedi. Özdemir, konuya dair açıklamasında, Türkiye'nin hem devlet hem de STK'lar itibariyle İslam ekonomisinin ve faizsiz ekonominin gerektirdiği bir model çerçevesinde yeni bir İslami finans modelini, yeni bir İslami ekonomi üretim modelini bölgede tartışması gerektiğini kaydetti. Özdemir, Afganistan'da oluşturulacak kalkınma modelinin gelişmekte olan ve gelişmemiş olan ülkelerin kalkınması için örneklik teşkil edecek şekilde yapılandırılması gerektiğini de sözlerine ekledi.
*Röportajın tamamı Milli Gazete'de 3 bölüm halinde yayınlanmıştır.