Filistin İslâmî Direniş Hareketi (Hamas)'nin kurucu önderlerinden olan, hareketin kurucu lideri Şeyh Ahmed Yasin'in 22 Mart 2004'te şehit edilmesinden sonra hareketin sancağını devralan ancak bu görevi üstlenmesinden sadece 25 gün sonra yani 17 Nisan 2004 tarihinde şehit edilen Prof. Dr. Abdülaziz Rantisi şehadetinin 16. yıl dönümünde rahmet ve minnetle anılıyor.

İsrail’i İsrail’de Protesto Etmek Serbest Türkiye’de Yasak? İsrail’i İsrail’de Protesto Etmek Serbest Türkiye’de Yasak?

Rantisi

Abdulaziz Rantisi kimdir?

Abdülaziz Rantisi 23 Ekim 1947 yılında Filistin'in Yafa ile Uşdud kentleri arasında olan Yebna köyünde dünyaya geldi.

Abdulaziz Rantisi, henüz bebeklik çağında iken ailesi ile beraber hicreti yaşamış, zengin ve varlıklı olan ailesi ile çileli ve yoksulluk içinde bir hayat sürdürmek zorunda kalmıştır.

Rantisi'nin ailesi hicretten sonra Gazze'nin güneyindeki Han Yunus kasabasına kurulan bir mülteci kampına yerleşti. Varlıklı bir aile iken topraklarından edilen aileler gibi Rantisi’nin ailesi de büyük maddi sıkıntılar yaşadı. Rantisi, 11 fertten oluşan ailesinin geçimine katkıda bulunmak amacıyla altı yaşından itibaren okulundan arta kalan zamanlarında iş bulup çalışmaya başladı.

Bütün zorluklara ve ailesinin yoksulluğuna rağmen öğrenimini sürdüren ve üstün zekâsıyla öne çıkan Abdülaziz Rantisi 1965'te liseyi bitirerek üniversite tahsili için Mısır'a gitti. 1970'te Kahire Tıp Fakültesi'nden üstün başarıyla mezun oldu. Daha sonra Gazze'ye döndü ve hem doktor olarak çalışmaya başladı hem de üniversitede yüksek lisans ve doktora tahsili yaptı. Yine Mısır'da çocuk sağlığı alanında yüksek lisans ve doktora yaptı. İhtisaslarını tamamladıktan sonra da 1976'dan itibaren Gazze'deki Han Yunus Nasır Hastanesi'nde çalışmaya başladı. Aynı zamanda Sağlık alanında muhtelif sosyal kuruluşlarda çalışmalar yaptı.

1978'de Gazze İslâm Üniversitesi'nin açılmasından sonra bu üniversitede öğretim görevlisi olarak çalışmaya başladı. Bu üniversitede ırsi yollardan geçen hastalıklar ve çocuk sağlığı üzerine önce doçent sonra da profesör olarak dersler verdi.

Oldukça zeki ve başarılı bir şahsiyet olan Rantisi, meslek hayatına atıldıktan sonra çok değişik alanlarda yıldızı parladı. İlmi çalışmalarda, sosyal aktivitede, davette ve direnişte hızla tanınan, kendini gösteren bir şahsiyet oldu.

Müslüman bir aile yapısından gelen Abdülaziz Rantisi, İslami sorumluğunun bilincinde bir hayat tarzını benimsemiş, dini vecibeleri yerine getirdiği gibi üstün beceri ve kabiliyetlerini de devreye koyarak İslam davası için mücadele sahasına atılıp fiili direniş faaliyetlerinde bulunmuştur. Gençlik yıllarında işgale karşı fiili direniş amacıyla kurulan Filistin Müslüman Kardeşler cemaatinin örgütlenmesi içinde idi. Hamas’ın şekillenmesinden önce Gazze’de Müslüman Kardeşler Cemaatinin lider kadrosu içinde yer alıyordu.

Prof. Dr. Abdülaziz Rantisi,1987 yılında Hamas’ı kuran yedi kişinden biridir. Gelişen olaylar ve şartların neticesinde kuruluşunu ilan etmesi ile halkı örgütleme faaliyetleri de Rantisi’nin öğretim görevlisi olarak çalıştığı Gazze İslam Üniversitesi’nde başlatıldı.

9 Aralık 1987 tarihinde Hamas kuruluşunu resmi olarak ilan etti. Bu tarihten bir gün önce, Gazze İslam Üniversitesinde Öğrenci Meclisi halkla irtibatı sağlamak amacıyla bir toplandı düzenledi. 10 Aralık 1987 tarihinde ise Hamas ilk bildirisini yayınlayarak işgale karşı Filistin halkının en kapsamlı cihadını başlattığını ilan etti.

Bu gelişmelerden sonra 1987 intifadası başladı. İntifadanın başlamasından 37 gün sonra yani 15 Ocak 1988 gecesi, işgalci askerleri Rantisi’nin evini kuşatmaya aldılar ve kendisini tutukladılar.

Böylece onun için zindanlar dönemi başlamış oldu. Aynı zamanda o HAMAS'ın resmen kuruluşunun ilan edilmesinden sonra lider kadrosundan tutuklanan ilk kişi oluyordu. Bir ay zindanda tutulduktan sonra serbest bırakıldı. Ama çok geçmeden 4 Mart 1988 tarihinde tekrar tutuklandı. Bu ikinci tutuklanışından sonra 2,5 yıl zindanda tutuldu. İkinci tutuklamayla birlikte aynı zamanda onun için yargı işkencesi başlamış oluyordu. Çünkü işgalciler onu mahkeme önüne çıkarıp hakkında herhangi bir hüküm vermeden davasını erteliyorlardı. 4 Eylül 1990 tarihinde serbest bırakıldı. Ama aradan sadece 100 gün geçtikten sonra tekrar tutuklandı. Rantisi bütün bu ve benzeri tutuklamalarla, toplam yedi yıl süreyle işgalcilerin zindanlarında kaldı.

Onun mücadele hayatının en önemli merhalelerinden birini de Güney Lübnan'ın Mercu'z-Zuhr bölgesine 415 arkadaşıyla birlikte sürgün edilmesi olayı oluşturmaktadır. Bir yıla yakın devam eden bu süreçte, sürgün edilenlerin sözcülüklerini yaptı.

İntifadanın ilk yıllarında sürgünler genellikle tek tek veya birkaç kişilik gruplar halinde yapılıyordu. Fakat 1992’nin sonunda ve daha sonraki dönemlerde toplu sürgünler yapıldı.

İzak Rabin'in başbakanlığı döneminde 415 Filistinli, gecenin geç saatlerinde evlerinden alınarak toplu bir şekilde, gözleri ve elleri bağlı halde Güney Lübnan'ın Mercu'z-Zuhr bölgesine bırakıldılar. Siyonist İsrail’in çoğunlukla tahsilli kesimden ve birçoğu üniversite hocası olan bu 415 kişiyi sürgün etmekteki amacı, onların dünyanın değişik ülkelerine dağılmalarını sağlamaktı. Böylece tamamı İslâmi anlayış sahibi olan bu insanların tasfiye edilmeleriyle intifada önemli bir gücünü kaybetmiş olacaktı. Ancak o insanlar kendi vatanlarına dönmekten başka hiçbir öneriyi kabul etmeyeceklerini bildirdiler ve kışın soğuğuna, yazın sıcağına dayanarak vatanlarına dönebilmek için direndiler. Bir ara Siyonist İsrail, sürgün edilenlerden bazılarını kabul edebileceğini söyledi. Ancak geri dönmelerine izin verilen kişiler, diğer sürgün edilenlere de kapılar açılmadıkça böyle bir teklifi kabul etmeyeceklerini açıklayarak büyük bir fedakârlık ve dayanışma örneği sergilediler.

Dünyanın ve BM’nin ilgisizliğine rağmen sürgüne gidenler, davalarından ve düşüncelerinden taviz vermeyerek tüm baskı ve imkânsızlıklara karşı iman gücü ile direndiler. Bu durum bir yıla yakın bir süre devam etti.

17 Aralık 1993 tarihinde Siyonist İsrail direnişçilerin yeniden yurtlarına dönmelerine izin vermek zorunda kaldı. Ancak dönüş gerçekleşir gerçekleşmez, Prof. Abdülaziz Rantisi'yi tutukladı. Siyonist rejimin, haksız yere yurtlarından çıkarılan insanların sözcülüğünü yapmak dışında Rantisi'ye nispet edebileceği hiçbir "suç (!)" yoktu. Bu yüzden onu tutukladıktan sonra uzun süre mahkeme önüne çıkarmadı ve duruşmasını oldukça basit gerekçeler ileri sürerek sürekli erteledi. Kendisini de Bi'ru's-Sebu hapishanesinde tek kişilik bir hücrede elleri ve ayakları bağlı bir şekilde tuttu. Günde sadece bir saat, o da zincirlere bağlanmış bir şekilde hücre dışına çıkmasına fırsat veriliyordu. Şeker hastası olduğu halde tedavi edilme isteği bile dikkate alınmamıştı. İşgal yönetimi bununla da yetinmeyerek ailesinin kendisiyle görüşmesine engel oldu ve ailesine sürekli baskı yaptı. Dört yıla yakın bir süre sonra, 1997 yılında serbest bırakıldı.

9 Nisan 1998 tarihinde, HAMAS'ın askeri kanadının liderlerinden Muhyiddin eş-Şerif'in şehit edilmesi olayında özerk yönetimin İsrail'le işbirliği yaptığını söylemesi sebebiyle, özerk yönetimin zindanına atıldı. Burada da hücre işkencesine maruz kaldı. İki yıla yakın bir süre de özerk yönetim zindanında kaldıktan sonra, 14 Şubat 2000 tarihinde serbest bırakıldı. Ancak ilginçtir ki o daha ailesiyle görüşemeden Siyonist işgal güçleri oğlu Muhammed'i tutukladılar.

Özerk yönetiminin Filistin davasına yaptığı hıyaneti hazmedemeyen Rantisi, açıklama ve demeçleri ile özerk yönetimi rahatsız etmeye devam ettiği gibi Siyonist işgalcilerin de hedefindeydi.

Zindan ve sürgünlerle İslam davasından taviz vermesinin mümkün olmadığını anlamaları ile İsrail, 10 Haziran 2003 tarihinde, ABD'nin verdiği helikopterden yine ABD'nin ikram ettiği füzelerden yedi adet Rantisi’nin aracına doğru fırlattı. Ancak Allah'ın izniyle Rantisi yaralı olarak kurtuldu. Suikastta iki Filistinli olay yerinde, Rantisi'nin bir koruma görevlisi de hastanede şehit oldular. Rantisi ve oğlu dâhil 25 kişi de yaralandı.

Şeyh Ahmed Yasin'in şehit edilmesinden sonra, Filistin İslâmi Direniş Hareketi (HAMAS)'nin Gazze bölgesi genel sorumlusu seçilen Prof. Abdülaziz Rantisi, direniş ve mücadelenin içinde yoğrulmuş biridir. Hicretten sürgüne, zindandan füze saldırısına kadar, Siyonist vahşetin yansıması olan bütün zulümlere muhatap olmasına rağmen verdiği mücadeleden geri adım atmamıştır.

Rantisi, HAMAS'taki faaliyetlerine ek olarak Gazze İslâm Üniversitesi'nde öğretim görevlisi olarak çalışıyordu.

17 Nisan 2004 tarihinde Prof. Rantisi'nin arabası, Gazze şehrinin kuzeyinde el-Gifari mahallesinde bulunan el-Cela caddesinde işgalci saldırganlarının helikopterleri tarafından atılan füzelere hedef oldu. Rantisi'nin iki koruma görevlisi ile 25 yaşındaki oğlu Muhammed olay yerinde şehit oldular. Bu üç kişinin cesetleri atılan füzelerle parçalanmış ve organları etrafa saçılmıştı. Bu saldırıda ağır bir şekilde yaralanan Prof. Dr. Abdülaziz Rantisi, Gazze'deki Şifa hastanesine kaldırıldı. Ancak gösterilen tüm gayretlere rağmen kurtarılamadı ve arzuladığı şehadet mertebesine ulaştı.

"Ölüme burun mu kıvıracağımızı sanıyorlar. Kanserle de olsa, kalp krizinden de olsa ya da bir apachi helikopterinin füzesi ile de olsa ölüm ölümdür. Nasıl gelirse gelsin hepimiz öleceğiz ve hepimiz o günü bekliyoruz. Kalp kriziyle gelmiş, apachi füzesiyle gelmiş hiç bir farkı yok. Ama ben Apachi ile gelecek olan ölümü tercih ediyorum."

(Abdülaziz Rantisi)

Editör: Fahreddin Uras