Muslim Port Haber Merkezi | Abdulhakım İdiris
Birleşmiş Milletler (BM) küresel sorunlara dikkat çekmek için yılın belli günlerini 'uluslararası gün' olarak ilan ediyor. 2 Aralık tarihi bu uluslararası günler arasında dikkat çekenlerden biri, 'köleliğin kaldırılması günü'. Bu günle ilgili olarak bilgilendirme sayfasında zorla çalıştırılma, kaçırılma ve benzeri konularda açıklamalar yapan BM yönetimi, konu Çin Halk Cumhuriyeti'nin Doğu Türkistan'daki soykırım ve zorla köleleştirmesi hususunda üç maymunu oynamaya devam ediyor.
Birleşmiş Milletler'in (BM) köleliğin kaldırılması günü ile ilgili duyuru sayfasındaki başlık, 'Kölelik yalnızca tarihi bir kalıntı değildir'. Bu cümle aslında bugün dünyanın karşı karşıya kaldığı Uygur soykırımı ve Doğu Türkistanlı Müslüman halkın zorla çalıştırılması gerçeğine de işaret ediyor. Ancak bu gerçek konusunda değil Çin'e karşı bir açıklama yapmak, BM'de insan hakları komisyonuna bu yüzyılın en baskıcı rejimi üye seçebiliyor. Üstelik Komünist Çin Rejimi, yine BM üzerinden, para ile satın aldığı ülkelerin de imzasıyla kendisini insan hakları konusunda eleştirilemez görüp politikalarına destek çıkarttırıyor.
"BM Dünyanın Bir Köşesindeki Köleleştirmeyi Görmüyor"
Uygur Hareketi Direktörü Rushan Abbas'ın köleliğin kaldırılması vesilesiyle sosyal medya hesabından paylaştığı açıklamasındaki '2020 yılının bitirip yeni bir 10 yıllık döneme girdiğimizde köleliği yeni bir kavrammış gibi ortadan kaldırmak için savaşıyoruz' cümlesi önemli. Çünkü bu Abbas'ın işaret ettiği gibi BM ve üyesi ülkeler bir yandan bu sözde uluslararası günleri kutlarken veya anarken diğer taraftan dünyanın bir başka köşesindeki zulmü ve köleleştirmeyi görmüyor.
Uluslararası Çalışma Örgütü (International Labour Organisation – ILO) verilerine dayanarak dünyada 40 milyondan fazla insanın modern köleliğin kurbanı olduğunu söylüyor BM. Peki bu rakama Doğu Türkistan'da bazı kaynaklarda sayıları 5 milyonu bulan Müslüman Uygurlar, Kazaklar, Kırgızlar ve diğer toplum üyeleri dahil mi? Tabi ki bu sorunun cevabı hayır. Eğer hem ILO hem BM eğer Çin'in insanları zorla köleleştirilmesine karşı çıkmış olsaydı bugüne kadar 'nabız verirdi'. Göstermelik bile olsa tek bir satırlık açıklama duyulmadı bugüne kadar BM'den veya ILO'dan.
"BM Baş Suçlu Arıyorsa Kendi Güvenlik Konseyi'nin Daimi Üyeleri Arasında Yer Alan Çin'e Bakmalı"
Yine bu bilgilendirme sayfasında şöyle bir ifade var, '150 milyondan fazla çocuk zorla çalıştırılıyor. Yani dünyadaki her 10 çocuktan biri'. Bu da BM'nin konu Doğu Türkistan olunca görmek istemediği gerçeklerden biri. Müslüman ailelerden koparılmış sayısı 900 bini bulan çocuklar konusunda bir adım atılmış mıdır bugüne kadar? Daha can alıcı nokta ise BM'nin 'Özellikle Kadın ve Çocuk Ticaretinin Önlenmesi, Bastırılması ve Cezalandırılması Protokolü' diye bir çalışmasının olması. Bu protokole göre, kişilerin tehdit, güç kullanma veya diğer zorlama biçimleriyle kişilerin işe alınması, taşınması, nakledilmesi, barındırılması veya alınması sömürü anlamına geliyor. Eğer BM, bu protokol kapsamında yer alan baş suçluyu arıyorsa önce kendi Güvenlik Konseyi'nin daimi üyeleri arasında yer alan Çin'e bakmalı. Fakat göründüğü kadarıyla 'Asla merhamet yok' diyen otoriter bir devlet başkanı olan Xi ve onun 'toplanacak kim varsa toplayın' diyen Doğu Türkistan'daki Parti Genel Sekreteri Chen, uluslararası hukuk kurallarının üstünde ve dokunulmazlığı sahipmiş de dünyanın haberi yokmuş.
Rushan Abbas'ın emekli doktor olan kız kardeşi ve eşinin aile mensuplarının tamamı, milyonlarca Uygur gibi toplama kamplarında tutuluyor. Ama bu milyonlarca insan BM'nin köleliğin kaldırılması ile ilgili sayfada yer alan çeşitli sektörlerde zorla çalıştırılan 16 milyonluk rakama dahil edilmiyor. Çünkü Komünist Çin Yönetimi'ne göre dünyada insan haklarına en saygılı ülke kendisi ve bu özelliği nedeniyle ilgili komisyonlarda bile söz sahibi. Onun söz sahibi olduğu BM'de kimse çıkıp otoriter Çin rejiminin işlediği ne Uygurların zorla çalıştırılmasını ne de Doğu Türkistan'daki soykırımı suç olarak tanımlayamıyor.
Yaygın bir Türk deyimiyle, 'körler sağırlar birbirini ağırlar' düzenin tiyatrosu BM çatısı altında oynanıyor. Amerika ve bazı batı ülkelerinin dışındaki BM üyesi ülkeler, komünist Çin rejiminin toplama kamplarında tutup fabrikalarda zorla çalıştırdığı Müslüman halkın durumuna 'kör', onun hapislere atıp işkence ettiklerin feryatlarına 'sağır' olduğu gibi Pekin Hükümeti her yerde el üstünde tutarak 'ağırlamaya' devam ediyor.
Son söz olarak, Müslüman toplumlar arasında bilinen bir rivayeti burada nakletmekte fayda var. Rivayet odur ki Nemrud, Hz. İbrahim'i yok etmek için alevi göklere ulaşan ateş yaktığında bir karınca ağzında bir damlacık suyla ateşi söndürmeye giderken başka bir karınca onu görür ve şöyle der, 'ağzındaki bir damlacık suyla bu ateşi söndürebileceğini mi düşünüyorsun?' Bu söze suyu taşıyan karıncanın cevabı timsal olmuştur, 'Suyu söndürür mü bilmem ama tarafım belli olsun'. Bugün, Müslümanlara zulümde Nemrud'un şapka çıkaracağı Çin mezalimine karşı, insan olarak en azından alışveriş yaparken Made in China yazıldığında bir kez daha düşünmek gerekiyor, eğer zalimin değil de mazlumun yanında olduğunu göstermek adına. Uygur Hareketi İcra Kurulu Direktörü Abbas'ın çağrısına da kulak vermeli, 'Satın aldığınız bir üründe bir Uygur'un acı çekmediğinden emin olmanızı rica ediyoruz'.