Muslim Port Haber Merkezi | Sevde Köse
Geçtiğimiz Ekim ayının sonlarında İsrail'in bombalaması sonucu oğlu Muhammed (5 yaşında) ile birlikte Gazze'nin kuzeyindeki Şeyh Rıdvan mahallesinden güneye kaçtığında, İsra Kemal El Cemlan sekiz aylık hamileydi. Anne ve çocuğu, evi ile Şifa Hastanesi arasındaki 3 kilometrelik yolu katetmişti. Hastaneye sığınan pek çok kişi gibi İsra da yanına sadece birkaç gömlek ve pantolon almıştı çünkü yakında eve dönmeyi umuyordu.
Yerinden edilmelerinden iki ay sonra, 28 yaşındaki kadın ve ailesi hâlâ Gazze Şeridi'nin ortasında kurulan yüzlerce çadırdan birinde yaşıyor. Kuşatma altındaki Gazze’yi vuran sert kış koşullarından ve yağmurun etkilediği düşük sıcaklıklardan kendisini ve yeni doğmuş bebeğini koruyabilecek hiçbir imkanı ise yok.
İsra, soluk tenli yeni doğan bebeğini kucağında tutarken şunları söyledi: "Onu doğurduğumda buraya henüz yağmur yağmamıştı. Çadırın çatlaklarından su sızınca kocam ve ben yağmurdan korunmak için sığınacak bir yer arıyorduk.” ve "Daha önce hiç yaşamadığımız kadar zor günler yaşadık." diye konuştu.
İsra El Cemlan, 24 Kasım'da bir kız çocuğu dünyaya getirdi ve şu anda kocasıyla Deir Al-Balah'ta bir çadırda yaşıyor. (Al Jazeera)
Çift, zorla yerinden edilmelerinin ardından zorlu iklim koşullarında, kıyafetsiz ve battaniyesiz sığınmak zorunda kaldıkları çadırda jeneratörle ısınmak için çabalıyor. Yerinden edilmiş kişilerin ısınmak için çadırın yanında yaktıkları ateşin yanına ise dumanın nefes almasını zorlaştırması nedeniyle bebeklerini götüremiyorlar.
İsra, yeni doğan bebeğini ilk kez ateşe yaklaştırdığı günü şöyle anlatıyor "O gün rengi maviye dönene kadar öksürmeye devam etti… ölecek diye çok korktuk" diyor ve titreyen bir sesle ekliyor: "Kızım için endişeleniyorum, henüz aşılarını bile yaptıramadık.”
Gazze'de kış mevsimi genellikle aralık ayından mart ayına kadar sürüyor ve buna ortalama 8 dereceye ulaşan düşük sıcaklıklar da eşlik ediyor. Şiddetli yağmurlar ve gök gürültülü fırtınalar, mahsur kalanların ve onları koruyacak bir çatısı olmadan derme çatma çadırlarda kalmak zorunda kalanların hayatta kalmalarını zorlaştırıyor.
Ve aralık ayının ortasında beklenen gerçekleşti. Kuvvetli rüzgarların eşlik ettiği şiddetli yağmurların yağması harabe haldeki çadırların yıkılmasına neden oldu ve yerinden edilenlerin kıyafetleri ve sığındıkları battaniyeleri sular altında kaldı.
Aksa Tufanı'nın ardından geçtiğimiz Ekim ayında İsrail savaş başlattığında Gazze'nin kuzeyindeki evlerini terk edip güneye doğru yola çıkmak zorunda kalanlar için o dönemde hava hâlâ sıcak ve katlanılabilir durumdaydı henüz yazlık ve hafif kıyafetler giyiyorlardı.
Ancak İsrail işgal güçlerinin evlerine dönmelerini engellemesi, Gazze'deki yerleşim yerlerinin %60'ından fazlasını yıkması ve Şeride ulaşan insani yardım kıtlığı nedeniyle yerinden edilen bu insanların durumu hızla değişti. Birleşmiş Milletler Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansı'nın (UNRWA) bu yıl şubat ayı ortası istatistikleri, Şerid'teki sivil altyapının %70'inin tahrip edildiğini doğruladı. Yani artık soğuktan korunmak için sıcak tutacak giysiler almanın bir yolu yok.
İsra'nın kocası Salim El Cemlan (28 yaşında) soğuğun hareket etmelerini engellediğini söylüyor. "Bildiğiniz gibi hiçbir kıyafetimizi hatta kişisel belgelerimizi bile yanımıza alamadık" "Geceleri hava çok soğuk, geceleri birbirimize sımsıkı sarılıyoruz çünkü bir ısıtma aleti yok." diye açıkladı.
İsra geçen 24 Kasım'da kız çocuğunu hastanede dünyaya getirdi. Kadın doğum uzmanı yaralarını ağrı kesici kullanmadan dikti. Küçük kıza gelince babası ilk önce onu ceketine sardı, sonra hastane çalışanlarından biri onlara yeni doğan bebek için bir kıyafet takımı verdi.
İsra, kıyafet takımı ilgili olarak, "Doğduğundan beri onu giyiyor, kustuğunda bile sadece kusmuğunu siliyorum çünkü hava soğuk olduğu için onu yıkamak için çıkaramıyorum." Eşi ise hayal kırıklığı dolu bir ses tonuyla, "Kızımın böyle bir durumda doğmasını hiç beklemiyordum" diyor ve ekliyor "Bizim evde onun için hazırladığımız bebek çantası vardı, çok mutluyduk, doğumuna hazırlandık. Bize, herkese, ne oldu bilmiyorum. Allah hepimize yardım etsin."
Sıradan insanların yetersiz beslenmeye veya soğuğa uzun süre maruz kalması sağlık durumlarını etkileyebilir. Gazze Şeridi'ndeki nüfusun yarısından fazlasını oluşturan çocuklar söz konusu olduğunda ise bu riskler iki katına çıkıyor. Hipotermi ve yetersiz beslenme ruh sağlığını ve kalp, akciğer ve sindirim sisteminin işleyişini etkileyebilir.
Şadiye Arkan, Gazze'nin doğusundaki Şucaiyye mahallesinden yerinden edilmiş bir kişi. Ailesi, İsrail işgal güçleri gözetimi altında güneye yaya olarak kaçan birçok aileden birisi. Şadiye, "Kocam bir elinde kimliğini, diğer elinde beyaz bayrak taşıyordu. Ben de elimde kimliğimi taşıyordum. Çocuklarım ise kendi sırt çantalarını taşıyorlardı."
Dört çocuk annesi 42 yaşındaki Şadiye, "Sözde güvenli yola ulaşana kadar yürümeye devam ettik" "İsrail tanklarının yanından geçtik, geçer geçmez bizden iki adım öteye ateş etmeye başladılar. Ailemi koruması için Allah’a dua etmeye başladım." Şadiye, ailesinin bir günlük yiyecek, su ve parayla kaçtığını söyledi. Şu anda hepsinin ‘çok soğuk’ bir çadırda yaşadıklarını belirtti.
Şadiye yanına aldığı parayla çocuklarına bazı kullanılmış kıyafetler alabildi. Bu konuda şöyle diyor: "Onlara kullanılmış kışlık giysiler aldım, ısınmak için de odun yaktık." "Maalesef her biri için yalnızca bir parça kıyafet alabildim" diye ekledi.
Devam eden savaş ve kuşatma nedeniyle Gazze'de kışlık kıyafet ve gıda gibi temel ihtiyaç maddelerinin fiyatlarının artması, yerinden edilmişlerin ve işsizlerin bu malzemeleri satın almasını zorlaştırdığı görülüyor.
Yakıt kıtlığı ve elektrikli veya gazlı ısıtıcılara erişimin kısıtlı olması nedeniyle yerinden edilmiş Gazzeliler, yakacak odun elde etmek, yemek pişirmek ve banyo yapmak için su ısıtmak amacıyla ağaçları kesmek zorunda kalıyorlar. Öyle ki Filistin topraklarında büyümesi yıllar süren ve aynı zamanda önemli bir gıda ve petrol kaynağı olan zeytin ağaçlarını da kesmek zorunda kaldılar.
Gazze Şeridi'nde odun olarak ısınma amaçlı kullanmak için kesilen ağaçlar (Al Jazeera)
Yerinden edilmiş Filistinliler yeterli yiyecek bulmakta zorlanıyor ayrıca açlık insan vücudunun sıcak kalmasını da zorlaştırıyor.
İsra'nın kocası Selim inşaatçı ve bisiklet tamircisi olarak çalışıyordu ancak savaş başladığından beri iş bulamıyor. İsra bu konuda şöyle diyor "Kocam şu anda çalışmıyor. Bir şekeli bile yok. Biz (yardım kuruluşlarından gelen) yardımlarla geçiniyorduk" "Bazen bize pirinç ya da kupon veriyorlar"
Al Jazeera, İsra ve Selim ile karşılaştıklarında gıda yardımı düzenli olmadığı için bütün gün yemek yememişlerdi. Selim annesinden aldığını söylediği bir patlıcanı pişiriyordu ama yanında yiyecek ekmek bulamıyordu. "Eşim yetersiz beslenmeden muzdarip ve kızımızı emziremiyor" dedi, "bir şişe süt hazırlamak istesek bile, sütü ısıtmanın sağlıklı bir yolu yok. Biraz su kaynatmak istesek plastik ve kağıdı tutuşturmak zorunda kalıyoruz ki bu da çocuğumuz için güvenli değil."
Gazze Şeridi'nde ülke içinde yerinden edilmiş yaklaşık iki milyon kişi çoğunlukla temiz su ve kanalizasyon erişimin çok sınırlı olduğu aşırı kalabalık alanlarda yaşıyor ve bu da hastalıkların yayılmasında keskin bir artışa yol açıyor.
Olağandışı kalabalık nedeniyle aralarında grip ve soğuk algınlığı gibi mevsimsel hastalıklar da yayılıyor. Gazze'nin güneyindeki Han Yunus'ta Avrupa Hastanesi'nde çalışan Dr. Muhammed Ziara (36 yaşında), "(Hastane) çalışanlarına bile soğuk algınlığı veya mevsimsel virüsler sıklıkla bulaşıyor" dedi.
Dr. Muhammed Ziara'nın aslında Gazze'nin kuzeyindeki Şifa Hastanesi'nde çalışıyordu ancak geçen Kasım ayında Şerid'teki en büyük hastanenin tasfiye edilmesi emrinin ardından kendisi de güneye doğru yerinden edildi.
Dr. Muhammed Ziara’nın (soldan ikinci) Şifa Hastanesi'ndeki meslektaşlarıyla birlikte bir fotoğrafı (Al Jazeera)
Dr. Ziara, devam eden savaş ve kuşatma nedeniyle ağrı kesici veya reçete gerektirmeyen soğuk algınlığı ve grip ilaçlarının şu anda mevcut olmadığını, hastanelerde aşırı yoğunluk olduğunu ve yalnızca ağır yaralı veya kronik hastalığı olan kişilerin tedavi edilebildiğini söylüyor.
Şöyle devam ediyor: "Burada çoğu tıbbi sorun ve hastalıkla ilgilenilemiyor, tıbbi sistem tamamen çöktü" Bu sistemin savaştan önce de kuşatmanın devam etmesi ve ilaç kıtlığı nedeniyle zaten zar zor ayakta durduğunu da sözlerine ekledi.
Dünya Sağlık Örgütü'nün istatistikleri, Gazze'de yüksek oranda bulaşıcı hastalık görüldüğünü, enfekte olanların yarısının beş yaşın altındaki çocuklardan oluştuğunu, nüfusun tamamının kıtlıktan etkilendiğini, bunun da bulaşıcı hastalıklarla mücadele sürecini zorlaştırdığını gösteriyor. Su kıtlığı, hijyen ve temizlik eksikliği, sürekli bombardıman altında yaşayan bölge sakinleri için felaket sonuçlara yol açıyor.
Dünya Sağlık Örgütü, akut solunum yolu enfeksiyonları, uyuz, sarılık ve ishal gibi bulaşıcı hastalıklarda artış olduğunu gözlemlediğini açıkladı. Güneyde rapor edilen akut sarılık sendromu vakaları da, yaklaşmakta olan hepatitin bir işareti olabilir.
Dünya Sağlık Örgütü sözcüsü Dr. Margaret Harris geçen Kasım ayında Al Jazeera'ye şöyle konuştu: "Sizin veya benim için öksürük veya soğuk algınlığı olan hastalık zaten yetersiz beslenme ve stresten muzdarip çocuklar için ölüm demektir."
Temizlik hizmetlerinin durması ve kanalizasyonun sokaklara akması nedeniyle mide-bağırsak ve bulaşıcı hastalıkların yüksek oranlarına ilişkin korkular da arttı. Sığınma yerlerinin kapasitesinin üzerinde yerinden edilmiş insanlarla dolu olması nedeniyle tuvalet sıkıntısı yaşanıyor.
Gazze Şehri'ndeki Kudüs Bankası'nda bankacı olan Şadiye'nin eşi İbrahim Arafat, "Tuvaleti kullanmak için hastanede uzun kuyrukta beklememiz gerekiyor" ve sırayı geçmenin yaklaşık bir saat sürdüğünü söylüyor.
Şöyle devam ediyor: "Çamur sokaktan banyoya taşınıyor ve çocuklar, yetişkinler, her yaştan herkes aynı tuvaleti kullanıyor. Kadınlar ise kendilerine ait tuvalete ulaşmak için taşan kanalizasyon suyundan geçmek zorunda kalıyorlar. Bu anlatılamayacak bir durum."
Arafat, soğukta ayakta durup mikroplara maruz kalmamak için ailesine abdest almak için tuvalet önünde sıraya girmemelerini tavsiye ediyor. Arafat çaresizlik içinde avucunu sıkarak, "Dün abdest almak için biraz ılık su istedim, bu yüzden eşim hastaneye gitti ve suyu ısıtmak için elektrikli sobayı kullandı." dedi. "Bir aydır duş almadım" diye bitirdi.
Şadiye ve Arafat çocuklarıyla birlikte çadırın içinde (Al Jazeera)
50 yaşındaki Gadir Harb, kocası, üç çocuğu ve dört torununun da aralarında bulunduğu 11 kişilik aile üyeleriyle birlikte Deir al-Balah'ta bir çadırda yaşıyor. Yeterli battaniye ve kıyafet sağlanamadığı için aile geceleri ısınmak için birlikte uyuyor. Gıdaya ulaşmak için insani yardıma ihtiyaçları var ama bu yardımı her zaman alamıyorlar.
Gadir, "Onlar (yardım kuruluşları) bazen bir şeyler dağıtıyorlar ama çok sayıda insan var" diyor ve ekliyor: "İhtiyacımız olan herhangi bir şeyi almak için hor görülüyoruz." "İhtiyacım olan şey için yalvarmak benim için çok zor".
2 Milyon Gazzeli Ekmek Bekliyor!
UNRWA sözcüsü Al Jazeera'ye şöyle söyledi: "Gazze'deki insanlara temel kışlık malzemeleri ulaştırmak için hızla ilerliyoruz" "Ancak izin verilen yardım halkın devasa ihtiyaçlarıyla orantılı değil". Sözcü ekledi "En büyük zorluğun güneydeki bombalamanın yoğunluğu olduğunu vurguluyoruz. Hava saldırılarıyla dolu bir havada ve bombalama sırasında yardımların taşınması veya ulaştırılması çok zor."
UNRWA Direktörü Thomas White, kurumun yaklaşık iki milyon kişiye buğday unu dağıtmakla sorumlu olduğunu ancak malzeme yetersizliği nedeniyle bunu yapamadığını söyledi. UNRWA'nın, Gazze'nin güneyindeki sığınma merkezleri dışında yaşayan 125.000'den fazla aileye geçtiğimiz 20 aralığa kadar un dağıttıklarını açıkladı.
İsrail bombardımanından kaçarak güneydeki ‘güvenli yerlere’ doğru giden kuzey Gazze sakinlerinin çoğu, yaya yolculukları sırasında yanlarına sadece taşıyabilecekleri şeyleri getirmişti. Ve çoğunun yanında kıştan korunmak için herhangi bir giysi de yoktu.
UNRWA sınırlı miktarda aşağıdakileri içeren kışlık malzemeleri dağıtmaktadır:
- Battaniyeler,
- kıyafetler,
- çadır ve plastik evler,
- Protein açısından zengin, tüketime hazır veya konserve gıdalar
White şöyle açıklama yaptı:"İki milyon kişiye yetecek kadar yiyecek getiremedik" “İkinci olarak, (savaşın) ilk birkaç haftasında tüm tüccarların stokları tükendi ve mallarını yeniden stoklayamadılar.”
İnsanların parası olsa da piyasada satın alınacak pek bir şey olmadığından bir fayda sağlamadığı göze çarpıyor. Yardım geldiğinde ise insanlar, Gazze Şeridi'ndeki UNRWA dağıtım merkezlerinde kayıt altına alınıyorlar ve buğday unlarını almak için kupon veriliyor ve yardım almak için sıraya giriyorlar.
White'a göre, "Şu anda şartlar iç açıcı değil, insanlar üşüyorlar ve çok perişan şartlarda yaşıyorlar. Ama kışın en kötüsü henüz gelmedi diyebilirim. Sıcaklıklarda henüz ciddi bir düşüş görmedik." White, "Akdeniz açıklarında büyük bir fırtına görmedik" diye ekledi.
BM yetkilisi şöyle devam etti: "Akdeniz açıklarında büyük bir fırtınayla karşılaşırsak pek çok sığınma yerinin bu fırtınadan sağ çıkamayacağını düşünüyorum. Böyle bir durumda sokaklarda yaşayan yüz binlerce insan üşüyecek, ıslanacak ve aç kalacak."
*Yazımız Al Jazeera kanalında yayınlanan makaleden çeviri yapılmıştır.