Koronavirüs ne zaman kontrol altına alınacak çok da net bir öngörüde bulunmak zor. Bütün dünyada alınan tedbirlerin merkezinde salgının yayılmasını kontrol edilebilir noktada tutmak var. Salgının böylece mücadele seviyesinde seyretmesi hedefleniyor. “Evde kal” çağrıları da insanların birbirleriyle olan etkileşimlerini, zorunlu haller dışında işte bu yüzden sıfıra indirmek için yapılıyor. Peki, hasar tespiti için şu an net bir öngörüde bulunmak kolay mı?

Bu şimdilik çok mümkün görünmüyor. Bu sürecin maddi-manevi hangi sonuçları olacak ve insanlık bunlarla nasıl mücadele edebilecek, bunu ancak zaman gösterecek. Herkesin de ittifak ettiği gibi ister planlı, isterse de doğal yollarla ortaya çıkmış olsun böylesine küresel boyuttaki bu ilk deneyimin kalıcı sonuçları tabi ki olacak. Daha doğrusu her ülke bu saatten sonra gelecek ile ilgili yol haritasını planlarken bugün yaşananları mutlaka dikkate alacak. Bu süreci yok sayarak yollarına devam edebileceklerini düşünenler ise muhtemelen tahmin edemedikleri zorluklarla yüzleşmek zorunda kalacaklar. Hâl böyleyken ülkemizin bu süreçten çıkarması gereken dersler nelerdir? Kısaca onlara değinmek istiyorum.

En başta şunu söylemeliyim ki, bu acılı günlerde, yüreklerin ağızlarda olduğu böylesine çetin bir dönemde, kim siyasi rant hesabıyla iş yapıyor, konuşuyor, adım atıyorsa onlar şu gerçeği asla unutmasınlar; maşeri vicdan sözün kendisine geleceği zamanı sabırla bekler ve istisnasız her şeyi not eder. Millet bugünleri zamanı geldiğinde mutlaka hatırlar.

Bugün sorumluluk iktidardadır. İktidarın her yaptığı işe onay beklemesi doğru olmaz. Eleştiriler muhakkak olacaktır. Bazıları art niyetli bile olabilir ancak iktidar niyet okuyarak süreçleri sağlıklı bir şekilde yönetemez. Gaye, yapılan her uyarıdan millet adına fayda çıkarmak olmalıdır. Uyarılara kulak verilmezse, yarın haklı olmanın ne söyleyene, ne duyup dikkate almayana, ne de ülkemize hiçbir faydası olmayacaktır.

Toplum olarak bizler de daha önce yüzleşmediğimiz, test etmediğimiz böylesine güç bir zamanda iktidarı veya farklı partilere mensup belediyeleri eleştirirken de takdir ederken de aklıselimden asla ayrılmamalıyız. Derdimiz bağcıları dövmek değil üzüm yemek olmalıdır. Farklı partilere mensup olabiliriz, farklı çözüm önerilerimiz de olabilir ama asgari müştereklerimizi asla unutmamalı, ona göre eylem ve söylemler içinde bulunmalıyız.

Gelelim başlıktaki ifadeye. Bu söz 1. Dünya Savaşı sonrası Lenin’le konuşmak, devrim sonrası işbaşına gelen Bolşevikleri anlamak ve onlarla anlaşma yollarını ortaya çıkarabilmek için Moskova’ya gönderilen gazeteci Lincoln Steffens’a ait. ABD’de azılı bir kapitalizm karşıtı olması, Moskova’ya gönderilmesinin ana gerekçesiymiş. Onun bu kişiliğinin Ruslarda güven oluşturabileceği düşünülmüş. Steffens o zaman Rusya’da gördüklerinden öyle etkilenmiş ki, bir arkadaşına yaptığı gezi ile ilgili literatüre giren, “Geleceği gördüm, işler yolunda” ifadesini bile kullanmış. Hatta 1980’lere kadar da bu kanaatini korumuş.

Bu salgında yaşananlardan sonra gelecekle ilgili yorumlarda bulunurken Steffens gibi düşünmek mümkün ama Sovyetlere “gelecekte” ne olduğu ortada. Bugün de bizler eğer yarınlarımızla ilgili olumlu cümleler kuracaksak Steffens’in yanılgısına düşmemeli, daha temkinli olmalı ve önce doğru planlamaları yapmalıyız. Gelecekte ülkemiz için işlerin yolunda olmasını istiyorsak, en başta kurumsal aklı inşa etmeliyiz. Önceliklerimizi “kendi kendine yetebilme” üzerine değiştirmeliyiz.

Geldiğimiz durum aklımızı başıma almamız gerektiğini bas bas bağırıyor. Ülkemiz borçlu ve alınan borçların yüzde 65-70’i tamamen beton yatırımlarına gitti. Bugün geçiş garantili yollarımız var ama üzerinde gitmemiz yasak. Yolcu garantili havaalanlarımız var ama uçaklarımıza hangar olmuş durumda.

Üzülerek ifade edeyim ki, her şeyi biz biliriz mantığında ısrar edilirse, bu süreci en az zayiatla atlatmamız çok zor olur. Oysa millet olarak nice badireli zamanlardan geçtik. Birbirimizi doğru anlamaya çalışırsak bu sıkıntıların da üstesinden başarıyla gelebiliriz.

Not: Yazıda geçen anekdot Daron Acemoğlu ve James A. Robinson’un Ulusların Düşüşü kitabından alınmıştır.