Etrafta akan yoğun trafiğe inat, duvarın iç tarafındaki mezarlıkta bulunan kabirlerde insanı dinlendiren bir sükûnet hakim. Güney Afrika'nın Johannesburg şehrinde, Braamfontein bölgesindeki tarihî mezarlığın Müslümanlara ayrılan kısmındayız. Bilhassa ziyaret etmek istediğimiz bir isim var: Mehmet Remzi Bey. 1914'te Osmanlı hükümeti tarafından Johannesburg'a başkonsolos olarak atanan M. Remzi Bey, Birinci Dünya Savaşı'nın başlamasıyla birlikte İngilizlerce hapse atılmış, 1916'daki vefatının ardından da buraya defnedilmiş. Kendisi, kabristanın kuytu bir köşesinde, iki yanında hizmetkarlarıyla birlikte kıyamet sabahını bekliyor.
Uzun süre devam eden sağanak yağmurun verdiği moladan istifadeyle uğradığımız mezarlıkta, Mehmet Remzi Bey'i sadece Osmanlı İmparatorluğu'nun uluslararası vizyonunun parlak bir nişanesi ve hatırası olarak hatırlamadık. Sabık Osmanlı diplomatı, vefatından neredeyse 100 yıl sonra, ruhunu muazzep eden bir oldubittinin de konusu haline gelmiş: 2011'de kabri açılarak naaşının kalıntıları yeni inşa edilmiş bir külliyenin bahçesine taşınmış. Sahte evraklarla ve yalancı şahitlikler yoluyla gerçekleştirilen bu operasyonun failleri, sadece 5 yıl sonra 15 Temmuz 2016'daki o meş'um ve hain darbe girişimine imza atan malum güruh FETÖ… Neyse ki, uzun ve zorlu bir hukuk mücadelesinin neticesinde, 18 Ocak 2022 günü, Türkiye'nin Güney Afrika nezdindeki büyükelçisi Ayşegül Kandaş Hanım'ın da bizzat katıldığı bir merasimle, Mehmet Remzi Bey yeniden ilk defnedildiği yere gömülmüş.
Türkiye Maarif Vakfı'nın Güney Afrika'daki çalışmalarını yerinde gözlemlemek üzere, vakfın mütevelli heyeti üyelerinden Mahmut M. Özdil Ağabey'in nazik davetiyle geldiğim Johannesburg'da, Mehmet Remzi Bey'in hazin ve düşündürücü öyküsünü kabri başında hatırlamak çok sarsıcıydı. Köklerine yabancılaşan ve mankurtlaşan söz konusu güruhun, okullar açarak sadece beyin yıkama, yabancı istihbarat örgütleri hesabına faaliyet gösterme ve nüfuz ticareti için insan kaynağı devşirme işleriyle meşgul olmadığı, türlü usulsüzlüklerle kendisine alternatif bir meşruiyet çerçevesi çizmeye de odaklandığı anlaşılıyordu. Mehmet Remzi Bey'in kabrinin taşınması, tamamen bunun içindi: Osmanlı'nın Güney Afrika'ya gönderdiği başarılı diplomatın tarihî mirasını, zimmete geçirmek.
Türkiye'nin yurtdışındaki eğitim faaliyetlerini koordine etmek ve kendi kökleriyle barışık bir irfan hamlesi başlatmak için 2016'da temelleri atılan Türkiye Maarif Vakfı, bu eğitim yılının başında Johannesburg'un Mondeor bölgesinde kurulu bir okulu da devralmış. Yemyeşil tepelerle çevrili, cennet gibi bir muhitte yer alan okulu ziyaretimiz sırasında, eğitime yapılan yatırımın ne kadar hayatî bir ehemmiyet taşıdığını ve kalpleri kazanmanın aslında ne kadar kolay olduğunu bir kez daha hatırladım:
Okulun kapısında müdire hanım Samantha Delport ve kıdemli eğitim danışmanı İbrahim Sedaat tarafından sıcak bir şekilde karşılandıktan sonra, öğretmenlerle tanışıp sınıfları dolaşmaya başlamıştık. Mahmut Ağabey, sınıflardan birinde kendisini tanıtıp kısa bir konuşma yaptı, ardından ön sıradaki iki çocukla tokalaştı. Tam sınıftan çıkıyorduk ki, öğretmen 'Diğer çocuklar da tokalaşmak istiyor' ricasında bulundu. Bütün sınıf coşkuyla ve sevinçle ellerini uzatırken, çocukların gözlerindeki parıltı görmeye değerdi.
Maarif'in Güney Afrika Temsilcisi Deniz Doğan Bey'in verdiği bilgiye göre gerek öğretici kadronun özverisi gerekse velilerin Türkiye'ye duyduğu güven sebebiyle, yeni döneme geçişte hiçbir ciddi sorun yaşanmamış. Önümüzdeki süreçte hem Johannesburg'daki eğitim hizmetlerinin hacmi genişletiliyor hem de Cape Town'da da okul açılması planlanıyormuş.
Türkiye Maarif Vakfı'nın dünya çapında yürüttüğü faaliyetlerin kapsamının anlaşılması adına, bazı güncel verileri de paylaşmalıyım: Dünyanın 47 ülkesinde, 460'tan fazla eğitim kurumu vasıtasıyla 50.000'i aşkın öğrenciye örgün ve yaygın eğitim ile barınma hizmeti sunan vakıf, aynı zamanda Türkiye Cumhuriyeti'nin yurtdışındaki bütün kurumlarıyla da eşgüdüm içinde çalışıyor. Afrika, Maarif Vakfı için özellikle önemli bir alan, zira faaliyet gösterilen 47 ülkeden 25'i Afrika'da yer alıyor.
Siz bu yazıyı okurken bizim Johannesburg ve başkent Pretoria'daki temaslarımız sürüyor olacak. Ardından nasipse Cape Town'a geçeceğiz. Dolayısıyla, Güney Afrika izlenimlerimin devamı, cumartesi yazısında.
(*) Taha Kılınç'ın bu yazısı Yeni Şafak Gazetesi'nden alıntılanmıştır.