Muslim Port Haber Merkezi | Yunus Emre Kaynak
İstanbul merkezli Çocuk Vakfı'nın Nisan 2021 tarihli raporuna göre Komünist Çin devletinin baskı ve zulümleri aralıksız devam ediyor.
Raporda '2014 yılından itibaren devletle iş birliği halindeki hacker grupları dünya üzerindeki tüm Uygur akıllı telefon kullanıcılarını total gerçek zamanlı bir gözetime tabi tutmaya başladı' denilerek Çin Hükümetinin Çin'in kuzeybatısındaki Xinjiang Uygur Özerk Bölgesi diye nitelediği Doğu Türkistan'da uzun süredir Müslüman Uygurlara karşı sürdürdüğü baskı, asimilasyon ve yıldırma politikalarını özellikle 2016'da Komünist Parti sekreteri Chen Quanguo'nun Xinjiang Özerk Bölgesinin lideri pozisyonuna geldikten sonra tırmandırmaya başladığından bahsediliyor.
Doğu Türkistanlı çocukların tutulduğu sözde eğitim merkezinde iki Uygur çocuk - (Bitter Winter)
Doğu Türkistanlı Çocuklara Yönelik Asimilasyon Uygulanıyor
Zalim Çin'in toplama kamplarına dair değerlendirmelerde bulunan raporda, kamplarda tutsak olarak bulunan yetişkinlere dair bilgi ve veriye ulaşım son derece zorken çocuklara dair bilgi ve veriye ulaşımın neredeyse imkansız olduğu söyleniyor ve 'ebeveynleri sözde eğitim kamplarında tutsak edilirken çocukların da farklı merkezi okullarda eğitime/endoktrinasyona zorlandıkları anlaşılmaktadır' deniliyor.
Çinli yetkililerin Doğu Türkistanlı çocukların merkezi okullarda eğitim aldıklarını iddia ettiklerini belirten rapor, 'ancak bu Çinli yetkililerin gerçeğin üstünü örtmek için kullandıkları bir ifadedir. Gerçekte yetkililerin merkezi okul diye ifade ettiği yerler yaygın endoktrinasyon kamplarından başkası değildir' diyor.
Doğu Türkistanlı Çocuklara Müslüman İsimler ve Sünnet Olmak Yasaklandı
Söz konusu baskı ve asimilasyon politikalarının kamplardan ibaret olmadığının belirtildiği raporda, 'Bölgede çocukların Müslüman geleneğe uygun isimler almaları ve sünnet gibi kimi dini ve geleneksel pratikler yasaklanmış bulunmaktadır' deniliyor.
Doğu Türkistanlı çocukların tutulduğu dikenli tellerle çevrili sözde eğitim merkezi - (Bitter Winter)
Sözde Eğitim Merkezleri: Çocuk Hapishaneleri
Raporda, tam zamanlı olarak yoğun güvenlik önlemleri altında sadece Çince eğitimin verildiği merkezlerde tutulan çocukların dış dünya ile bağlantısı neredeyse olmadığını belirtildi. Ayrıca çocukların dışarı çıkmasına izin de verilmediği belirtilen raporda, 'etrafı yüksek duvarlar ve dikenli tellerle çevrili söz konusu 'okullar' yoğun biçimde korunmaktadır. Çocukların, ebeveynleriyle ayda sadece bir defa, görevlilerin nezaretinde görüntülü görüşmesine izin verilmektedir' denildi.
Reuters) - (
"Akşam Olduğunda Çocuklar Ağlıyor Anne Babalarını İstiyorlar"
Bitter Winter kuruluşuna konuşan sözde eğitim merkezindeki bir öğretmen, özellikle akşam olduğunda çocukların "Anne babamı istiyorum, eve gitmek istiyorum." diyerek ağladığını ve en çok bu durumun okuldaki görevlileri zorladığını belirtiyor. Haberde öğretmenlerin de isteğinin dışında atandığı ifade ediliyor.
Güvenlik kaygıları nedeniyle ismi açıklanmayan bir öğretmen, "Birçok öğretmen yorgunluktan tükenmiş durumda. Çözüm yok. Han milliyetine mensup bir Çinli veya Uygur olmanızdan bağımsız olarak yanlış bir şey söylediğinizde süresiz olarak öğrenim görmeye gönderiliyorsunuz. Eviniz boş kalıyor ve çocuğunuz da 'eğitim' için bu tesislere yollanıyor." diye konuştu.
Sözde eğitim merkezlerinde Uygur çocuklar - (Bitter Winter)
Çocuklar Ailelerinden Uzaklaştırılıyor
Doğu Türkistanlı çocukların ebeveynleri kamplarda olmasa bile belli bir yaşa eriştiklerinde yatılı okullara alınmakta ve sadece hafta sonları ve tatillerde ebeveynleri ile görüşebilmekte oldukları belirtiliyor.
Komünist Çin devleti bu kampların nasıl bir beyin yıkama işlevi gördüğünü şu şekilde itiraf ediyor: 'Mesleki Beceri Eğitimi Merkezleri insanların 'Üç Güç'ün aşırı dini ideolojisi ile efsunlanmış beyinlerini yıkamaktadır'.
Yatılı okullarda kalan çocukların bir zaman sonra öğretmenlerine 'anne' diye çağırmaya başladığı aktarılan bilgiler arasında. Bu konuyla ilgili değerlendirmede bulunan raporda 'çocukların kendi ebeveynlerini ne kadar nadir gördükleri veya hiç görmedikleri gerçeğinin bir tezahürüdür' deniliyor.
"Çocuklar Çamaşır Suyu İçip Kendi Kendilerine Zarar Veriyor"
Daha önce Bole kentinde 200 Uygur çocuğun tutulduğu tesiste görev yapan bir öğretmen, çocukların ruh halinin günden güne bozulduğunu söyledi.
Çocuklardan bazılarının kendi kendilerine zarar vermek için çamaşır suyu içtiğini, hatta bazılarının balık kılçığı yuttuğunu ifade etti. Aynı öğretmen çocukların sık sık 'burası cezaevi mi?' diye sorduklarını da aktardı.
"Çocuklara Domuz Eti Yedirilip Sadece Çince Konuşturuluyor"
Yine Doğu Türkistan'da bir cezaevi gardiyanı, Çin yönetiminin azınlıkların çocukları için çok sert ve katı eğitim sistemi uyguladığını, onları dış dünyadan soyutladığını belirtti.
Kamu güvenliği polislerinin eşliğinde genç Uygurlar hükümet tarafından düzenlenen tek tip Çin müfredatını okumaya mecbur ediliyor.
Çocuklar sadece Çince konuşmak, domuz eti yemek, hükümetin istediği kıyafetleri giymek ve hükümetin belirlediği alışkanlıklara ve geleneklere göre yaşamak zorunda bırakılıyor.
Habere göre çocuklar, Çin Komünist Partisi'ne itaatkar hale gelmeye zorlanıyor.
Doğu Türkistan'ın sadece bir kentinde 1 ile 3 yaş grubunun tutulduğu 11 kreş bulunuyor. Yine 3 -6 yaş grubunun tutulduğu 9 tesis ve 7 ana okulu seviyesinde kamp mevcut. Doğu Türkistan'ın sadece küçük bir ilçesinde 2 binin üzerinde Uygur çocuğa bu sözde okullarda eğitim veriliyor.
Çin'in Uygur politikasına karşı İstanbul'da bir protesto - (Reuters)
Uluslararası Af Örgütü de Rapor Yayımlamıştı
Uluslararası Af Örgütü, Çin makamlarının Uygur Türkü çocukları ailelerinden ayırarak yetimhanelere gönderdiğini tanıklıklara dayanan bir rapor yayımlayarak duyurmuştu.
Kuruluşun raporunda ailelerinin rızası olmadan yetimhanelerde tutulan tüm Uygur çocukların salıverilmesi çağrısında bulunulmuştu.
İnsan hakları grupları, Çin'in bir milyondan fazla Uygur Türkü'nü gözetim kamplarında tuttuğunun söylendiği raporda, 'Çin hükümeti ayrıca Uygur Türkleri ve diğer Müslüman azınlıklara yönelik insan hakkı ihlalleriyle de suçlanıyor. Suçlamalar arasında bu kişilerin zorla çalıştırılması, kısırlaştırılması, cinsel taciz ve tecavüz de var' şeklinde değerlendirmelerde bulunulmuştu.