Doğu Türkistan'ın insan hakları durumu konusunda tanınmış bir akademisyen olan Komünizm Mağdurlarını Anma Vakfı Kıdemli Üyesi ve Çin Araştırmaları Direktörü Dr. Adrian Zenz, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'nin 75. yılı dolayısıyla Almanya'da düzenlenen bir konferansta önemli açıklamalarda bulunarak, Volkswagen de dahil olmak üzere büyük şirketlerin Uygurların sistematik, Çin devleti devlet tarafından dayatılan zorla çalıştırılmasına karıştığını gösteren kanıtları kamuoyuyla paylaştı.
Dr. Zenz'in bulguları, Uygurların Çin komünist rejimi tarafından yanıltıcı bir şekilde "yeniden eğitim" kampları olarak adlandırılan toplama kamplarına kapatılmalarının ardından, FAW-Volkswagen gibi şirketlerde doğrudan istihdama yol açan eğitimlere yönlendirildiklerini ortaya koyuyor. Çin kaynaklarından sızdırılan Sincan Polis Dosyaları içinden ilk kez yayınlanan belgeler ve Çin devletinin iç yazışmaları, toplama kamplarındaki Uygurların zorla eğitime gönderildiği mesleki eğitim kurumları ile bu şirketler arasında doğrudan bağlantılar olduğunu gösteriyor. Volkswagen ile doğrudan iş birliği olan Sincan Hafif Endüstri Teknik Koleji ve Sincan Meslek Üniversitesi gibi önde gelen kurumların da Uygurların toplama kamplarından zorla çalıştırılmak üzere zorla mesleki eğitime tabi tutuldukları kurumlar arasında adları geçmekte.
Kanıtlar, çok uluslu şirketlerin Doğu Türkistan'da insanlığa karşı işlenen suçlara ve diğer ağır insan hakları ihlallerine karıştığına dair ciddi endişeleri artırdı. Dr. Zenz, Uygurların ve bölgedeki diğer Türk halklarının toplama kamplarına alınmasının iki milyondan fazla kişiyi doğrudan etkilediğini, Doğu Türkistan’daki bu durumun İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana en büyük devlet zorla çalıştırma sistemini oluşturduğunu hatırlattı.
Doğu Türkistan'da zorla çalıştırma ve mesleki eğitimin iç içe geçmesi, şirketlerin bilerek ya da bilmeyerek insan hakları ihlallerine katkıda bulunabileceği karmaşık bir sistem ortaya çıkardı. Dr. Zenz'in yeni açıklamaları , uluslararası toplum için, özellikle de devletlerin hesap verebilirliği sağlaması ve bölgede ticari bağları olan şirketlerin bu ciddi insan hakları endişeleri ışığında operasyonlarını ve tedarik zincirlerini yeniden değerlendirmeleri için bir eylem çağrısı mahiyeti taşıyor. Dr. Zenz, Doğu Türkistan'dan tamamen çekilmenin şirketler için etik olarak kabul edilebilir tek karar olduğunu, çünkü denetimlerin ve diğer önlemlerin mevcut ortamda baskıdan arınmış bir ortamda gerçekleşemeyeceğini vurguladı.
Uygur Hareketi İcra Direktörü Rushan Abbas, bu bulguları yorumlayarak, Çin devleti tarafından dayatılan ve Uygur halkına karşı işlenen insan kaçakçılığı ve zorla çalıştırma gibi ağır insanlık suçlarına ortak olmaya devam eden şirketleri en güçlü biçimde kınadı ve Doğu Türkistan'da veya Doğu Türkistan ile ticaret yapmaktan derhal vazgeçilmesi çağrısında bulundu: "Bugün ortaya çıkan korkunç gerçek, şirketlerin Doğu Türkistan'da Uygur halkının kanı, teri ve gözyaşı ile elde edilen kârların kaynağı konusunda bilgilerinin olmadığını söylemeye kesinlikle yer olmadığını göstermektedir. Ortada pişmanlıktan öte yapacak bir şey kalmadan bir an önce, hemen harekete geçmeliyiz.”
Uygurların çektiği acıları uzaktan izlemek yeterli olmadığı ve somut eylemlere ihtiyaç duyulduğunu belirten Abbas, “Şirketler için zaman daralıyor. Çin’in insanlığa karşı işlediği suçlara ortak olmak istemiyorlarsa şirketler Doğu Türkistan’dan derhal çıkmalı ve ilişkilerini kesmelidir. Çin'in baskıcı rejimi nedeniyle uluslararası misyonların ve denetimlerin Uygur işçilerin gerçek koşullarını tespit etmesinin imkansız olduğu göz önünde bulundurulduğunda, Uygur Soykırımının suç ortağı olma riskiyle karşı karşıya olan şirketler için bölgeden derhal çekilmek ve bölgeyi terk etmek geçerli ve ahlaki tek çözümdür” dedi.
Uygur Hareketi, uluslararası hukuka ve BM İş Dünyası ve İnsan Hakları Rehber İlkelerine bağlı kalabilmek için Doğu Türkistan'dan kurumsal olarak ayrılmanın acil bir ihtiyaç olduğunu bir kez daha vurgulamaktadır. Tüm kuruluşlara, insanlığa karşı işlenen bu suçlarla yüzleşmek için ahlaki, etik ve yasal yükümlülüklerini hatırlatıyoruz. Şirketleri, hükümetleri, paydaşları ve bireyleri mağdurları dinlemeye, uluslararası raporları dikkate almaya ve Çin'i Uygur halkına karşı işlediği suçlar nedeniyle sorumlu tutmak için birleşmeye çağırıyoruz.