Muslim Port Haber Merkezi
Bosna Hersek içerisindeki Sırplar son dönemdeki provokasyonlarına bir yenisini daha ekledi. Banja Luka, Bratunac ve Saraybosna'da, 9 Ocak'ta Boşnakların katledilmesi ve sürülmesi nedeniyle üstelik Bosna Hersek'te anayasa mahkemesi tarafından anayasaya aykırı olduğuna hükmedilen 'Sırp Cumhuriyeti Günü' vesilesiyle geçit törenleri düzenlendi, dev Sırp bayrakları açıldı.
Bosna Hersek'te Neler Oluyor?
Bölgeyi yakından takip eden uzmanlar, Bosna Hersek'teki krizi Muslim Port'a değerlendirdi.
Muslim Port yazarı, USSAP Başkanı İsmail Mansur Özdemir, "Bölgesel kronik çatışma alanlarında ortaya çıkan gerginlikler dünyayı bir büyük küresel savaşa doğru sürüklüyor." ifadelerini kullandı.
"Tüm dünya'da kriz bölgeleri ve fay hatları adeta harekete geçirilmiş durumda. Bölgesel kronik çatışma alanlarında ortaya çıkan gerginlikler dünyayı bir büyük küresel savaşa doğru sürüklüyor. Özellikle Slav saldırganlığı kendisini pek çok yerde hissettiriyor. Adeta bir program dahilinde medeniyet hatlarında çatışma alanları yaratılmaya çalışılıyor. Hassas bir denge, zayıf ve anlamsız Dayton Anlaşması'nın üzerine kurulu Bosna Hersek'te bu potansiyel çatışma alanlarından biri olarak duruyor. Yakın zamanda iç politik bir tutum gibi algılatılmaya çalışılsa da, bu çok aşan bir tutum olarak Sırp Cumhuriyeti lideri Milorad Dodik oldukça cüretkar bir açıklama ile dünyaya meydan okudu. Hassas bir denge üzerine kurulan Bosna Hersek Entitesin'de Dodik'in yaklaşımı ve politik tarzı dengeyi bozacak cinsten bir adım. Dodik, ülkedeki siyasi kutuplaşmanın ' Bosna Hersek'in ortadan kaldırılmasıyla çözülebileceğini, Sırp ordusunun oluşturulacağını ifade etti.' Tüm dünyaya da meydan okumayı ihmal etmeyen Dodik açıklamasını 'Dünyada bizi durduracak güç yok' diyerek tamamladı. Tartışmasız Dodik tarafından yapılan bu hadsiz fakat net açıklama güçlü bir mesaj içeriyor. Bu mesajın politik tarafları olmakla birlikte, bir zamandır Sırplar tarafından paramiliter oluşumların yaygınlaştırıldığı istihbaratları ile birlikte okunarak dikkatle takip edilmesi gerekiyor. Ayrıca Dodik'in bu tavrı ortak anayasal gövdeyi ve Dayton sonrasında kurulan sistemi de taciz ve meydan okuma anlamını taşıyor. Ne kadar Belgrad dönüşünde geri vites hamleleri yapsa da içindeki saldırgan düşünceleri ve Çetnik arzuları faş etmesi açısından önemli. Bu süreçte en dikkat çekici noktalardan biri de şu. Sırp Cumhuriyeti Hükümeti, İçişleri Bakanlığı (Polis) ile ilgili yasada bir değişiklik hazırlıyor. Sırp Cumhuriyeti Hükümeti polisinin yetkilerinin bir kısmını Bosna-Hersek Sınır Polisinden devralması amaçlanıyor ki bu oldukça tehlikeli bir süreç. Sırp tarafının bu kanuni hazırlık süreci Dodik ile Sırp Cumhuriyetinin ortak bir kurgu ile hareket ettiklerinin güçlü bir göstergesi.
Bu açıklamaların ardından süreci demlenmeye alan Dodik seri bazı ziyaretlerde bulundu. Rusya'nın ardından ülkemize gelen Dodik bu ziyaretlerin ardından daha ihtiyatlı açıklamalar yapsa da, var ettiği gerginlik politik gerginliği çok aşan nitelikte. Sırbistan ve Rusya'dan bağımsız hareket etmeyecek olan Dodik ve Bosna Sırplar'ı süreci kontrollü olarak geriyorlar. Hukuki ve teknik hazırlık süreçlerini tamamlamaya yönelen Sırplar aynı zamanda iç toplumsal ve güdüleyici çalışmalarını da yapmaktan geri durmuyorlar. Bulundukları bölgelerde sert endoktrine edici yöntemlerle toplumsal ve ideolojik tabanlarını sürekli konsolide etme çabası içinde hareket ediyorlar." ifadelerine yer verdi.
Uluslararası İlişkiler Uzmanı Celaleddin Duran da Bosna Hersek'teki gelişmelere değinirken, "Rusya- Türkiye, Türkiye-ABD, Rusya-ABD" ilişkilerinin bölgeyi doğrudan etkilediğine dikkat çekti.
"İkinci Dünya Savası sonrası modern küresel düzen kurulurken Balkanlar'da bu yeni düzene uygun geniş çaplı bir dizayn gerçekleştirilmiştir. Osmanlıdan geriye kalan Müslüman toplumlar dağıtılmış, zayıflatılmış, küçük ve zayıf devletler içerisinde etkisiz hale getirilmişti. Hatta bazı ülkelerde Müslüman toplumun etkinliğini, nüfuzunu koruması ihtimaline karşın asimile programları, dine karşı baskı, yasak, yıkım, katliamlar ve tüm hürriyetlerin kısıtlanmasıyla İslam'ı ortadan kaldırmayı ve Avrupa'yı tamamen küresel güçlerin eline bırakılması amaçlanmıştır. Bu ve benzeri uygulamalar en önemli kesitlerinden biri de 90'lı yılların başıdır. Batı Avrupa için siyasi, askeri, ekonomik tüm dengeleri bozan Yugoslavya'nın dağıtılması, Bosna Hersek'te Müslümanlara karşı yapılan büyük savaş, Batı Trakya Türklerine yapılan baskı ve katliamlar ve Bulgaristan'da Müslümanlara karşı insanlık dışı uygulamalar hepsi balkanlarda Müslüman varlığını, Küresel güçlerin Dünya hakimiyetini tahkim etmek için yapılan uygulamalardır.
Balkanlarda, bütün bu uygulamalara rağmen Müslüman toplumlar kendi varlığını korumayı başarmış, ülkelerde varlık mücadelesini sürdürmüş hatta büyük savaşlar vererek zaferler elde etmiştir. Bu bağlamda bugün Bosna'da yaşanan yeni gelişmeler Balkanların tamamını saracak yeni bir savaş dalgası oluşturmayı hedeflemektedir. Bosna'da yaşanan hadiseler ve Sırpların tutumu doğrudan hem ülkelerin varlığını hem Müslüman toplumları hedef almaktadır.
Rusya, Sovyetlerin dağılmasından bugüne siyasi, askeri ve ekonomik olarak en güçlü dönemlerini yaşıyor diyebiliriz. Bu da Rusya'yı hem balkanlarda hem Kafkaslarda hem de Orta Asya'da yeni bir dizayn yapmaya itmektedir. Hatta Rusya bu gücünü kullanarak geçmişten gelen Sovyet dostu ilişkilerini yeniden devreye sokarak, Afrika'da, Ortadoğu'da yeniden askeri, siyasi ilişkileri güçlendirmektedir. Libya, Cezayir, Suriye, Mısır ilişkilerinin yeniden hareketlenmesinde bu sürecin payı büyüktür. Bosna-Sırp krizi de aslında arka planı itibariyle Rusya'nın yeni balkan politikasını ortaya koymaktadır. Bosna'da yaşananlar bir yönüyle Rusya'nın yeni bölge politikasını yansıtırken diğer yönüyle Güney ve Doğu Slavların ittifakına işaret etmektedir.
Rusya'nın hem balkanlarda hem Kafkaslarda hem de Orta Asya'da uyguladığı politika birçok siyasi dengeyi bozarken bölgesel ve küresele çapta savaşlara da zemin hazırlamaktadır. Sırplar Ruslardan aldığı destek ile Bosna'da yeniden bir savaşa ve yeni bir bölünmeye hazırdır. Aslında bu durum ilk bakışta tek başına bir Bosna krizi gibi görünse de aslında balkanların tamamını ilgilendiren bir kriz olduğu açıktır. Batı Avrupa ülkelerinde özellikle balkanlara sınırı olan ve yakın ülkelerin uzun zamandır, göç, sınır güvenliği, sınır duvarları gibi yoğun faaliyetleri kapsamlı bir hazırlığın yapıldığı ve yapılan hazırlığın savaş beklentisi yönünde olduğunu göstermektedir.
Rusya'nın Balkanlarda ve diğer tüm bölgelerde giriştiği faaliyetler birçok yönüyle Hem İslam toplumlarını hem Türk Dünyasını hem de uzun yıllardır Ülkemizin yürüttüğü bölgesel politikaları hedef almaktadır. Rusya- Türkiye, Türkiye-ABD, Rusya-ABD dış politikaları sınırlar, hedefler ve etki alanları itibariyle tekrar bir karşıtlık oluşturmuştur. Bu karşıtlık genel olarak birçok bölgede gerginliği artıran bir unsurdur." dedi.
Sırp bölgesinde hangi aktörler ve neden süreci geriyorlar ve bu süreç savaşı getirir mi?
Sırp bölgesindeki gelişmeleri değinen Sosyolog İsmail Mansur Özdemir, "Rusya'nın pekçok bölgedeki yayılımcı ve saldırgan tutumu görülüyor" dedi.
"Bosna Hersek mahkemelerinin yasaklamasına rağmen 9 Ocak tarihinde Banja Luka, Bratunac'ta Bosna Hersek'teki Sırp Bölgesinin kurtuluşunu kutladı. Bu kutlama günü aynı zamanda Sırp Çetnik'lerin bölgede Müslümanları katlettikleri gün olarak kutlanıyor. Ortodoks Sırp Kilisesinin himayesinde başlayan kutlamalarda Milorad Dodik kutlamaların başını çekiyor. Rusya'nın Bosna Hersek Büyükelçisi Igor Kalabuhov'da bu gayri hukuki programa katılarak keyifle Çetnik resmigeçidini izledi. Askeri birimler yanında, polis kuvvetleri ve paramiliter unsurlarında katıldığı anma programı tamamen tahrik ve meydan okuma amacı taşıyor. Gece Kurtları isimli Rus yanlısı Çetnik örgütün'de resmi geçit törenine katıldığı program tamamen yasa dışı ve tahrik amacı taşıyor.
Tüm bu gelişmeler dikkatle izlendiğinde Rusya'nın pekçok bölgedeki yayılımcı ve saldırgan tutumu ile birlikte okunduğunda Sırp- Slav hattında saldırgan bir eğilim ve hazırlık sürecinin başladığı kendisini gösteriyor. Bu tutumlar bir savaş hazırlığı yada psikolojik baskı özelliği taşıyor.
Bosna Hersek'te her ne kadar savaş istenmese de, daha önce yaşanan süreçlere bakılarak uzun yıllara sari ciddi bir hazırlık süreci var. Nitelikli ve yetişmiş askeri kaynağı yanında Boşnak toplumun her türlü sürece de hazır olması gerekiyor. Bu anlamda Batılı ülkeler ve özellikle BM ve AB bazı açıklamalar yapsalar da geçmiş dönemde ki maliyetli tutumları güvensizlik yaratıyor. Bu noktada bu süreçte en kritik ülke Türkiye. Yakın zamanda karşılıklı ziyaretlerin ardından kapasite kontrolleri yapılmış oldu ve Türkiye böyle bir süreçte Bosna Hersek'in yanında olduğunu en güçlü şekilde ifade etmiş oldu.
Sırplarla hasım olan önemli Balkan toplumlarından biri de tartışmasız Arnavutlar. Yakın Zamanda bulunduğum Arnavutluk ve Kosova'daki Arnavut toplumu da süreci dikkatle takip ediyorlar. Görüştüğüm bazı UÇK komutanları Sıpların bir hazırlık içinde olduğunu ifade ediyorlar. Daha önce çok güçlü bir şekilde Kosova'da Sırpları püskürten Arnavut savaşçılar Sırpların Boşnaklara ve Arnavutlar'a yönelik herhangi bir girişiminde Balkanların ateş topuna döneceğini ifade ediyorlar. Dikkatle Sırpları izlediklerini söyleyen Arnavutlar Sırpları bölgede ezecek güce sahipler." dedi.
3) Buna karşı bölgesel ve uluslararası düzeyde alınması gereken tedbirler nelerdir?
Sırpların Balkanlarda Müslümanlara karşı tahammülsüzlük içinde olduğunu söyleyen Özdemir, bu saldırganlığa karşı Boşnak, Arnavut ve Türk ittifakının şart olduğunu belirtti;
"Sırpların şımarık ve saldırgan tutumunu savaş ya da savaş dışı düzlemde püskürtecek yegane ittifak Boşnak, Arnavut ve Türk ittifakıdır. Balkanlarda Müslümanlara karşı tahammülsüzlük içinde olan Sırp saldırganlığını püskürtecek yerinde en güçlü ittifak bu ittifaktır. Kurulacak güçlü bir Boşnak, Arnavut ve Türk ittifak potansiyeli bile Sırpları hareketsiz bırakacak yegane tutumdur. Rusya tarafından kurulan bu sarmal Balkanlardan, Doğu Avrupa üzerinden Kırımdan, Kafkasya'dan Kazakistan'a kadar bir büyük tehdit hattıdır. Bu tehdit dikkatle takip edilmeli ve Türkiye'nin koordinasyonu ile güçlü bir mukavemet bloku kurulmalıdır.
Bunun yanında konu uluslararası düzlemde gündemde tutulmalıdır. BM, AB, İİT ve ilgili tüm uluslararası kuruluşlar sürecin içinde tutulmalı ve net, somut yaptırımlar sağlanmalıdır." dedi.
Celaleddin Duran da bölgeye dair "farkındalık" oluşturulması çağrısında bulundu.
"Bütün bu gelişmeler hem ülkemizi hem İslam ülkelerini hem de uluslararası toplumu birtakım önlemler almaya itmektedir. Zira yeni bir savaş, kaos, iç savaş hazırlığı yapılmaktadır. Müslüman toplum, Türkler, Arnavutlar ve Boşnak Müslümanlar hedef gösterilmektedir. Bu da her alanda kapsamlı tedbirler almayı gerekli kılmaktadır.
Balkan Türkleri, Arnavutlar ve Boşnak toplumu arasında her alanda geniş ve stratejik bir ittifak oluşturulmalıdır. Yüzyıllar boyunca Avrupa'da Müslüman varlığın en stratejik gücü bu ittifaktır. Bu ittifak, bölgeni caydırıcı bir gücü, İslam toplumunu güçlendirecek ve Ülkemiz için en önemli adım olacaktır.
Türkiye Batı Trakya Türklerini, Boşnakları, Balkan Türklerini ve Arnavut Müslümanları sivil toplum, eğitim, siyaset ve kurumsal kapasitelerinin artırılması yönünde sistematik olarak desteklemelidir. Bu destekler belirli üst hedefleri gözetmeli ve merkezi bir aklı olmalıdır. Zira uzun yıllardır her alanda yapılan sağlık, kalkınma, eğitim, kültür ve diğer desteklerin plansız, üst hedefleri olmayan ve ontolojik merkezi kurgulanmamış destekler olduğu aşikardır. Balkanlarda yaşanan yeni gelişmeler bu süreci sistematik, planlı ve hızlı pozisyon almayı gerekli kılmaktadır. Kazakistan'da yaşanan oldubitti gibi bir süreç balkanlarda doğrudan bir iç savaşı doğuracaktır.
Türkiye – Arnavutluk, Türkiye-Kosova ilişkileri çok hızla geliştirilmelidir. Bu ülkelerin yakın ilişkileri ve stratejik ortaklıkları hem Türk, Arnavut, Boşnak ittifakını sağlayacak hem de balkanlarda bir siyasi otorite oluşturacaktır. Bu caydırıcılık balkanların ihtiyacı olan bir caydırıcılıktır.
İslam Dünyasında Balkanlara ve balkan Müslümanlarının geleceğine dair bir farkındalık oluşturulmalı ve balkan Müslümanlarının her alanda desteklenmesi konusunda çaba gösterilmelidir. Türkiye bu konuda, dünyada ve İslam dünyasında balkan Müslümanlarının taşıyıcı gücüdür. Bu tarihi, dini ve coğrafi bir zorunluluktur." dedi.
Araştımacı Yazar Recep Taha Engin ise, Dayton Anlaşmasının yeniden gözden geçirilmesinin altını çizdi.
"Bu bağlamda Türkiye'nin öncülük edebileceği Boşnak, Arnavut ve Türk unsurlardan oluşacak sosyal ve siyasal etkileri oluştura bilecek bir birlik sağlanması gerekmektedir. Birliğin kısaltması üç unsuru temsil edecek olan TAB'ın acilen oluşturulması gerekmektedir. Oluşturacak birliktelik ekonomi, askeri ve siyasi birliğin sağlanabileceği bir temele oturtulması ile sağlanabilir.
Sağlanacak olan birliğin acil olarak BIH içinde çözümsüzlüğe sebep olduğu ortaya çıkan Dayton anlaşmasını yeniden gözden geçirerek yeni bir anlaşmanın sağlanmasını amaçlamalıdır. Yeni orataya çıkacak olan Anlaşma ile Bosna Hersek içindeki tarafların ortak müştereklerini sağlayarak BIH iç ve dış siyasetine etki edecek bir birliktelik sağlanması amaçlamak gereklidir. Yapılacaksa anlaşmada ülkenin yaşadığı iç ve dış politik sıkıntıların ortak müştereklerde bir araya getirilmesini sağlamak olduğu gibi temsilde adaletin sağlana bileceği nüfus oranına göre yönetim şeklinin tekrardan şekillenmesi sağlanması gerekmektedir. Alija İzzetbegoviçin bütüncül bir Bosna Hersek hayalinin hayata geçirile bilmesi için bölgenin dönemin koşul ve şartlarına uygun olarak yeni bir Dayton anlaşması sağlanması gerekmektedir. Olası durumda böyle bir anlaşmanın sağlanabilmesi için ihtiyaç duyulan yöntem şu şekilde olması ülke şartlarına göre uygun olacaktır.
- BIH içinde yer alan nüfus ülkede belirlene bilmesi için üç gözlemci devletin kontrolünde ülkedeki nüfus oranın belirlenemesi gerekmektedir. Belirlenen nüfus oranınca temsilde adaletin yeniden inşası sağlanmalıdır.
- Daytonun ortaya atmış olduğu üç başkanlık konseyi içinde temsil oranında temsil süresin belirlenmesi ve ülkedeki politik istikrarın sağlanması gerekmektedir.
- Ülke içerisinde yer alan çok başlılık yerine temsilde adalete bırakması sağlandıktan sonra ülkenin 1992 öncesi sanayi ülkesi haline gele bilmesi ve ülkede yaşanan ekonomik istikrarsızlığın giderilmesi için acil beş yılık kalkınma planı sağlanması gerekmektedir.
- Ülke içersinde yer alan Boşnak,Sırp ve Hırvat dengesinin korunması ve ülke içinde olası çıkabilecek çatışmayı engelleyebilecek çağrının ivedilikle Türkiye öncülüğünde sağlanması gerekmektedir.
BıH'ın geleceği Balkan coğrafyasınada etki edeceğini unutmamak gerekmektedir. Ortaya sunmuş olduğumuz önerilerin benzerleri ve daha kapsamlı şeklinin acilen Türkiye'nin öncülüğünde kurulacak bir heyet ile BıH için yen anlaşma adı yada farklı bir ad ile toplanarak BıH için Yeni Anlaşma taslağını yapması gerekmektedir. BıH için ortaya atılacak olan her çözümün Alija İzzetbegoviç düşünce tarzı ile uygun olacak şekilde sağlanması gerekmektedir. Unutmamak gerekirki Bosna Hersek'i Bosna Hersek yapan şey tüm unsurların bir bütün olduğudur. " dedi.