Geçtiğimiz Temmuz ayından beri 'Dimyat'taki pirincin' özlemiyle yanıp tutuşan Ermenistan, sonunda 'evdeki bulgurdan' oldu. Güney Kafkasya'daki savaş Azerbaycan'ın ezici başarısı ile nihayete erdi. 44 gün boyunca devam eden savaşın herbir günü Azerbaycan ordusunu adım adım zafere yaklaştırdı. Azerbaycan şimdi yıllardır işgal altındaki kendi toprakları olan Dağlık Karabağ'ın yüzde 70'inden fazlasını geri almanın haklı sevincini yaşıyor.

Bendeniz bugün farklı bir pencereden bu savaşı ve sonuçlarını değerlendirmek istiyorum. Bölgesel gibi görünen bu savaşın hangi küresel hedeflerin bir parçası olduğunu ifade etmeye çalışacağım. Belki Azerbaycanlı dostlar başta biraz kızacaklar ama zaman içinde hak vereceklerdir. Çünkü bugün bunları söyleme zorunluluğumuz var. Böylece belki yürüyen sürece küçücük de olsa Azerbaycan lehine bir katkımız olur.

Hatırlanacağı gibi Ermenistan Dağlık Karabağ'ı işgal ettiğinde büyük Ermenistan hedefinin ilk adımını başarıyla(!) atmanın mutluluğu içindeydi. Ancak özellikle içerde, aklı başında Ermeniler, 'Dağlık Karabağ'ı aldık ama Ermenistan'ı kaybettik' diye çok gerçekçi bir tespitle gelişmeleri yorumluyorlardı. Çünkü Ermenistan sınırlarının yüzde 85'i Türkiye ve Azerbaycan ile çevriliydi. Nüfusu bölge ülkelerine kıyasla az, ekonomisi zayıf, diasporadan gelecek yardımlara muhtaç yaşamak zorunda olan Ermenistan bunu ne kadar taşıyabilirdi? İşte son savaş ile birlikte taşıyamadığı net bir şekilde tescillenmiş oldu.

Üzülerek söylüyorum şimdi aynı tehlike maalesef Azerbaycan için geçerlidir. Dağlık Karabağ'daki zaferi doğru bir zemine oturtamazsak, bu işin sonu Azerbaycan'ı kaybetmemize sebep olabilir. Kayıp illa fiziki işgal de değildir. Zafere hak ettiği payeyi verip, sarhoşluğuna da kapılmadan bu gerçeğin bir an önce farkına varılması şart. Nedir o gerçekler, birlikte kısaca bakmaya çalışalım.

Son gelişmeler tekraren teyit etti ki, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ülkesinin çıkarlarını korumak adına usta bir satranç oyuncusu olduğunu bir kere daha gösterdi. 2018 seçimlerinden beri Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan'a karşı olan nefretini sabırla zamana yaydı ve sonuçta istediğini elde etti. Azerbaycan vurdukça herkes, 'Putin ne zaman dur diyecek' beklentisine girmişti. Herkesin gözü kulağı Moskova'daydı. Müdahale an meselesi diyenler bile vardı. Ama Putin hiç de oralı değilmiş gibi bir hava içindeydi. Bu tavrı Azerbaycan'ın da destek ve güvenini almasını sağladı. Ancak Putin öyle bir noktada sürece dahil oldu ki, hem Ermenistan'ın daha fazla maddi-manevi kayıplarına son veren 'hami' rolünü üstlendi, hem de henüz yüzde 35 toprak işgalden kurtarılmışken, bu oranı yüzde 70'e çekerek Azerbaycan'ın sempatisini kazandı. Ancak işin arka planında Rusya savaşan her iki ülkeden de daha fazla kazanımlar elde etti. Bir kere artık Dağlık Karabağ'da asker bulundurmak İçin Ukrayna ve Gürcistan'da yaptıklarına benzer askeri bir müdahale riskine girmesine gerek kalmadı. Böyle olsa başta Amerika Birleşik Devletleri (ABD) olmak üzere, Avrupa Birliği (AB), Avrupa Güvenlik İşbirliği Teşkilatı'nın da (AGİT) tepkisiyle karşılaşabilirdi. Şimdi öyle bir tepki herhangi birisinden söz konusu olacak mı, hayır. Neden? Çünkü Rusya artık tampon bölgede 'Barış Gücü' vasfını taşıyor. Peki, Putin Azerbaycan'a Dağlık Karabağ'da istediği tasarrufu yapmasına onay verecek mi, çok zor. Çünkü Moskova'nın kaleme aldığı anlaşmanın koşulları yazanın lehine ustaca tasarlanmış. Rusya şimdi Karabağ'ın kalbi demek olan Laçin Koridoru'na geldi kuruldu. Bunun yanında Türkiye'nin de orada Rusya gibi muharip güç bulundurması gerektiği ifade edildiğinde Ermenistan'ın bunu kabul etmediği söylendi. Doğrudur, Ermeniler tabi ki kabul etmeyecekti. Oysa Türkiye'yi orada asıl istemeyen Rusya idi. Türkiye şimdi bunu sağlamak için Rusya ile müzakerelerde bulunuyor. Ayrıca sanki Türkiye'nin bölgedeki varlığının ne denli önemli olduğu Azerbaycan tarafından da ilk başta pek idrak edilemedi. Kazanılan zaferin heyecanıyla bunun anlama geldiği tam olarak anlaşılamadı.

Her şeye rağmen hala hiçbir şey için geç değil. Azerbaycan Dağlık Karabağ'ı işgalden kurtarmakla birlikte düne göre daha da güçlü olmalı. Yoksa bu zafer bir tuzağa dönüşebilir. Azerbaycan için asıl mücadele bundan sonra başlıyor. Bu tür zaferlerin ateşleyici gücü duygudur ama zaferleri kalıcı kılan duygularla birlikte akıldır.