Dünya yeni tip Koronavirüs salgınıyla imtihanda. Bazı ülkeler iyi bir sınav verirken, ciddiye almayanların hali ortada. Çin’in Wuhan bölgesinde ortaya çıkan, ortaya çıkış sebebiyle ilgili farklı açıklamalar yapılan (yarasa, yılan vb.) yeni tip virüs, sosyal ve ekonomik hayatı tüm Dünya’da etkilemiş durumda. İnsanlar her gün vaka ve ölüm sayılarının ülkelere dağılımını takip ediyor. Bir kısım insan yapılan tüm uyarılara rağmen önemlere uymuyor ve kendilerine bir şey olmayacağı kültü üzerinden sorumsuzca başkalarını da riske atıyor.
İnsanlık günümüze kadar pek çok virüsün vesile olduğu salgın hastalıkla temas etmek zorunda kaldı. Binlerce, milyonlarca ölüme vesile kılınan bu hastalıkların mücadele yöntemleri farklı dönem ve coğrafyalarda farklı seyirler izledi. Bugün Kovid19 ile mücadelede iki farklı metodun ortaya çıktığını görüyoruz. Türkiye’nin de içinde bulunduğu birçok ülke, baskılama yolunu seçerek mümkün olduğunca az insanın enfekte olmasını ve bu şekilde hastalığın yayılma oranının giderek düşmesini hedeflemekte. İngiltere ve ABD gibi ülkelerin ilk tepkisi ise kontrollü bir serbest bırakma şeklinde tarif edebileceğimiz, yeni enfektelere müsamaha göstererek halkın virüse karşı bağışıklık kazanması yönünde oldu. Belirtmek gerekir ki, iki ülke de bu yolun yanlış olduğunu anlayarak geri adım attı ve baskılama tercihine geri dönmek zorunda kaldı. İtalya ve İran gibi önlem almayarak virüsten Çin’den sonra en fazla iki ülke olanların ise ilk aşamada tercih ettiği bir yol bulunmuyordu.
Çok değil, bundan beş-altı sene önce Batı Afrika’da yayılan Ebola virüsünün öldürücülüğü hakkında uluslararası medyada bazı makaleler ve haberler çıkıyordu ancak pandemi haline gelmemesi sebebiyle bugünkü kadar bilinen bir süreç değildi. O günlerde bu virüsle baş etmek zorunda kalan ülkelerin mücadelesi bugün için izlenmesi gereken adımlarla alakalı fikirler verebilir.
Eboladan ölümler başladığı dönemde ölümler gerçekleştiğinde kimse bunun bir salgın olacağını ve ölümlerin gerçek sebebini bilmiyordu. Liberya, Sierra Leone, Gine’de yayılan ölümler sonrasında ilk numuneler Fransa’nın Lyon kentine gönderildi. Ortaya çıkan sonuç ebolaydı. Daha önce Demokratik Kongo’da olan bu salgın bu kez Batı Afrika’nın üç ülkesini etkileyecekti. Liberya'nın Gine sınırında bulunan Foya’da bir kadında çıkan virüs, sonrasında büyük bir paniğe yol açacaktı. Peki iki yıllık bir dönemde yirmi sekiz bin altı yüz kişiye bulaşan ve on bir bin üç yüz yirmi beş kişinin ölümüyle sonuçlanan Ebola ile Liberya nasıl mücadele etti?
Bu süreçte ilk önemli adım siyasetçilerin şeffaf tavrı oldu. Yetkililer en yararlı olabilecek şekilde vatandaşları duruma karşı bilgilendirdi. Toplu alanlar ve organizasyonlardan kaçınma çağrısı yapıldı. Liberya’daki Müslümanlar durumdan en fazla etkilenen kesimlerden oldu. Mecburi durumdan dolayı ibadethaneler geçici olarak kapatıldı, cenazelerin defin işlemleri hızlandırıldı. Bunun sebebi pek çok Müslümanının cami ve defin işlemleri sırasında enfekte olmasıydı. Radyolardan “Ebola Gerçek” diye şarkılar yapılarak çalındı. Afrika insanının radyo ile münasebetini bilenler bunun o bölge için ne kadar etkili bir yöntem olduğunu anlayacaktır. Aynı metodun bugün bazı Asya ülkelerinde de devreye sokulduğunu görmekteyiz. Doğru bilginin yayılması için büyük çaba sarf edildi. Çünkü yanlış ve yalan bilgilerin doğrudan çok daha hızlı yayıldığı ve bunun da büyük paniğe yol açtığı daha önceden biliniyordu. Bugün ülkemizdeki duruma baktığımızda büyük çaptaki dezenformasyonun halkı ne derece paniğe teşvik ettiği ortada olan bir gerçek. Diğer bir husus ise uluslararası toplumla fiziki bağ tamamen kesilirken bilgi, haberleşme ve sağlık alanında güncel verileri paylaşma hiçbir suretle kesilmedi. İvedi olarak ihtiyaçlar tespit edilerek temin çalışmaları uluslararası kurumlar vesilesiyle başlatıldı. Dışarıda vakit geçirmeyi seven Liberya insanı, vakaların artmaması için devletin koyduğu sınırlamalar sebebiyle evinde oturmaya başladı. Özellikle sabah dokuz akşam altı sınırlaması sonrası vakalarda düşüş yaşandı. Afrika’da yaşamın işten sonra başladığı düşünülürse halkın sosyal ortamının ne derece sınırlandırıldığı hesaplanabilir. Açık hava pazarları Noel dönemi olmasına rağmen boştu. Liberya’daki iç savaştan sonra ilk kez böyle bir boşluk yaşanıyordu. Okullar kapatıldı, öğrenciler evlerine gönderildi. Ancak çocukların okuldan uzak kalması onları iş gücü haline getirmesin diye internet üzerinden yerel yönetimler ile UNICEF destekli dersler işlenmeye başladı. Ellerin yıkanması ve dolaşımın kısıtlanmasına büyük özen gösterildi. Bütün ülkenin ve hatta bölgenin ortak tedbirleri salgını durdurdu. Elbette arkada büyük bir acı ve kayıplar kaldı. Neredeyse yüzde ellilik bir ölüm oranı ile Ebola da insanlığın yaşadığı diğer hastalık imtihanlarının yanına koyuldu. Başta Liberya ve bölge ülkeleri sorunu devletlerin korunma yollarını belirlemesi, insanların buna büyük bir özenle riayet etmesi, medikal ekipmanın doğru ve yerinde kullanılması, sağlıkçıların özverisi ve dış desteklerin efektif kullanılması ile halletti.
Koronanın kıtada güncel durumu ise yayılmanın devam etmesi şeklinde ilerlemekte. Çoğu ülke ilk vakalarını çoktan bildirmişti. Burkina Faso’da ilk korona kaynaklı ilk ölümün gelmesi ile Sahra altı Afrika’da koronavirüs vesilesiyle ilk ölüm gerçekleşmiş oldu. Paniğin yavaş yavaş arttığı bazı ülkelerde hızlı biten ürünleri ve boş market raflarını görmek mümkün. Yurt dışı teması olanların on dört gün kuralına uymalarını bu vesile ile bir kez daha hatırlatmış olalım. Küresel bu salgının bir an evvel durmasını Allah’tan niyaz edelim. Önlemden sonrası tevekkülden başka bir şey olmayacak.