Geçtiğimiz günlerde Mogadişu’da bir kontrol noktasında yaşanan patlama ve sonucundaki can kayıpları hepimizi derinden üzdü. En az seksen kişinin hayatını kaybettiği, bir o kadar insanın da yaralanarak hastanelere koştuğu olay sonrasında hedefin bölgedeki Türk konvoyu olduğu ortaya çıktı. Bölgedeki terör örgütü El-Şebab’ın sözcüsü bu gerçeği açıkça ifade ederek saldırının amacının Türkler ve Somali güvenlik güçleri olduğunu açıkladı.

Yapılan açıklamada saldırıda Türk konvoyunun büyük zarar gördüğü ve onları koruyan güvenlik güçlerinin de kayıplar verdiğinin altı çizildi. Sivil kayıplar için üzgün olduğunu belirten örgüt diğer yandan da dini korumak bireylerden önce gelir diyerek sivil kayıpları çok da umursamadığını açıklamış oldu.

Saldırıda bölgede yol inşa çalışmasında görevli iki vatandaşımız hayatını kaybederken cenazeleri memleketleri Denizli ve Aydın’a ulaştırılmak üzere yola çıkarıldı. Somali’nin yeniden inşasında büyük bir rol oynayan Türkiye’ye karşı yapılan ilk saldırı değil bu. Daha önce büyükelçilik binası dahil yapılan tüm saldırılar için söylenen tek bir neden vardı; Türkiye Somali’den çekilsin. İşgal veya ilhak gibi bir amacı olmayan, yalnızca Somali halkının yaşam şartlarının iyileşmesi için uğraş veren bir ülkenin Somali’de olması bu grupları neden kızdırıyor? Somali’nin en önemli hastanesi Türk hükümetince işletilmekte, Maarif Vakfı vasıtası ile eğitim desteği verilmekte, Somali ordusu modern ekipmanlarla desteklenmekte, TİKA, AFAD gibi kurumlar sosyo-ekonomik yapının gelişmesi için çalışmakta ve onlar sivil toplum kuruluşu Somali’de insani yardım çalışmaları yapmaktayken bu öfke neden?

Somali İstihbaratı’nın patlama ile ilgili ilk ulaştığı veriler ilgi çekici. Yapılan açıklamada, “28 Aralık 2019’da yapılan bombalı saldırının yabancı bir ülke tarafından planlandığına dair veriler bulunmaktadır.” kısmı, patlamanın yalnızca içerideki bir grup tarafından yapılan saldırı olmadığını gösteriyor. Başkan Muhammed Abdullahi Farmajo saldırı ile ilgili direkt olarak El-Şebab’ı suçladı. “Onlar okul yapmazlar, hastane yapmazlar, çocukları doyurmazlar ancak Somali’nin insanları ve çocuklarını öldürürler.” diyen Farmajo terörü lanetledi.

Şebab yaptığı açıklamada dört Türk olmak üzere seksen dört kişinin öldürüldüğünü açıkladı. Saldırının ardından Türkiye ve Katar bölgeye yardım yollarken, yaralananların bir kısmı da Recep Tayyip Erdoğan Hastanesi’ne gönderildi.

Bu tip saldırıları değerlendirirken Somali’nin içinde bulunduğu kritik konumu asla unutmamak gerekiyor. Oldukça önemli bir konumda bulunan ve jeopolitik açından tüm bölgeyi etkileyebilecek ülke, uzun zamandır istikrardan uzak. Hükümetin iflasından sonra umutsuzluğa düşen halk yeni yeni toparlanma sürecine girdi. Tam bu dönemde Türkiye’nin özellikle Afrika Boynuzu Krizi sonrasında Başbakanlık seviyesinde yaptığı resmi ziyaretlerle beraber iki ülke arasındaki bağlar güçlendi. Hem bölünme hem de saldırı tehdidiyle yaşayan Somali, konumu gereği ekonomik olarak istikrarlı bir düzeye ulaşırsa körfezin en değerli ülkelerinden biri olup payına düşen refaha kavuşabilir.


Siyasi ve ekonomik olarak Türkiye’nin desteği ile beraber Somali’nin eski güzel günleri dönmesi, iç barışın sağlanmasıyla olabilir. 1991’den beri süregelen çatışmalardan dolayı “failed state” (başarısız devlet) olarak anılan ve 2015’ten itibaren çıkışa geçen Somali’nin önümüzdeki yıllara dair hedeflerini gerçekleştirmesi merkezi hükümetin başarı oranına göre değişebilir. Mazlumun umudu olmaya devam eden Türkiye’nin birilerinin hedefi haline gelmesine şaşırmaya gerek yok. Sömürü geçmişi olmadan Afrika’da bulunan ve insanlara umut olan ülkemizin atacağı adımların destekçisi olmaya devam etmek gerekiyor. Saldırıların olmadığı, kanın akmadığı bir coğrafya inşa edilecekse buna ilk tuğlayı koyanın bu güzel millet olacağı hususunda şüphe yok. Bu vesile ile Somali’de hayatını kaybeden vatandaşlarımıza ve Somalililere Allah’tan rahmet, yakınlarına sabır diliyoruz.