Muslim Port Haber Merkezi | Sevde Köse

Gazze Mesiri Araştırma ve Çalışmalar Akademisi Direktörü İslam Şehda el-Alul, Gazze Şeridi'nden yaptığı saha açıklamasında “işgal, Gazze Şeridi'ni tahrip etmiş ve yaşamak için uygun olmayan bir ortam yaratmış olabilir, ancak Filistin halkının direniş ve topraklarını savunma ruhunu asla öldürememiştir ve öldüremeyecektir.” ifadelerini kullandı.

Savaşın gölgesinde Gazzelilerin hayatının elektrik ve petrolün keşfinden önceki gibi ilkel bir yaşama dönüştüğünü, yemeklerini satın aldıkları odunları yakarak pişirdiklerini, çamaşırlarını elleriyle yıkadıklarını ve ekmeği kille yapılan bir fırında yaptıklarını belirtti.

El-Alul, Al Jazeera Net'e verdiği röportajda, Gazze pazarlarında ayakkabı bulunmadığını, insanları çıplak ayakla ya da yıpranmış ayakkabılarla görmenin çok yaygın hale geldiğini belirterek “İsrail işgali tarafından bombalanan evlerin molozlarıyla dolu sokaklarda aylarca kullanıldıktan sonra yıprandıklarını, bunun da ayakkabıların hızla aşınmasına neden olduğunu” sözlerine ekledi.

Gazze Şeridi'ndeki halkın metanetiyle ilgili olarak Filistinli araştırmacı, Filistin halkının sebat etmeyi seçtiğini ifade ederek “sokaklara dökülüp direnişten vazgeçtiklerini ilan edebilirlerdi ya da sınırda durup bu gerçeklikten kaçmak için sınırın açılmasını talep edebilirlerdi, ancak onlar ellerindeki seçeneklerden biri olarak sebat etmeye karar verdiler” ifadelerini kullandı.

İslam el-Alul, Gazze Şeridi'nde gönüllük alanında "2022 Filistin Kadını" madalyasını kazanmış Filistinli bir araştırmacıdır. Başta "Filistin Halkına Karşı Etnik Temizlik: Siyonist Yerleşimci-Sömürgeciliğin Önemli ve Devam Eden Bir Eylemi (2023)", “Günümüzde İşgal Devletindeki ve Eski Güney Afrika'daki Apartheid Sistemi ve Bununla Mücadele Yolları (2021)” ve “Filistin'in Antik ve Modern Tarihindeki Dönüm Noktaları (2019)" olmak üzere Filistin alanında birçok kitap kaleme almıştır.

El-Alul, Gazze Şeridi'nde topçu ve hava bombardımanından kaçmak için bir yerden başka bir yere taşınmış, daha sonra güvenlik arayışıyla Gazze Şeridi’nin güneyindeki Han Yunus şehrine geçmiş ve işgalin buraya da girmesinin ardından Refah'a gitmiş ve Refah'ta da birden fazla yer değiştirmek zorunda kalmıştır.

İşte şahit olduklarından bazı detaylar;

•      Savaş ve abluka altında olan Gazze Şeridi'ndeki nüfusun mevcut durumunu bize anlatabilir misiniz?

Abluka ve savaş şartlarında iş olanaklarının azlığı nedeniyle binlerce genç Gazze Şeridi dışındaki kurumlarda uzaktan çalışmaya başladı. Bu gençler savaşın gölgesinde bir geçim kaynağı olmadan, işsiz, elektrik ve internet kesintileriyle yaşamaya çalışıyorlar.

Savaşın uzaması, çok sayıda kişinin yerinden edilmesi, fiyatların yükselmesi, maaşların kesintiye uğraması ve bankaların kapatılmasıyla insanlar aşırı fakirleşti ve yardımlarla yaşamaya başladı. Öyle ki zenginler ve fakirler yardım bekleme ve arama konusunda eşit hale geldi. Gazzeli vatandaş yardım kuyruklarında beklerken ya da yardım dağıtan kurumların kapısını çalarken kendini ezilmiş ve aşağılanmış hissediyor ancak bunu yapmadığı takdirde ailesi açlıktan öleceği için bunu yapmak zorunda kalıyor.

Dahası, Gazze Şeridi'nde sağlık sisteminin olmaması, hastanelerin yıkılması, birçok kronik hastalık ve salgın hastalık için ilaç bulunamaması, hatta işgale bağlı çete ve ajanların ilaç ve yardımları çalması ve bunların fahiş fiyatlara satılması nedeniyle hastalar da oldukça zor bir durumda kalıyor.

Gazze Şeridi'nin kuzeyine yönelik açlık savaşını da unutmayalım, zira işgal sadece işgale karşılık vermedikleri ve kuzey Gazze Şeridi'ni terk etmedikleri için tüm nüfusa karşı toplu cezalandırma politikası uyguluyor. İşgal, sayılarının 700 binden fazla olduğu tahmin edilen bu insanlara yardımların yanı sıra tarımsal ve ticari ürünlerin girişini de engelledi ve bunu kara saldırıları, bombardıman ve yerinden etme takip etti.

"Refah sınır kapısının işgal edilmesi ve kapatılmasının ardından Gazze Şeridi'ne yardım girişi ciddi ölçüde azaldı. Hava yardımları ise bir şovdan ibaret ve hiçbir etkisi olmadı."

Dünya, bu kadar çok insanı yaprak ve hayvan yemi yiyecek kadar aç bırakmanın ne anlama geldiğinin farkında mı? Ailem ve arkadaşlarım hâlâ Gazze'nin kuzeyinde direniyor, babam bir deri bir kemik kalmış bedeniyle kardeşlerime ve şehit kız kardeşimin çocuklarına yiyecek sağlamak için savaşıyor.

Yiyecek ararken eşyalarını yanlarında taşıyorlar ve işgal güçleri bulundukları veya sürüldükleri bölgelerini işgal edince bir bölgeden diğerine geçiyorlar. Babamla her telefonda konuştuğumda bana bir yaşından küçük olan ve süt, yumurta, et ve balık sağlanamadığı için büyümesi ve fiziksel gelişimi geciken küçük kardeşimden bahsediyor.

Babam, çocuklarına iyi bir yaşam sağlayamamanın ve onların açlığını giderememenin acısını yüreğinde taşıyor. Babam ölümün çok kez yanlarından geçip gittiğini söylüyor! Onlar defalarca ölümün etraflarında dolaştığını, aralarından bazı canları aldığını, ışıklarının söndüğünü ve dünyanın karanlığa gömüldüğünü gördüler.

•      Savaş ve abluka altında Gazzeliler yiyecek, su ve ilaca nasıl ulaşıyor?

Çoğu durumda, insanlar saatlerce kuyrukta bekliyor ve bu saatler, herkes sırasını savmak için çekişme ve kavgalarla noktalanıyor; su kısa sürede tükeneceği ve herkese yetmeyeceği için bidonların dolduramadan önce depodaki suyun bitmesinden endişe duyuyorlar.

Burada Filistinlilerin doldurmak ve sıraya girmek zorunda oldukları tatlı ve tuzlu olarak iki tür su olduğunu belirtmeliyim ve çoğu zaman girdikleri kuyruklardaki sular bedava olmuyor.

Gazze Şeridi'ndeki herkes su kuyruklarında ayakta beklemek zorunda, hiç kimse bundan muaf değil ve kimsenin bidon taşımadan suya erişmesi mümkün olmuyor. Örneğin doktorlar da hastanedeki işlerine gitmeden önce herkes gibi su kuyruğuna giriyor.

•      Amerika'nın, yerinden edilen kişileri ulaştırmayı taahhüt ettiği yardımları alıyor musunuz?

Bize ulaşan tek yardım, Gazze Şeridi'nin güneyinde uluslararası kuruluşlar tarafından dağıtılan konserve gıda ve un. Gazze Şeridi'nin kuzeyinde ise konserve gıda varsa bile çok pahalıya satılıyor.

Ancak bu gıda, insan vücudu için gerekli olan önemli besin maddelerinin çoğundan yoksun olduğu için pek sağlıklı bir gıda sayılmaz, hatta yüksek miktarda koruyucu içerdiği için zararlı kabul ediliyor. Bu gıdayı 9 aydan uzun bir süre boyunca tüketmek, birçok insanda yetersiz beslenmeye ve akabinde hastalıklara yol açıyor ki bunlardan en hafifleri saç dökülmesi, tırnak kaybı ve zayıflama iken en ağırı ölüm oluyor.

Sağlık Bakanlığı'nın yetersiz beslenme sonucu ölen çocuklarla ilgili eksik istatistiklere sahip olduğu tahmin ediliyor, ancak yetersiz beslenme sonucu ölen yaşlılarla ilgili hiçbir istatistik yok ve sayıları binlerce kişi bile olabilir.

“Gazzeli vatandaş yardım kuyruklarında beklerken ya da yardım dağıtan kurumların kapısını çalarken kendini ezilmiş ve aşağılanmış hissediyor ancak bunu yapmadığı takdirde ailesi açlıktan öleceği için bunu yapmak zorunda kalıyor.”

Şunu da belirtmek gerekir ki Refah sınır kapısının işgal edilmesi ve kapatılmasının ardından Gazze Şeridi'ne yardım girişi ciddi ölçüde azaldı. Hava yardımları ise bir şovdan ibaret ve vatandaşların beslenmesi açısından hiçbir etkisi olmadı.

İlaca erişim konusunda ise, başta UNRWA ve bazı uluslararası kuruluşlar aracılığıyla yardım şeklinde ilaçlar gönderiliyor, ancak ne yazık ki bunlar çok az miktarda ve birçok hastalık ya da şu anda yayılmakta olan salgınlara yetecek düzeyde değil. Hatta bu ilaçlar birçok kronik hastalığı ve bazı küçük hastalıkları bile kapsamamaktadır.

Bu durum, yetersiz beslenme gibi tedavisi mümkün olmayan ve yeni ortaya çıkan hastalıklarını iyileştirecek bir tedavi bulamadıkları için Gazze Şeridi vatandaşlarının acılarını daha da arttırdı. Üstelik Gazze Şeridi'ne giren ilaç sayısı çok sınırlı ve bu ilaçların hastalara ücretsiz olarak dağıtılması gerekirken işgalle bağlantılı şüpheli gruplar bunları çalıp daha yüksek fiyatlara satarak hastaların krizlerini daha da derinleştiriyor.

•      Gazze Şeridi'nde yerinden edilen kişilerin eksikliğini hissettiği en önemli malzemeler nelerdir?

Yerinden edilen insanlar birçok temel yaşam gereksinimlerinden yoksun, bunların en önemlileri; barınma çadırları, kıyafetler, ayakkabılar, yataklar, battaniyeler, halılar, mutfak eşyaları, temizlik malzemeleri, deterjanlar gibi şeyler olabilir.

Mesela Gazze'de ayakkabısız ya da yıpranmış ayakkabılarla yürüyen insanlar görürseniz şaşırmayın çünkü pazarda satın alınabilecek hiç ayakkabı yok. Ayakkabılar aylarca kullanıldığı için yıpranıyor, ayrıca sokaklar moloz ve kırık taşlarla dolu bu da ayakkabıların çok çabuk aşınmasına ve yıpranmasına neden oluyor.

Sokaklarda yürürken de çoğu insanın kıyafetlerinin yıpranmış ve yamalı olduğunu fark edebilirsiniz çünkü giyecek pek kıyafetleri yok. Aynı şekilde insanların günlük olarak yaptıkları ağır işler de kıyafetlerin kirlenmesine ve yırtılmasına neden oluyor.

Dahası Gazze Şeridi'ndeki insanlar saçlarını bulaşık deterjanı ya da el sabunuyla yıkıyor çünkü ‘şampuan’ bulunmuyor ya da Filistinlilerin alım gücünü aşan bir fiyata satılıyor.

Biz mülteciler için belki de en zor an, pazarda kışlık kıyafetlerin satılmamasıydı. Evlerini günlük kıyafetleriyle terk eden yerinden edilmiş insanlar kendilerini kışın soğuğundan koruyacak hiçbir şey bulamamıştı.

Savaştan önce insanlar rahat yataklarında uyurken şimdi yatak ve döşek yokluğu nedeniyle toprak üzerinde yatıyor. Bu da genç yaşlı birçok insanda sırt ve omurga ağrılarının artmasına neden oluyor.

•      Mülteci aileler, hava ve topçu bombardımanı altında bir yerden başka bir yere göç ederken günlerini ve gecelerini nasıl geçiriyor?

Aileler günlerini ağır işlerde çalışarak geçiriyor. Savaştan önce bu tür işler on beş dakikadan fazla sürmezken, şimdi tüm günlerini alıyor. Filistinli gününü birçok kuyrukta bekleyerek geçiriyor; tatlı su kuyrukları, tuzlu su kuyrukları, aşevi kuyrukları, yardım kuyrukları, banyo veya duş kuyrukları, ekmek kuyrukları ve daha bir sürü kuyruklar… Filistinliler tüm bu günlük ağır işlerini bombardıman, korku, hastalık ve halsizlik ortamında yürütmeye çalışıyor.

Savaşın gölgesinde Gazzelilerin hayatı elektrik ve petrolün keşfinden önceki gibi ilkel bir yaşama dönüştü; yemeklerini satın aldıkları odunları yakarak pişiriyorlar, çamaşırlarını elleriyle yıkıyorlar ve ekmeği kille yapılan bir fırında yapıyorlar.

“Gazze Şeridi'ne giren ilaç sayısı çok sınırlı ve bunların ücretsiz olarak dağıtılması gerekirken işgalle bağlantılı şüpheli gruplar bunları çalarak daha yüksek fiyatlara satılıyor.”

Göç etmeye ve tekrar tekrar yerinden edilmeye gelince, burada farklı bir hikaye var ve kelimelerle tarif edilemeyecek kadar büyük bir acı yaşanıyor... Yakıt eksikliği nedeniyle yerinden edilmek büyük paralara mal oluyor, sadece şehrin doğusundan batısına taşınmak için 400 dolardan fazla para gerekiyor, ki bu mesafe aslında iki kilometreyi bile geçmiyor.

Yerinden edilme aynı zamanda yeni yerleşim yerlerinde tuvalet inşa etme ve çadırları söküp kurma maliyetinin de artmasına neden oluyor. Nitekim işgal ani bir tahliye talep edebilir ve yerinden edilen insanlar yanlarında hiçbir şey almadan ve yürüyerek birden oradan ayrılabilirler. Bilinmeyen bir yere doğru gidiyorlar, yeryüzüne yatıp seriliyorlar ve gökyüzünü üzerlerine örtüyorlar; barınakları, kıyafetleri ve yiyecekleri olmadan.

Yerinden edilme endişesi Gazzeliler için her gün onları rahatsız eden bir işkence haline geldi. Çünkü işgal, bir yerden başka bir yere sürerek onları aşağılamak için tüm imkanlarını seferber ediyor.

•      Filistin kamuoyu yoklamaları Gazzelilerin direnişin zaferine inandığını söylüyor, peki Filistinliler zafere işaret eden hangi göstergeleri görüyor?

İşgale karşı mücadelemiz varoluşsaldır; ya biz ya onlar. Herhangi bir tarafın zaferi, diğer tarafın işgal altındaki Filistin topraklarındaki varlığının sona ermesi anlamına gelir. Ancak işgalle olan savaşlarımız çatışma turlarından ibarettir. Her turda, her iki taraf da puan kazanır ve kim daha fazla puan kazanırsa o turda avantajlı olur.

Aksa Tufanı Savaşı'nda ise direniş şimdiye kadarki en yüksek puanları kaydetti:

•      Direnişin 7 Ekim'de işgal devletinin burnunu yere sürterek askeri olarak öne geçmesi.

•      İşgalin tüm zayıflatma çabalarına rağmen direnişin bugüne kadar kararlı durması, var olmaya devam etmesi ve güçlü eylemlerini sürdürmesi.

•      İşgal devletinin sahip olduğu tüm askeri, teknik ve istihbarat imkanlarına rağmen esirlerini kurtaramaması.

•      Direnişin bazıları düşmanın ilerleme hatlarının gerisinde gerçekleşen güçlü, sancılı ve etkili askeri operasyonlar gerçekleştirmesi.

•      Direnişin savaş sırasında işgalin patlamamış füzelerini kullanarak kapasitelerini yeniden inşa edebilmesi.

Sinvar Sadece İsrail’i Değil New York Times’ı da Şok Etti Sinvar Sadece İsrail’i Değil New York Times’ı da Şok Etti

•      Direnişin medya aracılığıyla operasyonlarını belgeleyerek işgalin yalanlarını ifşa etmesi ve ayrıca direnişin Siyonist esirlerin ailelerinin psikolojik boyutunu etkileyen klipler yayınlaması.

•      İşgal, Gazze Şeridi'nin neredeyse tamamını yok etti ve ardında on binlerce şehit ve yaralı bıraktı. Ancak başlangıçta başlattığı savaşın ana hedeflerinden hiçbirisine ulaşamadı. Savaşta hedeflerine ulaşamayan elbette kaybeden taraftır.

•      Uzun süren savaşa ve ablukaya rağmen Gazze halkını kararlı kılan şey nedir?

Bazıları Filistin halkının başka bir seçeneği olmadığını ve buna katlanmak zorunda kaldıklarını söylüyor! Bu doğru değil. Gazze halkı gibi bir halk sokaklara dökülüp direnişi ve ona tabi olanları reddettiğini ilan edebilirdi ya da sınırda durup bu gerçeklikten kaçmak için sınırın açılmasını talep edebilirlerdi, ancak Gazze'deki Filistin halkı önündeki seçeneklerden biri olarak sebat etmeye karar verdi.

Tüm ailesini, evini ve sığındığı yeri kaybeden ve hayatta kalan tek kişinin o anki sözleri "Elhamdulillah, direnişe feda olsun" demek oldu. Bu ve bunun gibi binlercesi, “işgali yenmenin tek yolunun direnişten geçtiğine” dair derin bir ideolojik ulusal eğitimin ürünüdür.

Cömert Filistin halkı, diğer halkların ve kurtuluş hareketlerinin yaptıklarından ve sömürgecilere karşı nasıl zafer kazandıklarından dersler çıkarmış ve hiçbir zaferin fedakarlıklar yapılmadan ve ağır kayıplar verilmeden elde edilemeyeceğinin bilincindedir. Bu halk hayatının tadını çıkarmak isteyenin bir vatanı olduğunu unutmaması gerektiğini biliyor.

İşte bu nedenle Filistin halkı işgal altındaki topraklarında kalmaya karar verdi. Hayattaki tüm bu zorlukların, açlığın, korkunun ve mal, mülk ve zenginlik yoksunluğunun Alemlerin Rabbi'nin bir imtihanı olduğunu ve buna sabretmesi gerektiğini bilir.

İşgal, Gazze Şeridi'ni yok etmeyi ve yaşamak için uygun olmayan bir ortam yaratmış olabilir, ancak Filistin halkının direniş ve topraklarını savunma ruhunu öldürememiştir ve öldüremeyecektir.

•      Ailelerin Arap, İslami ve uluslararası kuruluşlardan savaş sırasında talep ettikleri en önemli şey nedir?

Gerçek şu ki, biz bir yardım ya da bağış istemiyoruz. Tek istediğimiz bu işgalin kaldırılmasıdır. Böylece işlerimizi idare edebilir ve kaynaklarımızı vatanımızı kalkındırmak için kullanabiliriz.

Ancak yardımların Gazze Şeridi'ne girişini engelleyen bu işgal altında herhangi bir yardımın değeri yok. Zira tüm dünyanın bildiği gibi Mısır tarafında yüzlerce tır yığılmış durumda ve işgal onların Gazze Şeridi'ne girmesini engelliyor.

Bu kuruluşlar, eğer kararlı olurlarsa halkımıza yönelik devam eden bu saldırıların durdurulması için baskı yapılmasında aktif bir rol oynayabilirler.

“Filistin halkı İsrail tankının arkasında gelen ya da işgalle koordinasyon içinde olan bir otorite istemediği gibi, Gazze Şeridi'ni yönetecek bir Arap gücü de istemiyor.”

•      Gazzeliler ülke işlerini yürütecek ne tür bir otorite istiyor?

Filistin halkı kesinlikle bir İsrail tankının arkasında gelen ya da işgalle koordinasyon içinde olan bir otorite istemediği gibi, Gazze Şeridi'ni yönetecek bir Arap otoritesi ya da gücü de istemiyor. Gazzeliler, vatanlarının işlerini en iyi Gazze halkının yönetebileceğini düşünüyor.

Yıllardır işgal tarafından sekteye uğratılan sandıklardan ve seçimlerden çıkan kendi seçtikleri otoriteyi istiyorlar. Ayrıca Gazze Şeridi'nin yeniden inşasını yönetebilecek ve uluslararası tanınırlığa sahip bir Filistin uzlaşı otoritesi istiyorlar. Direnişi silahsızlandırmayan bir otorite istiyorlar çünkü bu savaş onlara direnişin hayatta kalmasının kendilerini koruyacak bir kalkan olduğunu öğretti.

*Yazımız Al Jazeera kanalında yayınlanan makaleden çeviri yapılmıştır.

Editör: Muslim Port