Muslim Port Haber Merkezi | Büşra Zehra Çamdalı

Diplomatik çalışmalarda iletişim insan vücudunda akan kana benzetilir. Yani iletişim durduğunda diplomasi ölür ve devletler arasındaki anlaşmazlığı yönetmenin tek yolu şiddet olur. Bağımsız devletler arasındaki müzakere süreçlerinin tamamı iletişime dayalıdır. Ülkeler, müzakere sürecindeki tarafların hedeflerini ve uzlaşmacı çözümlere ulaşma olanaklarını keşfetmek için analiz edilen ve yorumlanan birçok mesaj gönderir.

Diplomatik iletişim

Diplomatik iletişim ilmi, devletler tarafından gönderilen mesajlardaki sembollerin anlamları analiz etme ve liderlerin davranış ve söylemlerindeki sinyalleri anlama sürecinde yeni ufuklar açmak için gelişmiştir. Bu bağlamda, ülkeler, temsilcilerinin dil becerilerini geliştirmeye çalışırlar, böylelikle kelimelerin çağrışımlarını ve anlamlarını anlarlar ve devletin hedeflerini gerçekleştirmek için bunları nasıl kullanacaklarını anlarlar.

Diplomasi dili ne kadar gelişti?

Diplomasi dili öyle gelişmiştir ki, kelimelerin kullanımı, siyasi ve dilsel anlamları hususunda çok ciddi bir farkındalıkla gerçekleşir ve kelimeler sosyokültürel olarak ifade ettikleri anlamlar ışığında anlaşılır ve yanlış anlaşılmaya yol açabilecek kelimelerden kaçınılır. Bu nedenle, kelimeleri diğer tarafların açıkça anlayabileceği şekilde belirli bir şekilde kullanmak diplomatların, devlet liderlerinin ve temsilcilerinin en önemli niteliklerinden biri haline gelmiştir. Diplomatik dil, yanlış anlaşılma ihtimalini azaltmaya çalışırken kültürler arası iletişime dayanır.

Beden hareketleri ve jestler gibi sözlü olmayan iletişim, sözlü iletişimden daha az önemlidir denemez. Sözsüz iletişim de diplomatik dilin en önemli temellerinden ve araçlarından biridir ve birçok anlam ve çağrışım taşır. Ve her hareket bu çağrışımlarla anlaşılır ve üzerine bir şeyler bina edilir. Tek bir hareket, iki ülke arasındaki ilişkilerin kurulmasına katkıda bulunabileceği gibi, bazen de ilişkilerin kopmasına neden olabilir.

Bir diplomat "yapıcı belirsizliği" nasıl kullanabilir?

Siyasi mesajlarda var olan netliğe duyulan ihtiyaca rağmen, diplomatlar ve devlet liderleri bazen birden fazla şekilde yorumlanabilecek belirsiz sinyaller gönderme yoluna başvururlar. Bundan dolayı da Henry Kissinger "yapıcı belirsizlik" kavramını icat etti. Yani bu, muarız tarafların farklı şekillerde yorumlamalarına açık olan ve birden fazla seçeneğin önünü açan bir dil ve işaretler kullanmak demektir. Nixon'ın, 1973'te -Kissinger'ın Amerika ve Çin arasındaki ilişkileri iyileştirme olasılığı hakkında belirsiz sinyaller göndermesinden önce gerçekleşen- Çin ziyareti sırasında olduğu gibi. Sonrasında bu ilke, Amerika'nın -net politikalar benimsemek istediği birkaç durum dışında- Amerika'nın dış politikasının baskın bir özelliği haline geldi. Aynı şekilde yapıcı belirsizlik - İsrail'in Oslo sırasında ve sonrasında Filistinlilerle yaptığı gibi- gücü elinde bulunduran tarafın zayıf tarafa kendi yorumunu dayatmasına izin veriyor. Anlaşmalar çoğunlukla muğlaktı ve bunları, yorumlarının müzakerecilere bırakılmasını -bütün muğlaklığa rağmen- "açıkça" şart koşan metinler izledi. Bu nedenle, müzakereler yirmi yıl boyunca somut bir sonuç olmaksızın devam etti, ardından Başkan Trump büyükelçiliğini Kudüs'e taşıdı, çünkü Oslo metinleri tek taraf ağırlıklıydı ve sadece 'Filistinlilerin Kudüs'e yönelik beklentilerini gerçekleştirmekten' bahsediyordu.

Bunun bir başka açık örneği, 1967'de Arap ülkelerinin yenilgisinden sonra muğlak ateşkes anlaşmasını hazırlayan ve anlaşmanın İngilizce versiyonunda metninde 'savaştan sonra işgal edilen topraklardan çekilme 'den bahseden Lord Caradon'dur. İsrailliler bu anlaşmaya bağlı kaldı ve Fransız versiyonunda da Arapların elindeki versiyon olan "işgal altındaki topraklardan" geri çekilmeyi şart koşuyordu. Anlaşma, bazı bölümlerinde 'savaş öncesi toprakların' sınırlarına geri dönüşü de şart koşarken bu sınırlar belirtmedi ve bu kararın yorumlanması hala tartışmalı ve belki de ilelebet devam edecek.

Belirsizliğin olumlu olmadığı, mesajın yanlış okunması nedeniyle, özellikle ülkeler arasındaki çatışmalarda, ilişkileri geliştirme fırsatlarının kaybedilmesine yol açan birçok durum da vardı. Saddam Hüseyin'in Amerikan büyükelçisinin konuşmasını yorumlarken 'Kuveyt'i işgal etmesi durumunda ABD'nin müdahale etmeyeceği' ni anlaması, diplomatik mesajlardaki belirsizliğin ciddiyetine ve diplomatik iletişimde açıklığın önemine tanıklık eden bir vakadır.

Amerikan "Dış Politika" dergisi, Irak Cumhurbaşkanı Saddam Hüseyin ile ABD Büyükelçisi April Glaspie arasındaki ünlü röportajı ele alarak, Büyükelçinin, Irak'ın Kuveyt ile olan sınır anlaşmazlığında hiçbir fikri olmadığını Irak cumhurbaşkanına açıkça belirttiğini ve bu durumun bazılarının bu işgal için ABD büyükelçisinin sözlerini sebep göstermesine neden olduğunu kaydetti. Irak ordusu Kuveyt'i işgal ettikten sonra ve Körfez ülkelerini kurtarmak için Washington'un önderlik ettiği uluslararası seferberliğin akabinde Glaspie Mart 1991'de Washington'daki Senato Dış İlişkiler Komitesi'nin önüne çıktı. Senato, Glaspie'nin Irak hükümetine komşu Kuveyt'i işgal etmeye teşvik eden yanlış bir sinyal gönderilmesine sebep olup olmadığını incelemek istedi. Glaspie, -medya tarafından bildirilen oturum protokolüne göre- Irak cumhurbaşkanını Kuveyt'e saldırmasının sonuçları konusunda defalarca uyardığı konusunda ısrar etti. Ancak bu konuda -diplomatik bir dille- açıklama yapan ABD'nin eski Suudi Arabistan büyükelçisi James Akins diplomasi dilinde bazılarının düşündüğü gibi doğrudan bir uyarı verilemeyeceğini de açıkça belirtti. Ve DeWelt gazetesine göre şunları da ekledi ' 'Sayın Başkan, gerçekten Kuveyt'e girmeyi düşünüyorsanız, sizi büyük bir öfkeyle karşılarız ve ülkeniz ve saraylarınız yıkılır.' Bu şekilde bir şeyi ne ben ne de başka herhangi diplomat söyleyemez.' dedi. Çoğu araştırmacıya göre, Diplomatik ilişkilerdeki bu şekilde belirsizliğin genellikle olumsuz sonuçları olur ancak amacı birden fazla seçeneğe yol açmak olan birkaç durumda da olumlu olabilir.

Diplomatik iletişim ve teknolojinin etkisi

İletişim araçlarının ve medyanın gelişmesi, diplomatik çalışmaları ve ülkeler arasın mesaj gönderimini büyük ölçüde etkilemiştir. Bu gelişmenin en önemli sonuçlarından biri, mesajların hızlı bir şekilde iletilmesi ve kamuoyuna duyurulması ve halkları belirli seçenekleri benimsemeleri için hükümetlerine baskı yapmaya zorlamasıdır.

İngiliz Dışişleri Bakanı Lord Palmerston'un 1840 yılında ilk telgrafı aldığında 'Aman Allahım... Diplomasinin sonu geldi.' dediği rivayet edilir. Şüphesiz ki o, profesyonel diplomatların ülkeler arasında anlaşmalar yaptığı ve dış ilişkiler kurduğu gizli ve geleneksel diplomasiyi kastetmiştir. Ancak Palmerston'ın söylediğinden bu yana, diplomatik iletişim -yöntemlerini geliştirmelerini gerektiren yeni zorluklarla karşı karşıya kalan- profesyonel diplomatların hayal gücünü aşacak bir şekilde gelişti. Ayrıca Sosyal medya da devlet liderlerine ve diplomatlara yeni zorluklar getirdi. Binaenaleyh Elektronik diplomasi, dijital diplomasi ve siber diplomasi gibi yeni kavramlar ortaya çıktı.

Doğrudan kitlelere hitap etmek

Bu durum, diplomatik iletişimin amaçlarının gelişmesine yol açmış, böylece hükümetlerle sınırlı kalmadan kitlelere ulaşmayı amaçlamıştır. İletişim devrimi diplomatik çalışmanın gizliliğini de azaltmıştır. Bu nedenle modern diplomasi, sembollerin yalnızca hükümetlere hitap etmek için değil de halkı etkilemek için de kullanıldığı iletişimsel ve hitabi bir eyleme dönüşmüştür. Bu da diplomasi ve kültür etkileşimi arasındaki ilişkinin artmasına, yeni diplomasi teorilerinin geliştirilmesine ve diplomatik bilginin üretilmesine yol açmıştır.

Diplomatik iletişim ve çatışma yönetimi

Diplomatik iletişim, devletler arası çatışmaların yönetilmesinde de bir temel haline gelmiştir, Zira düşmanlık ve savaş dönemlerinde bile anlaşma olanaklarının sağlanması ve barışçıl çözümlere ulaşılması için iletişim kanallarının açık kalması gerekmektedir. Çünkü diplomatik iletişim kanalları aracılığıyla karşı tarafa mesajlar gönderilmektedir.

Ülkelerin diplomatik iletişimde kullandığı yöntemler nelerdir?

Araştırmacılar -sonuçlarını analiz etmek için- diplomatik iletişim araçlarına, bir yaklaşım olarak nasıl kullanılacağına ve ülkelerin hedeflerine ulaşmada ne ölçüde başarılı olduklarına odaklanmaya başladılar. Olumlu sonuçlar elde etmek isteyen bir uygun araçların kullanımı araştırmalıdır. Bu nedenle -özellikle çatışma zamanlarında- mesajın ulaştığından emin olmak için her aracın özellikleri ve hedef kitlesi analiz edilmelidir.

Diplomatik iletişimde araçların kullanımı teorisi

Diplomatik iletişimde, bu araçların etkilerinin ve mesajı iletmedeki yeterliliklerinin analizi için araçların kullanımı teorisi gelişmeye başladı. Zira diplomatik iletişim, belirli nitelikteki mesajların karşılıklı iletildiği ve yorumlandığı, devletler düzeyinde gerçekleşen ayrı bir iletişim sürecidir.

Diplomat, ulaşmak istediği hedefler ışığında uygun araçları seçer. Bu nedenle diplomatik iletişimde araç seçme süreci, ülkeler ve halklarla ilişkiler kuracak stratejik planlamanın en önemli kısımlarından birini oluşturur. Bu, ülkeler arasındaki diplomatik iletişimini analiz etme, ülkenin küresel krizlere karşı tutumunu ifade etmedeki yetkinliğini fark etme ve bu gibi karşı krizlere çözüm geliştirmeye katkıda bulunma veya arabuluculuk rolü üstlenme becerisi ile ilgilidir.Bunun ışığında, diplomatik iletişim ilmi, diplomatik söylemin tahlili, mesajların inşası, taslak ve dil yöntemleri ve bunları iletmek için kullanılan araçlar gibi birçok alanı içerecek şekilde gelişebilir.

Diplomatik iletişim ve medya diplomasisi arasındaki ilişki

Diplomatik iletişim ilmini gelişimi, yeni iletişim teorilerinin inşası ve bilimler arasındaki ilişkilerin geliştirilmesi ile ilgilidir. Bu ilimler, uluslararası ilişkiler ilminin gelişmesinin ve devletler ve halklar arasındaki ilişkiler için yeni yöntemlerin bulunmasının temelini oluşturur.

Küresel gerçekliğin yeniden inşası

İşte bu ilimler, küresel gerçekliğin yeniden inşasına ve çatışmaların çözümü için yeni ufuklar açılmasına katkıda bulunabilir. İnsanlar, sömürge hedeflerini kontrol etmek ve başarmak amacı olmayan hatta her türlü sömürgeciliğe direnmek, tam bağımsızlığa ulaşmak ve saygı ve karşılıklı anlayış temelinde çıkar ve menfaat alışverişinde bulunmak gibi büyük hedeflere ulaşmak için halklar arasında iş birliğinin sağlamanın temelini oluşturabilecek yeni bir bilgi türüne ihtiyaç duyuyorlar. Bunun ışığında diplomatik iletişim, uluslararası ilişkilerin geleceğini yeni kurallar üzerine inşa etmede önemli bir rol oynayabilir. Diplomatik iletişimin en önemli özelliklerinden biri, zorlamaya değil de ikna ve karşılıklı anlayışa dayalı bir iletişim olmasıdır.

Sömürge sonrası dönem

Batı Balkanlar Yeniden Isınırken: Türkiye Ne Yapmalı? Batı Balkanlar Yeniden Isınırken: Türkiye Ne Yapmalı?

Diplomatik iletişim ilminin gelişimi, yoksullukla mücadele ve iklim değişikliğinin tehlikelerinden korunma gibi önemli konularda halklar arasında bilgi alışverişine dayalı yeni uluslararası ilişkilere ve küresel kamuoyunun oluşmasına ihtiyaç duyulan 21. yüzyılın zorluklarının anlaşılmasına dayanmaktadır.

Yine iletişim devrimi de sömürge döneminde halklar için oluşturulmuş, nefretin, ayrımcılığın ve ırkçılığın temelini oluşturan olumsuz klişeleri reddetmeye ve saygıya dayalı yeni zihinsel imajlar oluşturmak için -kamu diplomasisi, popüler diplomasi ve kültürel diplomasinin gelişimine bir giriş mahiyetinde- diplomatik iletişimi geliştirme yeteneğimizi artırabilir. Güney'in fakir ülkelerinde diplomatik iletişim ilmini ve ilgili bilimleri geliştirmek için çalışabilir ve bunları sömürgecilik, bağımlılık ve Batı sömürüsüne karşı mücadelede iş birliğine dayanan yeni ilişkiler kurmak için kullanabiliriz. Bu ilişkileri kurmak ve insanlarımız için yeni zihinsel imajlar oluşturmak için her türlü iletişim türünü ve medyayı kullanmalıyız.

Diplomatik iletişim, yoksul halkların tarihin yeni bir döneminde aktif rol oynadığı yeni bir ilmin inşasına katkıda bulunabilir. Arap üniversitelerimiz bu ilmin geliştirmek için üzerlerine düşeni yapıyor mu?

*Bu makale Al Jazeera'da Süleyman Salih tarafından kaleme alınmıştır.