İdlib'de Sığınmacıların Kaldığı Kamp Vuruldu: 10 Ölü İdlib'de Sığınmacıların Kaldığı Kamp Vuruldu: 10 Ölü

Suriye'de Esed rejiminin Dışişleri Bakanı Faysal Mikdad, yeni ABD yönetimini 'Suriye'deki politikasını gözden geçirmeye' çağırdı. Mikdad, Fırat'ın doğusunda 'halk direnişi' olduğuna dikkati çekerek ABD yönetiminin önündeki seçimin 'askerlerini geri çekmekte geç kalmamak' olduğunu söyledi. Moskova'yı ziyaret eden Mikdad, 'Arap ulusal güvenliğine tehdit oluşturduğunu' söyleyerek Türkiye'yi sert bir şekilde eleştirdi. Öte yandan, 'meşru ve sınırlı' olarak nitelediği İran'ın Suriye'deki askeri varlığını savunan Mikdad, İran'ın Tahran üzerindeki ABD baskısıyla mücadele hakkı olduğunu vurguladı.

Rusya'nın başkenti Moskova'ya gerçekleştirdiği çalışma ziyaretinin ikinci gününde Mikdad, Rusya Dışişleri Bakan Yardımcısı ve Devlet Başkanı Putin'in Orta Doğu ve Afrika Özel Temsilcisi Mikhail Bogdanov ile bir dizi görüşme yaptı. Mikdad'ın ziyaretine ilişkin Rusya Dışişleri Bakanlığı tarafından yapılan açıklamada, 'ziyaretin özellikle Suriye'deki son gelişmelere odaklı olduğu, yapılan görüşmelerde bölgesel ve uluslararası dosyaların ele alındığı' belirtildi.

Açıklamaya göre iki taraf, Suriye Anayasa Komisyonu'nun dördüncü tur toplantılarının sonuçları ve Moskova ile Şam'ın Suriye'nin istikrar kazanmasına ve altyapısının yeniden inşasına yardımcı olma çabaları bağlamında geçtiğimiz ay ortak olarak Şam'da düzenledikleri Suriyeli mültecilerin geri dönüşü konulu Uluslararası Mülteci Konferansı sonuçları çerçevesinde ortak çabalarını ayrıntılı olarak ele aldılar. Yine açıklamaya öre iki taraf, Ortadoğu'daki genel meselelerde siyasi diyalogu ilerletmeye devam etme' konusunda çabalayacaklarını vurguladılar.

Mikdad'ın bir diğer Rusya Dışişleri Bakan Yardımcısı Sergey Ryabkov ile yaptığı görüşmenin büyük bölümü, Kimyasal Silahların Yasaklanması Örgütü'nün (OPCW) faaliyetleri ve bununla ilgili Rusya-Suriye mekanizmalarıyla ilgili konuya ayrıldı. Ryabkov, bu dosyayı bakanlıkta stratejik güvenlik ve silahlanma dosyalarıyla ilgili yetkisi çerçevesinde ele alırken Rusya Dışişleri Bakanlığı'ndan yapılan açıklamada, iki tarafın, 'bazı Batılı ülkelerin yıkıcı politikaları sonucunda teknik bir aygıt olmaktan çıkıp Rusya ve Suriye'nin reddettiği jeopolitik planları gerçekleştirmek için bir araca dönüştüren' OPCW'nin faaliyetlerinin tartışıldığını söyledi.

Mikdad ile Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov arasında yapılan görüşmede ise iki tarafın Birleşmiş Milletler (BM) ve OPCW'de önümüzdeki süreçte atacakları adımlar arasındaki koordinasyonun artırılması kararlaştırıldı.

Mikdad'ın, Washington aleyhinde ateşli açıklamalar yapmak için Rusya'nın başkentine yaptığı ziyaretten faydalanması oldukça dikkat çekiciydi. Suriye Dışişleri Bakanı yeni ABD yönetimini Suriye'deki askerlerini geri çekme kararını uygulama konusunda hızlanmaya çağırdı. Bu dosyanın Lavrov ile görüşmesinde ele alınan konulardan biri olduğunu belirten Mikdad, Rusya ve Suriye mevzilerinde geniş bir uyum olduğunu da sözlerine ekledi. Mikdad, Russia Today (RT) kanalına verdiği röportajda, Suriye'de Rusya ile ABD arasında askeri koordinasyon olmadığını söyledi. Mevcut koordinasyon kanallarının 'iki ülke güçleri arasındaki sürtüşmeyi önlemek için düzenli temaslarla sınırlı olduğunu' belirten Mikdad, 'Amerikan askerlerinin geri çekilmesi çağrısında bulunuyoruz. Onlarla herhangi bir koordinasyon kurulması çağrısı yapmıyoruz' dedi.

ABD'nin şeytani yanılsamaları

Açıklamalarına dikkat çekici bir şekilde ifadelerini sertleştirerek devam eden Mikdad, 'Washington şerefi ve haysiyetle geri çekilmek istiyorsa, şimdi geri çekilmeli ve karar vermede gecikmemelidir' ifadelerini kullandı. Suriye'nin kuzeydoğusunda 'halk direnişi' olduğuna dikkati çeken Mikdad, söz konusu halk direnişinin Beyaz Saray'da gerek mevcut yönetim gerekse yeni yönetim için olsun, ABD'nin 'şeytani yanılsamalarını ve hayallerini' ortadan kaldıracağını söyledi. ABD'nin Suriye'deki varlığının 'uluslararası yasaların açık bir ihlali olduğunu ve BM Güvenlik Konseyi'nin (BMGK) daimi üyesi olarak ABD'nin, Suriye ve uluslararası hukukla ilgili kararlara uyması gerektiğini, aksi takdirde egemenliğine ve toprak bütünlüğüne saldırıyı kabul etmeyen diğer bölgelerde karşılaştığına benzer bir kaderle karşılaşacağını' bir kez daha yineledi.

Bununla birlikte Mikdad, Suriye'nin Washington ile 'bölgedeki mevcut duruma karşı ılımlı ve kabul edilebilir bir Amerikan geri çekilmesini ve tutumunu garanti eden, İsrail'e yönelik körü körüne desteği durdurmayı içeren ve Arap meselelerine karşı dengeli bir politika yürütülmesini öngören' bir diyalog başlatmak istediğini ima etti.

Washington'ın 'önce Kudüs'ü İsrail başkenti olarak kabul ederek, ardından da İsrail'in Golan Tepeleri'ni ilhak etmesini onaylayarak uygulanamayacak bir karar aldığını' söyleyen Mikdad, Washington'ın bu 'akılsızca politikaların sonuçlarından ders çıkarması gerektiğini' sözlerine ekledi.

İran-Suriye ilişkilerine değinen Mikdad, 'Washington'ın İran'ın Suriye'deki askeri varlığından söz etmeye hakkı olmadığını, çünkü bu askeri varlığın ABD topraklarında olmadığını' söyledi. Mikdad, 'İran'ın Suriye'deki askeri varlığı meşrudur. Çünkü İran Suriye'nin talebi üzerine geldi. Bu çok kısıtlı ve askeri danışmanlarla sınırlı bir varlıktır' dedi.

İran'ın Nükleer programıyla ilgili baskılar karşısındaki tutumunu savunan Mikdad, Tahran'a gerçekleştirdiği son ziyaret ile ilgili olarak şunları söyledi:

'Nükleer programla ilgili baskılar karşısında İran'ın konumunu savundu. İranlılar nükleer anlaşma konusunda yeni müzakereler başlatmaya hazır değiller. Washington, nükleer anlaşmaya dönse de dönmese de Tahran, anlaşmaya çerçevesindeki yükümlülüklerini yerine getirmeye devam ediyor. Fakat İran devleti, Washington'ın mevcut anlaşmaya geri dönmemesi halinde kendi çıkarlarına hizmet eden uygun kararları alma hakkına sahiptir' şeklinde konuştu.

ABD'nin, 'yeni bir durum oluşturma ve uluslararası toplum tarafından onaylanmış önceki anlaşmaları ortadan kaldırma' amacıyla bir takım girişimleri olduğunu düşünen Mikdad, yeni bir anlaşmanın onaylanması için müzakere talebinde bulunulmasının kabul edilemez olduğunu, Washington'ın bazı müttefikleri tarafından dahi kınandığını söyledi. Washington'a yaptığı politikalarını gözden geçirmesi ve ABD'nin önceki Demokrat yönetimi tarafından onaylanan anlaşmalara geri dönmesi çağrısını bir kez daha yineleyen Mikdad, çünkü 'güvenilirliğini ve dünyanın ona olan güvenini kaybettiğini' vurgulayarak, 'İki aylık aranın ardından imzaladığı anlaşmadan çekilip yeni şartlar koyabilecek bir yönetimle kim anlaşma imzalar?' diyerek, durumu sorguladı.

İsrail ile normalleşme kararlarıyla ilgili bir soru üzerine ise Mikdad, Şam'ın 'İsrail ile normalleşmeyi, İsrail'in işgal ettiği tüm topraklardan çekilmesine bağlayan Arap zirvelerinden çıkan kararlara bağlı olduğunu' söyledi. Bununla birlikte Mikdad, Şam'ın 'Araplar olarak mücadele edilecek yeni bir durumun ortaya çıkmasına vermeyeceğini, ancak böyle bir durumun ortaya çıkması halinde çatışmadan tek faydalananın İsrail olacağını' belirterek, 'İsrail, Arap ülkelerini tekelleştirmeyi başarırsa bundan tüm Arap ülkeleri etkilenecektir' yorumunda bulundu. Aynı zamanda İsrail'in işgal altındaki toprakları koruyabildiği konusunda bir yanılgıda olduğunu söyleyen Mikdad, Golan Tepeleri'nde hava istasyonlarının kurulmasına karşı ayaklanmalar olduğunu' söyledi.

Golan Tepeleri dosyasında Suriye'ye verilen uluslararası desteğin 'Filistinlilere verilen uluslararası destek gibi azalmadığını' söyleyen Mikdad, 'Dolayısıyla İsrail, 4 Haziran 1967 sınırlarına dönmeden bölgede barış ve güvenlik içinde yaşanamayacağını anlamalıdır' dedi.

Bu arada Mikdad'ın röportaj sırasında Şam'ın Arap ülkeleriyle ilişkileri normalleştirmeye hazır olup olmadığına ilişkin bir soruyu yanıtlamaktan kaçınması dikkat çekiciydi. Suriye'den Arap ülkelerine daha fazla ürünün erişmesinin Şam'ın Arap ülkeleriyle ilişkilerinin normalleşmesi için gerekli koşulların olgunlaştığını gösterip göstermediği sorulduğunda ise Mikdad, ABD'nin Suriye'ye 'Caesar Yasası çerçevesinde uyguladığı baskıya dikkat çekmekle yetindi. Mikdad, 'Bu yasa çiğnenmeli, çünkü Suriye ile çalışmak isteyen hiçbir ülke bu yasadan kaçamayacak' şeklinde konuştu.

Arap ülkeleri ile Suriye'nin, Türkiye'nin bölgedeki genişleme eğilimleri konusunda birlik olmalarının Arap ülkeleri-Suriye ilişkilerini gözden geçirme çabalarının başlatılmasının temeli olup olmayacağı sorusunu görmezden gelen Mikdad, yalnızca Türkiye'ye odaklanarak, 'Ankara'nın Müslüman Kardeşler ve aşırılık yanlısı güçlere ve ayrılıkçılara verdiği desteğin ortaya koyduğu Türk tehdidi açık ve nettir' ifadelerini kullandı. Türkiye'nin attığı adımların, Arap ulusal güvenliğine yönelik tehdit oluşturduğunu söyleyen Mikdad, 'Arap ülkeleri bu tehlikeye dikkat etmelidir. Özellikle Ankara Arapların ortak tutumunu bölmek için bazı ülkelerle olan ilişkilerinden yararlanıyor' yorumunda bulundu. Rusya-Türkiye ilişkilerinin ve İran-Türkiye ilişkilerinin 'asla Suriye halkının çıkarlarına zarar vermeyeceğini sözlerine ekleyen Mikdad, 'Rusya ve İran, Türkiye ile Suriye'den çekilmesi ve aşırılık yanlılarını ve ayrılıkçıları desteklemeyi bırakması gerektiği konusunda konuşuyorlar' dedi.

Mikdad son olarak şunları söyledi:

'Ankara'nın Suriye'den askerlerini çekme konusunda geç kalması, halihazırda iki ülkeyi (Suriye ve Türkiye) etkileyen ayrılıkçıların yarattığı riskleri artırıyor. Ankara'nın, Türk topraklarının birliği ve bütünlüğüne yönelik riskleri artıran bu politikayı sürdürmesine şaşırıyoruz.'