Ensar Küçükaltan
Ancak bu olay münferit değil, aksine yaklaşık yüz yıllık bir geçmişe sahip ayrışmanın günümüze yansıması şeklinde okunabilir. Batı’nın
yapay normlarla ayrıştırdığı pek çok Afrika ülkesi gibi Afrika’nın ortasında
yaşanan bir dil ve kimlik krizi, bugün hala sonuçlanmamış şekilde ortada
duruyor.
Kamerun
bu krizin baş aktörü durumunda bulunuyor. Meselenin tarihine baktığımızda ise
kıtanın başka pek çok bölümünde olduğu gibi sömürge güçlerinin parmağını
görüyoruz. 1916 yılında Fransız ve İngilizlerin yaptığı paylaşımla sınırları
belirlenen Kamerun, içinde Fransızca konuşan çoğunlukla İngilizce konuşan
azınlık nüfusu birlikte barındırmaktadır. Kuruluşunda Doğu ve Batı şeklinde
ayrıma tabi tutulan ülkenin Batı diye tabir edilen kısmında (bugün Güney Kamerun
olarak bilinmektedir) İngilizce konuşan azınlık yaşamaktadır. Doğu kısımdaki
Frankofon bölge başlangıçtan itibaren gerek kaynaklar gerekse yatırımlar
bakımından pastanın büyük dilimini alırken Anglofon kesim için bu durum tam
ters istikamette seyretmiştir.
Hem sömürge güçlerinin durumu (Doğu Kamerun’un bağımsızlığı) hem de yeni oluşturulan federal yapının içerisindeki sorunlar dil krizinin bugüne uzanan bir mesele olmasına neden olmuştur. 1984 yılında devlet başkanı Paul Biya’nın ülkenin adını Birleşik Kamerun Cumhuriyeti’nden Kamerun Cumhuriyeti’ne çevirmesi Anglofonların öfkesini celp etmiştir. Para birimi olarak CFA kullanılması, ticaretin ve yatırımların bu para birimi üzerinden yapılması da başka bir sorun olmuştur. Karşılıklı hamleler üzerinden şekillenen bu kriz, uluslararası alana taştığında her iki tarafın lobi çalışmalarının gölgesinde kalmış, insanlar hayatlarını kaybetmeye devam etmişlerdir. Bugün sosyal medya üzerinden çoğunlukla diaspora vatandaşların gündeme getirdiği Anglofon krizi, dilin sahibi İngilizler ve Fransızlar tarafından da izlenmekte, yalnızca izlenmektedir.
Harita:
(International Crisis Group, 2019)
2017’de
Kamerun’dan bağımsızlığını ilan eden Ambazonya’nın geleceği henüz meçhul bir
durumda bulunuyor. Meselenin insan hakları boyutu bizi daha çok ilgilendirse
de, bugün Ambazonya gerçeğini ve bu uluslararası alanda tanınmayan yerin
savunucularını incelemek krizin boyutu hakkında fikir edinmemizi sağlayabilir. Ambazonya
meselesinde bugün güçlü olan taraf ayrılıkçı fikirde olan ve Kamerun’dan
tamamen bağımsız olmayı savunan gruplardır. Federal Ambazonya Cumhuriyeti
Geçici Hükümeti (IG) ile Ambazonya Yönetim Konseyi (AGC) silahlı kanatları da
mevcut olan ve bağımsızlık yanlısı iki organdır. Bunların yanında Halkın
Özgürlük Hareketi, Genç Güney Kamerunlular Ligi gibi farklı yapılarında siyasi
hamlelerini görmek mümkün. IG’nin lideri Julius Ayuk Tabe’nin Nijerya’da
tutuklanması sonrasında büyüyen gösteriler Angolofonları bir kez daha medya
önüne çıkarsa da liderin tutuklanması IG’nin güç kaybetmesine neden oldu. Bu
arada ayrılıkçıların iki farklı yapısı IG ve AGC’nin birbiriyle olan
çatışmalarında 2018 yılında yüzlerce kişi öldü.
Uluslararası Camianın Tutumu
Pek
çok sorunda olduğu gibi uluslararası kurumların Kamarun’daki krize de cevap
vermekten aciz olduğunu gördük. Arakan’da, Yemen’de, Suriye’de ve diğer
coğrafyalarda laftan öte gidemeyen bu hamlelerin benzerini Afrika’daki çatışma
alanlarında da görmek mümkün. Sürpriz değil çünkü Ruanda katliamının üzerinden
henüz çok geçmedi, unutulmadı.
ABD
başta olmak üzere Almanya, İngiltere, Kanada hem ayrılıkçıları kınadı hem de
Kamerun ordusunun faaliyetlerini. Karşılıklı diyalog çabaları bugüne kadar hep
sonuçsuz kaldı. Alman ve Kanada parlamentolarından konunun araştırılmasına ve
insan hakları ihlallerinin tespitine dair çıkan teklifler, sahadaki katliam
görüntüleri ile birleşti ancak sorun çözülmedi. Fransa’nın tutumunun diğer
Avrupa ülkelerinden farklı olması nispeten anlaşılır bir durum. Çünkü Kamerun
hükümeti ile arası iyi olan Fransa Cumhurbaşkanı Macron, Fransızca’nın dünyada
en fazla konuşulan üçüncü dil seviyesine kademeli olarak gelmesi arzunu
açıklamıştı. Hal böyleyken Fransa’nın olaya tarafsız bakmasını beklemek zaten
fazla iyimserlik olurdu. Norveç ve Hollanda’nın konuyu Birleşmiş Milletler
Güvenlik Konseyi’ne getirme önerisi ise Çin, Fransa, Rusya, E. Gine, Etiyopya
ve Fildişi Sahili oyları ile reddedilmişti. İngiltere ise Anglofon azınlık için
yaklaşık iki buçuk milyon dolarlık insani yardım yaparak vicdanını rahatlattı.
Diğer yandan Avrupa Birliği ve Afrika Birliği’nin ise konunun çözümüne yönelik
gerçek bir yaptırım gücü olmadığı ortada. Kamerun’un sınır komşusu Nijerya ise
daha ilginç bir siyaset yürütüyor. Bölgedeki Boko Haram tehdidine karşı
Kamerun’un desteğine ihtiyacı olan Nijerya, Biya hükümetiyle arasını iyi
tutmaya gayret ediyor. Ayrıca Ambazonya krizinin Nijerya topraklarında benzer
talepleri olan Biafra bölgesinde yeni bir ayrılıkçı dalgayı harekete
geçirmesinden korkuluyor. Bugün otuz beş binin üzerinde Anglofon mültecinin
Nijerya topraklarında yaşadığını da unutmamak gerek.
Yumuşak Güç Krizi mi?
Bir
yanda Frankofon köylerine yapılan saldırılar, diğer yanda Anglofonların kurşuna
dizilmesi şeklinde süre gelen problemde çıkış yolu şimdilik gözükmüyor. Evlerin,
iş yerlerinin, köylerin yakılması, Çünkü sorunun kaynağı, iki sömürü ülkesinin
silahları, tankları ile bölgeden çekilmesi sonrası daha tehlikeli bir güçle
bölgede varlıklarını devam etmelerinde yatıyor. Aynı bölgenin insanlarına kendi
dilleri üzerinden kimlik kazandıran bu iki güç, yumuşak güç teorisinin ne kadar
tehlikeli olabileceğinin de örneğini sergiliyor. Joseph Nye tarafından
zenginleştirilen yumuşak güç teorisini başka bir yazının geniş konusu yapmak
yararlı olabilir. Ancak özetle Nye, tercihleri etkileyebilmenin çekicilik
vasıtasıyla kültür, dil, politik değerler gibi faktörlerle olacağını
savunmaktadır. Yani gücün eski formunu silahlı mücadeleye dayalı sert güç
olarak değerlendirirsek Kamerun’da yaşanan kimlik bunalımının bir yumuşak güç
ürünü olduğunu söylemek mümkün hale gelmektedir. Afrika’da
şiddetin kimlik üzerinden inşa edilmesi şaşırılması gereken bir şey değil ancak
Batı kimliği üzerinden, dil üzerinden inşası pek de anlam verilebilecek bir
nokta değil. İngilizce ve Fransızca dillerinin yalnızca dil olmaktan çıkıp
kimlik haline geldiği bu krizin, kıta dışı müdahalelerle çözülmesi oldukça zor
gözüküyor. Afrika’nın sorunlarını yalnızca Afrikalılar çözebilir
Kaynaklar:
Elong, E. E. (2012). Sovereignty in the Making: The
Case of Anglophone Cameroon. European Conference on African Studies.
Uppsala: European Conference on African Studies.
International
Crisis Group. (2019). Cameroon’s Anglophone Crisis: How to Get to Talks?
Brussels: International Crisis Group.
Konnings, P.,
& Nyamnjoh, F. B. (1997). The Anglophone Problem in Cameroon. The
Journal of Modern African Studies, 207-229.
Nye, J. (2004). Soft
Power: The Means to Success in World Politics. New York: Public Affairs.
www.ambazoniagov.org
www.ambazonia.org