Muhammed Şiraze

Sosyal ve İktisadi bir mesele olarak Batı tesiriyle ortaya çıkan Modernleşme meselesi Türk tarihinde İdarenin ve siyasete tesiri olan aydın çevrelerin bir meselesi olarak ortaya çıkmıştır.

Bir devlet meselesi haline gelen Modernleşmeyle; İngiltere, Fransa, Almanya, İtalya ve Rusya gibi öncü Batı Devletleri karşısında zayıf düşmemek, Uluslararası siyasette varlığını devam ettirebilmek ve işgal edilmemek için gerekli görülen teknik, askeri ve idari güce sahip olabilmek hedeflenmiştir.

Modernleşme meselesi siyasi, idari ve ekonomik boyutlarıyla halkın yaşama biçimini ve temel değerlerini de zaman içinde etkilemiş; bu kapsamda Türk Modernleşmesinde üç temel anlayış ortaya çıkmıştır:

Batıcılık, Türkçülük ve İslamcılık.

Batıcılıkla, Batılılaşmak ve Türkleri var eden Müslümanlığın terk edilmesi gerektiği;

Türkçülükle, Alman ırkçılığı gibi bir Türk ırkçılığı yapılması ve Müslüman dünyanın kendi haline bırakılması gerektiği;

İslamcılıkla, Hilafet çatısı altında İslam'ın hayat nizamı olması gerektiği savunulmuştur.

Bu üç tarz-ı hareket; teknik, askeri ve sosyal olarak

  • Batı Devletleri gibi güçlü olmayı veya
  • Batı Devletleri karşısında güçlü olmayı hedeflemiştir.

Bu akımlar kendi içlerinde ittifak edecekleri, dört başı mamur tanımlara ve iç bütünlüğe sahip değildir. Her akımın kendi içinde birbiriyle çatışan veya uyuşan sayısız dalları vardır.

Türk Milleti adına, dinini ve diyanetini ciddiye alan insanlar daima; İslam'ın Müslümanların hayat nizamı olmasını ve dini hassasiyetlerine uygun bir siyaset yürütülmesini arzu etmişlerdir. Bu insanlar Müslümanlıklarıyla siyaset sahasında var olmak istedikleri için, İslamcılar olarak tarif edilmiştir. İslamcılık ümmetçi, ahlak ve maneviyatçı, anti-emperyalist, anti-siyonist, anti-batıcı, anti-liberal bir siyaset görüşüdür. İslamcılık, Müslümanlığı esas alan bu özellikleriyle Batıcılık ve Türkçülükten ayrılmaktadır.

Hadis-i Şerife dayanarak kendimizi Müslim, Mümin ve Muhsin şeklinde tanımlamaktayız. İslamcılık tabiriyse, sosyolojik ve siyasi bir tabirdir.

Bu topraklarda siyaset ve ticaret dahil bütün toplumsal işlerde Müslümanlığın esas alınmasını savunan insanlar vardır. Bu Müslümanların siyasi duruşunu anlatabilmek için, yürüttükleri siyasete İslamcı siyaset denilmiştir. İslamcılık tabiriyle Müslümanların talepleri kastedilmektedir. Dolayısıyla, İslamcılık tabiri, maksadı anlamaya yarayan pratik bir tabirdir.

İslamcı diye tarif edilen insanlar veya kurumsal yapılar İslamcılık tabirini benimsesinler veya benimsemesinler; Milli Görüş, Müslümanlık namına ortaya koyduğu sosyal ve siyasi talepleriyle, Türkiye'de İslamcı siyasetin temsilcisidir.

Milli Görüş'ün varlığı; Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşu sonrasında yaşanan sosyal, siyasi değişimler karşısında; Türkiye'nin en temel meselesi olan İslam ve Müslümanlık meselesinin bütün canlılığıyla ortada olduğunu göstermiştir.

Türkiye'de Batıcılık akımının temsilcisi sayılan odaklar Batıcı olduklarını ifade edebilmekte, Türkçülük akımının temsilcisi sayılan odaklar da kendilerini ifade edebilmektedir. İslamcı sayılan çevreler ise, bu anlamda, Müslümanlığın temsilcileri olarak kendilerini ifade edecek tek tanım olarak Milli Görüş tanımını kullanabilmiştir.

Milli Görüş kendisini ortaya çıkartan muhit itibariyle Müslüman, ehl-i sünnet, mutasavvıf, alim, aydın/entelektüel, tüccar ve Türkiye'nin bağımsızlığını esas alan seçkin siyasiler ve bürokratların merkezinde bulunduğu sosyal ve siyasi bir harekettir.

İskender Paşa Camii etrafında, Mehmed Zahit KOTKU Hazretlerinin talebesi Necmettin ERBAKAN'ın önderliğinde kurulan Milli Görüş hareketini anlamak için; kurucularının aileleri, kurucuların yetiştikleri ortam ve yürüttükleri mücadeleye bakılmalıdır:

Hareketi başlatan, şekil veren ve yürüten kurucular; İstanbul ve Anadolu'nun büyük şehirlerinde eşraf tabir olunan ailelere mensuptur, saygın çevrelerde yetişmişlerdir ve hürmete layık Osmanlı/İstanbul terbiyesini kendileri için esas yaşam biçimi olarak benimsemişlerdir.

Kurucular dini terbiyelerini tasavvufi bir edeple temin etmişlerdir.

Kurucular çok kaliteli bir yüksek tahsil görmüşlerdir. Öyle ki, hepsinin lise ve üniversite hocaları Osmanlı beyefendileri olan Türkiye'nin büyük alimleri, fikir adamları, bilim adamlarıdır.

Kurucuların dini hassasiyetleri ve içinden geldikleri aile ve sosyal çevreleri kendilerine saygın bir mevki temin etmektedir.

Kurucular Müslüman ülkeleri ve Batı'yı bilen, buralarda bulunmuş, faaliyet göstermiş insanlardır.

Kurucular Türkiye Cumhuriyetinin hangi badireler, işgal girişimleri atlatılarak kurulduğunu; kurulduktan sonra nasıl değişim ve dönüşümler geçirdiğini; sonrasında Menderes'in idamı gibi siyaset sahasına korku verecek vaziyetlerin yaşandığını bilen, idrak sahibi insanlardır. Kurucuların dini hassasiyetleri ve hayat tecrübeleri; siyaset sahasından hareketle, her türlü yıkıcı girişimden uzak durarak, Müslümanların hayrı için doğru bildiklerini anlatmalarını sağlamıştır.

Hareket bu sayede, kuruluşundan itibaren güvenilirliğini muhafaza etmiş ve Türkiye siyasetinde tek milli-manevi odak olarak varlığını devam ettirmiş; Türkiye'den başlayarak bütün dünyanın/insanlığın saadetini temin için siyasette izlenecek yolu, yol kazalarına uğramadan göstermiştir. Milli Görüş hareketini ortaya çıkartan bütün sebepler Müslümanlıktan kaynaklanmaktadır ve bu hareketin esas kıymeti Müslümanlığından ileri gelmektedir.

Kurucular, hareketin karakterini kendi karakterleriyle uyumlu bir şekilde ortaya çıkartmışlardır.

Hareketin karakterinde Kurucuların yüksek şahsiyetlerinin katkısı çok büyüktür.

Hareketin lideri olan Erbakan Hocamızın dünyaya geldiği yıl, Türkiye Cumhuriyeti'nde Hicri takvim kaldırılmış, Miladi takvim getirilmişti. Dolayısıyla Erbakan Hocamızın doğum tarihi olarak miladi 1926 yılını hatırlıyoruz. Resulullah'ın(sav) hicretini esas alan Müslüman takvimi kaldırılmış olmasına rağmen, Resulullah'ın(sav) tebliğ ettiği İslam Dini, 'Devletin Dini İslam'dır' ibaresiyle Anayasada mevcuttu. Yani Türkiye Cumhuriyeti 1928 yılına kadar İslam Cumhuriyeti olarak var oldu.

Erbakan Hocamız, 29 Ekim 1926'da doğduğu zaman, dünyada Müslümanların temsilcisi tek bağımsız İslam Cumhuriyetine/Türkiye Cumhuriyeti'ne doğmuştu.

Hareketin kuruluşunda merkezi öneme sahip isimlerden Süleyman Arif EMRE Bey vefatına kadar aruz kalıplarıyla şiir yazmakta ısrar etti, yani İslam yazısının esas olduğunu ve diri olduğunu ispat etti. Süleyman Arif EMRE Bey önder bir Müslüman, tecrübeli bir hukukçu, büyük bir siyasetçi ve zarif bir sanatçı olarak Müslümanca yol arkadaşlığı yaptı.

Hareketin kurucularının tamamı, Anayasaya 'laiklik' kelimesi girmeden önce doğmuş insanlardı, aileleri itibariyle Müslümanlık derdine sahip çevrelerin mensuplarıydılar ve Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren dinlerine, ahlak ve maneviyatlarına sahip çıkacak hassasiyetlerle hareket ettiler.

Hareketin ilk siyasi partisi MNP'nin kuruluş tarihi 26 Ocak 1970'tir. 26 Ocak günü seçilerek; Karlofça Anlaşmasının (Batı'nın Osmanlıyı, yani Müslümanları Avrupa'dan geri çekilmeye zorlamasının) reddedildiği ilan edilmiştir. MNP'nin kuruluş aşamasında bizzat katkı sunan ve partiye Milli Nizam ismini veren kişi, Mehmet Akif ERSOY'un yakın dostu Eşref Edip FERGAN'dır. MNP'nin Kuruluş Beyannamesini kaleme alanlar Eşref Edip FERGAN ve Necip Fazıl KISAKÜREK'tir. İlk kongrede Eşref Edip, Mehmet Akif ERSOY'un arzusunun Milli Nizam olduğunu anlatmış; Necip Fazıl KISAKÜREK ise 'Milli Nizam, Ebedi Nizam!' başlıklı efsanevi konuşmasını yapmıştır. MNP'nin amblemi şehadet parmağıdır.

Milli Nizam Partisi'nin Kuruluş Beyannamesi, Milli Görüş'ü anlamak ve Milli Görüş'e tabi olmak için kafi bir açıklıktadır.

Eşref Edip Bey aynı zamanda İslamcılığın tarihi gazetesi Sebilürreşad'ın sahibidir.

Mehmed Şevket EYGİ, Eşref Edip Beyin devrinde Sebilürreşad'da yazı yazmış ve vefat edene dek, Milli Gazete'de 30 yıl başyazarlık yapmıştır. Milli Gazetenin ikinci sayfasında Kuran harfleriyle ismi yazılı bulunan Şevket EYGİ, Türkiye için hayatının her safhasında Ehl-i sünnet ve tasavvuf merkezli bir mücadeleyi tavsiye etmiştir.

Propaganda: Ülkeler Diplomatik Sistemlerini Kurmak için İletişimi Nasıl Kullanıyor? Propaganda: Ülkeler Diplomatik Sistemlerini Kurmak için İletişimi Nasıl Kullanıyor?

Milli Görüş hareketinin kurucu lideri Necmettin ERBAKAN, MNP'yi kurduğu zaman partisinin kurucusunun II. Abdülhamid Han olduğunu ifade etmiş, 'Milli Nizamı Sultanlar kurdu' demiştir.

Milli Nizam Partisi kurulunca İsmet İNÖNÜ: 'İyi olmuş parti kurdukları, bakalım elli sene sonra oranları kaça düşmüş, öğreniriz…' demiş; başka bir yerde de 'Bir mühendis efendi çıkmış, İmam Gazali'yi ve İmam Rabbani'yi okutacağız diyerek, iktidara geleceğini ümit ediyormuş. Böyle şey olmaz.' diyerek Erbakan Hoca ve ekibine itirazlarını belirtmiştir.

Erbakan Hoca, Zahid Efendi Hazretlerinden, dava arkadaşlarından ve milletinden aldığı umut ve heyecanla Konya'dan yola çıkmıştır. 'Bir çiçekle bahar gelmez' denildiği zaman, 'Her bahar bir çiçekle başlar' demiştir. Belde-i Muhayyere olan Konya'da 'Biz bu kuşun canlısını istiyoruz', 'Milli Görüş bu milletin aslıdır, özüdür, ruh köküdür, şehidi şehit, gaziyi gazi yapan manadır' diyerek Milli Görüşün taklitçi görüşlerden farkını ifade etmiştir.

Adım adım başladığı mücadelede Meclis Kürsülerinden 'Bana ne Amerika'dan!' diye haykıran; Çekiç Güçle mücadele eden; D-8 ile Müslümanların birliği için gayret eden; tarihi Kudüs mitinginde 'İsrail güçten anlar' diyen, ekmek dağıtan arabanın arkasındaki kız çocuğuna ağlayan kişi; Müslümanca bir hareket olan Milli Görüşün lideri Erbakan Hocadır.

Erbakan Hoca tekkeden aldığı terbiye, Üniversiteden aldığı bilgi, Anadolu insanından gördüğü ilgiyi sadece siyasete taşımakla yetinmedi. Milli Görüş'ün hayatın her alanında var olması için insanları teşkilatlandırdı, ihtiyaç duyulan teşkilatların kurulması talimatı verdi.

Hedefinde sadece Türkiye sınırları dahilinde yaşayan vatandaşlar değil Avrupa'da yaşayan Türkler de vardı.

Osmanlı bakiyesi Müslüman coğrafyada bulunan devletler ve bunların dışında kalan İslami Hareketlerin neredeyse tamamıyla etkin, birleştirici ve üst düzey ilişkiler kurarak, hareketin kuruluş amacı doğrultusunda tarihi çalışmalar gerçekleştirdi.

Müslümanların o güne kadar olmayan düşünce kuruluşları, ticaret birlikleri, gençlik örgütleri, mesleki dayanışma birlikleri, insani yardım dernekleri, yazılı ve görsel basın müesseselerini kurdu.

Halifesiz kalan Müslümanlar için siyaset ve diğer alanlarda nice yollar açtı, Müslümanların Birliği diyerek Hilafetin önemini anlattı, son nefesine kadar Cihad etti.

Erbakan hoca kurduğu bütün Milli Görüş kurumlarının koordineli bir şekilde Cihad etmelerini istedi, heyecan istedi ve nihayetinde başucunda duran tuğlasına yaslanarak inşallah tertemiz bir şekilde dar-ı bekaya irtihal etti. Allah rahmet eylesin, mekanı Cennet olsun.

Konrad ADANEUR Vakfı, Erbakan Hocanın mücadelesinin daha başlarında, Milli Nizam Partisi için 'Türk modernleşme sürecinde ortaya çıkan ilk İslami harekettir' tespitinde bulunmuştur. Konrad ADANEUR Vakfı ve daha pek çok yabancı kişi ve kurum, Erbakan Hocanın şahsıyla beraber Milli Görüş Hareketinin tarihi olarak neye tekabül ettiğini ve istikbalde neler yapabileceğini fark etmiştir.

Yukarıda sunduğumuz özet; Milli Görüş'ün Müslümanca bir mücadelenin adı olduğunun ispatıdır. Doğumundan bugüne Milli Görüş hareketi ve Erbakan Hoca, Müslümanların tarihine aittir.

Milli Görüş Hareketi; tekke ahlakından doğmuş, insanların hayrı için Müslümanlığına sarılmış, Allah rızasını gözeten insanların hareketidir.

Dönüşüm riskinden korunmuş bir siyasi ivme yakalamak için, geleneğe dayanılmalıdır. Allah'ın rızası çelişkili işlerden uzak durmakta saklıdır.

Müslümanların tarihi olan bu hareket yegane mecburi istikamettir ve bu hareket her türlü geçici çaba ve ittifak girişiminden üstündür.